EVLİLİK NASIL KURTARILIR?

Kültürümüzde sadece bir kez “evet” denmesi gerektiğine inanılır. Ama yine de günümüzde genç evliler kolaylıkla evliliğini sonlandırabiliyor.

Oysa evlilik bir oyun değildir; sonuna dek birlikte yürümek için yola çıkılır. Peki ya sen ve eşin? Sizin aranızdaki bağ yeterince güçlü mü?
Stephanie Klein, yirmili yaşlarında başından geçen kısa ömürlü evliliği için “Tamamıyla hazırlıksız yakalandım. Tıpkı trafik kazası gibiydi” diyor. Son hızla ilerlerken birden düştüğünü ve doğru bildiği her şeyin yalan olduğunu hissettiği bir dönemmiş bu.
Şu an 34 yaşında bir fotoğrafçı olan Stephanie, Teksas’ta yaşıyor ve aynı zamanda yazarlık yapıyor. Evliliğinin ilk dönemlerinde modern bir kadının isteyebileceği her şeye sahipmiş: Yakışıklı ve çekici olan cerrah bir eş, Manhattan’da lüks bir daire, bir reklam ajansında iyi bir iş… Eşiyle tıp fakültesindeyken tanışıp iki yıl birlikte yaşamış ve henüz 24 yaşındayken onunla evlenmiş. “Dantel iç çamaşırları, evde verdiğim davetler, tebrik kartlarına onun da adını yazmak… Evli olmayı bu kadar seveceğimi bilmiyordum. Bu işte iyiydim! Ve onun da iyi olduğunu düşünüyordum” diyor.
Derken 27 yaşındayken hamile kalmış. Tam da bu dönemde kocası lazer epilasyon yaptırmaya, parfüm banyosu yapmaya ve Prada giymeye başlamış. Stephanie ile alışveriş ve seks yapıyor, bir başka kadınla da şehir turuna çıkıyormuş. Stephanie, kocasının ihanetini kanıtlayarak karşısında durduğunda, utanmadan şunu söylemiş: “Ben bir doktorum. Bu tamamen iş ilişkisi!”
Bundan sonra evlilikleri raydan çıkmış. Stephanie, henüz 29 yaşındayken bir adamın “ilk eşi” oluvermiş…
Birlikteliği Beslemek
Amerikan Nüfus Sayım İdaresi’ne göre kadınların yüzde 10’u 30 yaşındayken boşanıyor. Stephanie’nin yaşadığı beş yıllık evlilik de şaşırtıcı değil. Evliliklerin yüzde 20’si ilk beş yıl içinde boşanmayla sonuçlanıyor. Bunların arasında da her dört evlilikten biri en fazla iki yıl sürüyor. Bunun sebepleri, tıpkı göz kamaştırıcı kesimi olan bir elmas gibi çok yönlü. Uzmanlar, haz odaklı, kullan-at zihniyetli çöpçatan kültürünü suçluyor. Aynı zamanda yirmili yaşlarındaki bir gencin henüz gelişme çağında olduğunu da öne sürüyorlar. Gençler, yerine herhangi işe yarayan bir şey koymaksızın geleneksel evlilik modelini reddediyor. 80’li yıllardayken boşanmış olan kişilerin çocukları da yüzde 89 oranda boşanıyor. Bir diğer faktör de, çocuk sahibi olma yaşının ertelenmesi… Günümüzde boşanma davası açan her üç kadından ikisi, iyi bir kariyeri olan, finansal açıdan rahat kadınlar.
Denver Üniversitesi’ne bağlı Evlilik ve Aile Araştırmaları Merkezi’nden Doktor Scott Stanley, “Geç evlenmek, çabuk boşanma riskini azaltıyor. Fakat diğer yandan bekleme süresinde insanların yapacak çok fazla işi oluyor, bunun da pek faydasının olduğu söylenemez” diyor. Daha fazla cinsel partnere sahip olmanın, evlilik dışı hamile kalmanın ve evlenmeden önce birlikte yaşamanın, günümüzde yüzde 20’lere fırlayan boşanma oranının en önemli nedenleri olduğunu belirtiyor.
