Duymak ve dinlemek arasındaki fark

Duymanın anlamı kulağınıza gelen tüm sesleri algılamak anlamına gelirken dinlemek odaklanmayı, özellikle de anlatılanların anlamı üzerine yoğunlaşmayı gerektiriyor. 

Dinlerken sadece ne anlatıldığı ile değil konuşulan dilin nasıl kullanıldığıyla, mimiklerle ve jestlerle de bağlantı halinde oluyorsunuz. Farklı bir ifadeyle, sözlü ve sözsüz mesajların tümünü aynı anda alıyorsunuz ve dinlemek de asıl olarak tüm bu mesajları aynı anda alıp aynı anda değerlendirmeniz anlamına geliyor.

Aslında farkında olmasak da günlük hayatımızda dinlemeye geniş yer ayırıyoruz. Örneğin yetişkinlerin yüzde 70’i, iletişime ayırdıkları zamanın yüzde 45’ini dinlemeye, yüzde 30’unu konuşmaya, yüzde 16’sını okumaya ve yüzde 9’unu da yazmaya ayırıyor.

Peki, nasıl iyi bir dinleyici oluruz ya da dinleme becerimizi nasıl geliştiririz? Bunun için bazı ilkelere uymamız şart. Yalnız bunları “yapılacaklar” ya da “yasaklar” listesi gibi görmemek gerekiyor. Çünkü aşağıda okuyacaklarınızın asıl hedefi, dinleme ile ilgili olarak kendinizi, alışkanlıklarınızı ve neyi ne kadar yerine getirebildiğinizi gözden geçirmenizi sağlamak.

Dinlemenin 10 Altın Kuralı

İyi bir dinleyiciyi aynı zamanda etkili bir dinleyici haline getiren şey, sadece ne anlatıldığına değil ne anlatılmadığına ya da neyin kısmen anlatıldığına da hâkim olması… Bunun yanı sıra etkili bir dinlemenin de olmazsa olmazları var. Bunların en önemlisi ise hem konuşanın vücut dilini gözlemlemek hem de anlattıklarıyla vücut dili arasındaki zıtlıkları tespit etmek. Bir örnekle açıklamak gerekirse, diyelim biri size hayatındaki gelişmelerden çok mutlu olduğunu ve son zamanlarda yaşadıkları sayesinde her şeyin yoluna girdiğini anlatıyor ama aynı zamanda gözlerini sizden kaçırıp, dişlerini birbirine kenetliyorsa buradan şu sonucu çıkarabilirsiniz: Ya bir nedenle yalan söylüyor ya da anlattıklarının farklı bir anlamı var! Gelelim dinlemenin 10 kuralına…

1) Konuşmayı bırakın, yoksa karşınızdakini dinleyemezsiniz. Bu da karşınızda konuşanın sözünü kesmemeniz, itiraz edeceğiniz bir nokta varsa bile sözünü bitirmesini beklemeniz anlamına geliyor. Aynı şekilde konuşanın cümlelerini tamamlayarak ya da ortamdaki dikkatleri başka tarafa çekerek de konuşana engel olmayın.

2) Kendinizi dinlemeye odaklayın. Bunun için de rahatlamaya çalışın ve gevşeyin. Kendinizi konuşanın anlattıklarına odaklayın ve “Akşama yemekte ne var acaba?”, “Metroyu yakalasam bari”, “Ben bu ayki kredi kartı borcumu yatırmış mıydım?” gibi düşünceleri aklınızdan çıkarın.

3) Konuşanı destekleyin ve rahatlamasını sağlayın. Çünkü konuşmak her an herkesin kendini hazır hissettiği bir eylem değil. Öncelikle konuşacak kişinin ihtiyaçlarını ve kaygılarını gözden geçirin. Soluğunu tutması, iç çekmesi, derin nefes alması endişeli ya da tedirgin olup olmadığı yolunda size fikir verecektir. Aynı şekilde konuşmaya başladıktan sonra kekelemesi, heyecanlı tavırları ve ne diyeceğini unutması da heyecanının delilidir ve desteğe ihtiyacı var demektir. Göz teması kurun ancak gözlerinizi dikip bakmayın. Mimik ve jestleriniz de onu dinlediğinizi göstersin.

