MH uyku eksikliğinin asıl bedelini ve huzurla dinlenmeyi yeniden öğrenip öğrenemeyeceğimizi araştırıyor.
Eskisinden çok daha az dinlenerek zar zor idare ediyoruz ve bu, sağlığımızı ve mutluluğumuzu tüketiyor. Buna rağmen, hâlâ uykuyu birincil önceliğimiz olarak kabul etmekte zorlanıyoruz. Hem de uyuyamayacağımızdan değil, uyumayacağımızdan.
Yastığın her iki tarafı da rahatsız edici bir şekilde ısındı.
Dışarıda hava aydınlık, aklınız da işle ilgili düşüncelerle veya patronunuza “Baba” dediğiniz ânın sonsuz kez zihninizde tekrarlanmasıyla dopdolu. Gün boyunca yüzünüz eriyor gibi görünüyor ve hissediyorsunuz. Gün içindeki üçüncü kahvenize sarılırken, uykularında hayatlarından memnun görünen bebekleri ve kedileri kıskanıyorsunuz. Ancak tüm günü yorgun bir şekilde, yatağa geri dönme isteğiyle geçirmemişsiniz gibi, her nasılsa kendinizi gece saat 1’de ara vermeden Wild Wild Country’nin dördüncü bölümünü izlerken ve yapılacaklar listesini yazarken buluyorsunuz. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, siz de büyük olasılıkla “uyku eksikliği salgını’nın” bir parçasısınız.
Gelişmiş ülkelerdeki yetişkinlerin üçte ikisi, önerilen sekiz saatlik gece uykusunu alamıyor. İnsomnia ve uyku apnesi gibi uyku hastalıklarında küresel bir artış görülse de bu, medikal olmaktan çok sosyal bir sorun. İyi uyuma kapasitesi olanlar dahi yeterince uyumuyor. Salgının en aşırı haliyle görüldüğü Japonya’da, uyurken harcanan ortalama süre altı saat 22 dakika. Dillerinde kamuya açık alanda uyuma (inemuri) ve aşırı çalışmanın yorgunluğundan ölme (karōshi) gibi durumlara özel ifadeler dahi bulunuyor. İngiltere de bu yarışta çok geri kalmıyor; istatistiklere göre gece başına ortalama altı saat 48 dakika uyku süresine sahipler. Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUTD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Fuat Özgen ise yapılan araştırmalara göre her 10 kişiden birinin uyku sorunu yaşadığını belirtiyor. Ülkemizde, özellikle çalışan kesimde iş sebebiyle uykudan feragat etme oldukça yaygın. California Üniversitesi, Berkeley’deki Center for Human Sleep Science’ın yöneticisi İngiliz nörobilimci Matthew Walker, aynı zamanda kendisinin “uyku biliminin manifestosu” olarak tanımladığı bilimsel inceleme kitabı Why We Sleep’in de yazarı. Kitap, hem birtakım uyku mitlerini toplayıp sıralıyor hem de bu mitleri çürütüyor. Aynı zamanda “gelişmiş ülkelerdeki tehlikeli uyku erozyonunu” kanserden diyabete, kalp hastalıklarından Alzheimer’a, neredeyse tüm büyük modern hastalıklarla ilişkilendiriyor. Walker, rahatlatıcı bir şekilde neşeli bir adam ancak kitabın mesajı konusunda ciddi olduğu görülüyor. “Uykunun, sağlığın kayıp parçası olduğunu düşünüyorum,” diyor. “Konu hastalıklarla savaşmak olduğunda, uykunun insanların kritik bir sorun olarak tanıdığı bir olgu olduğu söylenemez. Bu kısmen benim gibi insanların hatası: Uyku bilimi yeterince iyi bir şekilde anlatılmadı.” Uykusuzluk ve hastalık arasındaki ilişki tesadüfi değil. Bir çalışmada, her gece altı saatten az uyuyan 45 yaşın üstündeki yetişkinlerin, yedi veya sekiz saat uyuyanlara kıyasla kalp krizi veya felç geçirme ihtimallerinin daha yüksek olduğu görüldü. Ayrıca derin uyku, beynin bilişsel dejenerasyona yol açan zararlı tortuları temizlemesine yardımcı oluyor. Geçtiğimiz yıl Neurology dergisinde yayımlanan bir çalışmada, rüyasız uyku, demans ile ilişkilendirildi. Kısacası, kahveye fazla güvenmek endişelerimizin en küçüğü olabilir.