Journal of Family Psychology’de yayımlanan bir araştırmada Doktor Stanley, evliliklerin neden sona erdiğini “durağanlık teorisi” adını verdiği bir fikirle açıklıyor: “Bazı kişiler için evlilik, henüz flört aşamasındayken sona ermiş oluyor. Kirayı paylaşmak ya da çocuk gibi nedenlerle, karar vermekten ziyade evliliğe itiliyorlar.” Stanley’in araştırma sonuçları, insanların henüz evliliğe karar vermeden önce yaptığı hataların, boşanma riskini arttırdığı yönünde.
Claire Petretti’nin başına gelen tam da bu. Yirmili yaşlarının başındayken, San Diegolu bir sörfçüye âşık olmuş ve üç ay sonra onun evine taşınmış. 14 ay süren evliliğinden bahsederken, “Keşke birlikte yaşamasaydık. O zaman belki de evlenmezdik” diyor. Bir ev, bir de köpek almışlar. Böylece aralarındaki bağ anlam kazanmış. Ama bir yere kadar…
Boşanmak Bulaşıcı Mı?
33 yaşındaki Mary Howard*, Boston’da oturuyordu. Fransızca ve İspanyolca dersi verdiği okul hemen yanındaydı. “26 yaşındayken, 14 yaşımdan beri tanıdığım biriyle evlendim ve onunla sadece bir buçuk yıl evli kaldım” diyor. Birbirlerini çocukluk döneminden tanıyorlarmış, 20’lerinde tekrar iletişim kurmuş ve sonsuza dek birlikte olmak istediklerini düşünmüşler. Bunun için yemin etmelerinden kısa bir zaman sonra, adam tüm boş vakitlerini yanında Mary olmadan bar ve kulüplerde geçirmeye başlamış. Mary’nin uyuduğu saatlerde, yanına genç ve bekâr arkadaşlarını da alarak eve sarhoş bir hâlde dönüyormuş.
Evlilik Terapisti ve Take Back Your Marriage kitabının yazarı Doktor William Doherty’e göre, bütün bunlar şaşırtıcı değil. Günümüzde genç çiftlerin yeteri kadar birlikte zaman geçirmediğini, bunun da boşanma riskini arttırdığını söylüyor. Ayrıca, iş dünyasının gerektirdiği sosyal yaşam nedeniyle de, diğer mutlu çiftlerle birlikte zaman geçiremiyorlar. Oysa bu, evlilik bağını güçlendirmeye yardım edebilen bir faktör. Doherty, “Kendilerini riskli durumlara düşürüyorlar.
Bekâr görünüş, evli görünüşün tam zıddıdır” diyor. Doherty’e göre davranış tarzları bulaşıcı olabilir: “Yüzde 20’lerdeki yüksek boşanma oranını, kendiliğinden devam eden bir trend gibi düşünebiliriz. Bir grup genç çiftin arasında bir çift boşandığında, bu durum diğerlerini de etkileyebiliyor. Zaten sorun yaşamakta olan çiftler, boşanmayı daha sık düşünmeye başlıyor.”
Los Angeles’ta yaşayan 33 yaşındaki Senaryo Yazarı Sascha Rothchild, bulaşıcı trendlerin ilişkileri nasıl etkilediğinin yakın tanığı olmuş: “Bütün arkadaşlarım 27 yaşında evlendi ve 30’a gelmeden boşandı. Sadece içlerinden beş kişi kaldı. Adeta kitlesel bir hareket gibiydi.” Sascha da, bir arkadaşıyla neredeyse aynı gün eşine boşanmak istediğini söylemiş.
Mükemmel Eş Efsanesi
Günümüzde boşanmış olan pek çok genç kadın gibi, Sascha da yanlış eş seçtiğine ve hatalı evlilik yaptığına inanıyor. Evlilik, Aile ve Çift Eğitimi Birliği’nin kurucu ve yöneticisi olan Diane Sollee, insanların sadece mükemmel kişiyi bulduğu takdirde altın yıldönümünü kutlayacağına inandığını söylüyor. Gerçekte ise yüzde 100 mükemmel uyumlu bir çift yok.