4) Dikkatinizi dağıtmayın ve söylenenlere odaklanın. Etrafa bakınmayın, masanızdaki kağıtları karıştırmayın, pencereden dışarıyı seyretmeyin ya da ellerinizle, tırnaklarınızla oynamayın. Çünkü bu hareketler konuşan kişiye alttan alta verilen “seni dinlemiyorum” veya “anlattıkların çok sıkıcı” mesajıdır.

5) Empati kurun, kendinizi konuşanın yerine koyun ve onun bakış açısını anlamaya çalışın. Olayları, gelişmeleri onun gözlerinden görmeye çalışın. Bu size önyargısız bir bakış açısı da kazandırır. Hatta konuşan, sizin hiç onaylamadığınız bir noktayı savunsa bile müdahale etmeyin ve bu noktayı daha sonra tartışın. Tartışırken de yine önyargısız kalmaya devam edin. Evet, siz kimsenin fikrini kabul etmek zorunda değilsiniz ama aynı şey karşınızdaki için de geçerli.

6) Sabırlı olun. Bazen konuşan kişi, aklını ve söyleyeceklerini toparlamak üzere uzunca bir mola verebilir. Bu, konuşmasını sonlandırdığı anlamına gelmez. Tam tersine bu uzun molayı kendiniz için kullanın. Neler anlattığını, anlattıklarının tutarlı ya da tutarsız noktalarını gözden geçirin. Konuşmacının tamamlamakta geciktiği, zorlandığı cümleyi asla onun adına tamamlamayın.

7) Kişisel önyargılarınızı bir kenara bırakın ve tarafsız kalmaya çalışın. Herkesin bir anlatma şekli farklıdır. Kimi sesini yükseltir, kiminin tiki vardır, kimi elinde tespih sallar. Kimi anlatacaklarını yürüyerek dile getirir; kimi çok utangaçtır yüzünüze bile bakmaz. Kiminin aksanı farklıdır ya da aynı dili konuştuğunuz halde betimlemeleri farklıdır. Bütün bunlar sizin dikkatinizi dağıtabilir ama anlattıklarını dinlemenize ve anlamanıza engel olmamalıdır.

8) Ses tonuna ve seviyesine dikkat edin. Çünkü iyi bir konuşmacı, hem ses tonunu hem de ses düzeyini en uygun şekilde kullanmayı bilir. Ancak karşınızdaki amatör bir konuşmacı olabilir ve bu da anlattıklarına odaklanmanızı güçleştirebilir. Kelimelere odaklanın ve konuşanın aslında ne demek istediğini anlamaya çalışın.

9) Fikirlere kulak verin, kelimelere değil! O yüzden size anlatılan her ne ise bir bütün olarak ona odaklanın, arada aklınıza takılan ifadelere ya da cümlelere takılmayın.

10) Sözsüz iletişimi de göz önünde bulundurun. Mimik ve jestlerin yanı sıra gözlerdeki ifade de önemlidir ve tümü de anlatılanlarla bağlantılıdır. Dolayısıyla birini dinlerken sadece kulaklarımızı değil gözlerimizi de kullanarak ek bilgiler elde etmeye çalışın.

Anlattıklarınızı Dinliyor mu?

İnsanların dinlerken tüm dikkatlerini karşılarında konuşana vermesi kadar önemli ancak hep göz ardı edilen bir nokta daha var: Dinleme konumunda olan kişinin de anlatılanları dinlemek istemesi gerekiyor. Ya da şöyle söyleyelim: Siz konuşurken karşınızdaki sizi dinliyor mu, bunu nasıl anlarsınız? Öncelikle şu işaretleri gösteriyor mu, dikkat edin:

· Sizinle göz teması kuruyor mu?
· Başını sizi onaylar ya da reddeder şekilde hareket ettiriyor mu?
· Arada “Evet”, “Hmm”, “Hı hı” gibi sesler çıkarıyor mu?
· Anlattıklarınız karşısında yüzünde şaşkınlık, sevinç, iğrenme gibi yüz şeklini ve bakışları değiştiren tepkilere rastlanıyor mu?
· Konuşmanıza herhangi bir ara verdiğinizde yüzünde “Anlatmayı neden kestin?” şeklinde bir merak işareti görüyor musunuz?
· Siz konuşurken sorduğunuz soruya (olumlu ya da olumsuz olması önemli değil) ilgili cevabı mı veriyor yoksa “Sen bilirsin”, “Sence?”, “Ben şimdi ne diyebilirim ki!”, “Neyse, sen devam et” gibi genel ve kaçamak cevaplar mı veriyor?

BENZER YAZILAR