Uyanma Çağrısı
Çoğumuzun neden uyumadığımıza dair bir fikri var. İşe gidiş geliş saatlerimiz ve çalışma saatlerimiz artıyor. Aslında aşırı bağlantı hâlinde olmamız nedeniyle hiçbir zaman ofisten gerçekten uzakta sayılmayız. İş arkadaşlarımız, ailemiz ve diğer arkadaşlarımızla sürdürmemiz gereken ilişkilerimiz, büyütmemiz gereken online hayatlarımız ve yabancılarla aramızda çözmemiz gereken Twitter tartışmalarımız var.
“Inemuri”, kamuya açık alanda uyuyakalmak için kullanılan Japonca terimdir. Türkiye’de de uyku saatleri gittikçe azalıyor.
Sürekli olarak TV’lerin, telefonların ve dizüstü bilgisayarların ışıklarıyla yıkanıyoruz. Uyumaya cesaret eden şehirler bizi hayal kırıklığına uğratıyor. İşten eve geldiğimizde, derin deniz yaratıklarıyla ilgili Reddit başlıkları bizi çağırırken dinlenmeyi kolayca arka plana atabiliyoruz. Ancak uyku eksikliğimizin suçunu sadece teknoloji ve moderniteye atamayız. Sonuçta teknoloji, Walker’ın deyişiyle “niceliksel kişisel gelişimin” yani sağlığımızı takip etme ve iyileştirme ihtiyacının daha çok farkına varmamızı sağladı. Ancak sağlık takibi ve kişisel bakım uygulamalarınızın, uykusuzluğumuzun arkasındaki kültürel tutumlar üzerine eğilme konusunda hiçbir yardımı olmuyor.
Barack Obama’dan Steve Jobs’a ve Twitter’ın Jack Dorsey’sine kadar politik liderleri ve CEO’ları, az uyudukları için durmaksızın övüyoruz. “Kalk ve çalış” mottosuyla böbürlenmek, maçoluğun en garip türlerinden biri oldu. Herhangi bir önemli başarı elde etmenin mazoşistçe bir uykusuzlukla elde edileceğine inanıyor gibiyiz.
John Major, Margaret Thatcher’ın gecede sadece dört saat uyumasıyla yardımcılarını diken üstünde tutarak güçlendirdiği korkutucu şöhretini kabinede izlemekte zorlandı. Ancak Thatcher’ın, felçlerin ve kocasının ölümünü sık sık unutmasına neden olacak kadar derin bir demansın rahat vermediği son yıllarıyla ilgili pek bir şey söylenmiyor. Ofisler ve büyük işletmeler dünyasına hapsedilen uykunun damgalanmasından da öyle… Uyku eksikliği zihin açan bir uyuşturucuymuş gibi, insomnia ve geç saat hazcılığı, yaratıcılığın kaynakları olarak sıklıkla romantize ediliyor. Walker bunun tamamen modern ve anlamsız bir çıkmaz olduğuna inanıyor. “Uyku bir banka değildir,” diye açıklıyor. “Borç alıp ardından geri ödeyemezsiniz. Vücudumuzun bu tarz çalıştığı durumlar vardır. Örneğin, vücut yağı formunda bir kalori deponuz olduğundan belirli bir süre aç kalabilirsiniz.” Ancak uyku farklıdır. “İnsanlar, kendini bundan mahrum bırakan tek canlılardır. Doğa Ana, Homo Sapien’lere ‘sekiz saat uyku’ özelliğini eklemek için 3,6 milyon yılını vermiş ancak biz hiçbir sebep olmadan kendimizi bundan yoksun bırakıyoruz. Bu tamamen insan eliyle ortaya çıkarılan bir sorun.” Toplum olarak, buna karşılık ödediğimiz bedeli yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Küresel politikalar düşünce kuruluşu Rand Corporation, yakın zamanda yetersiz uykunun verimlilik kaybı sebebiyle her yıl küresel ekonomiyi yüz binlerce pound zarara uğratan bir ‘kamu sağlığı problemi’ olduğu sonucuna ulaştı. Çözümse –dizüstü bilgisayarlarımızı kapatıp erken yatmak- neredeyse biraz fazla kolay görünüyor.
YATAKTA YENİ BİR ŞEY DENEYİN!