Araştırmalar boşanan ya da birlikteliğini sürdüren bütün çiftlerin aynı oranda fikir uyuşmazlığı yaşadığını gösteriyor. Çiftlerin tümü, ilişkisinde yaklaşık 10 tane uzlaştırılamaz farklılık olduğunu ifade etmiş. Sollee, “Uyuşmazlıkların normal olduğunu anlamış olan çiftler yola devam ediyor” diyor. Evliliğinin hayat boyu sürecek bir balayı olacağını düşünenler ise, gerçeklerle çok daha sert şekilde karşı karşıya kalıyor. İşte bu nedenle, evliliğin ilk iki yılında boşanma oranı en üst seviyede.
Genç evlilerin boşanma oranının yüksekliğiyle ilgili en büyük efsanelerden biri de, yaş ilerledikçe yaşanan değişimlerin insanların ayrılmasına neden olması. Sollee, “Evlilik, birlikteliği şekillendirir. Hiçbirimiz evlendiğimiz zamanki kişi olmaya devam edeceğimize, değişmeyeceğimize dair söz veremeyiz. Evlilik eğitimi sırasında çiftlere öğrettiğimiz en önemli şeylerden biri de, günün getirdiği değişimleri kabul etmeyi öğrenmek ve buna uyum sağlamak zorunda oldukları” diyor.
Doherty’e göre günümüzde insanlar daha basit nedenlerle boşanıyor. Örneğin iyi bir seks hayatının olmaması hemen ayrılma nedeni oluyor. Doherty, bu tür konuların kişilerin olaya nasıl baktığı ile ilgili olduğunu, günümüzün haz odaklı kültüründe, yaptığımız her şeyin bize haz vermesi gerektiğine inanmamızla ilgili olduğunu söylüyor.
Hayal Peşinde Koşmak
Rutgers Üniversitesi’nde Doktora Öğrencisi Laura Rose, 28 yaşındayken yaşadığı boşanmadan iki yıl sonra bugün, “Mükemmel bir evlilik yaptığımızı düşünüyordum” diyor. Eski eşiyle yaptığı uzun yürüyüşlerde, 20 yıl sonrası üzerine hayal kurarlarmış. Birbirleriyle günlüklerini paylaşmışlar. Bir akşam eşinin günlüğünde artık evli olmak istemediğini okuması onu tam anlamıyla şok etmiş.
Geriye dönüp baktığında, kırmızı alarmın daha düğün sırasında belirdiğini söylüyor. Eski eşinin hiç arkadaşı olmadığını o gün fark etmiş. Evlilik teklifinin birdenbire gelmesi de dikkat çekiciymiş. “Evlenmeyi çok istiyordum ama onun evliliğe uygun olduğunu hiç düşünmemiştim, bu nedenle teklif edince çok şaşırdım” diyor.
Divorce Busting kitabının yazarı Evlilik Terapisti Michele Weiner-Davis, “Günümüzde genç evliler daha sık hezimete uğruyor çünkü bu jenerasyonun evlilikten neler beklediği konusunda hiçbir fikri yok” diyor. Yüksek oranda öngörülebilir olan engebelere tosluyor ve yanlış seçim yaptığını düşünüyorlar. Evliliğiyle ya da basitçe eşiyle ilgili bir sorun olduğuna, bu durumda bitirmesi gerektiğine inanıyorlar. Weiner-Davis’e göre evliliklerin erken sona ermesinin önemli nedenlerinden birisi bu. Evlilik öncesi danışmanlık hizmeti alma konusunda da insanların değişim gösterdiğini söylüyor: “Çiftlerin olan bitenle başa çıkma yeteneği ne kadar fazlaysa boşanma ihtimali o kadar azdır. Ancak genç insanlar ofisime gelerek ilişkisini bitirmek istediğini çünkü ruh eşini aradığını söyleyebiliyor. Bu kişiyi de kendisiyle daha fazla ortak noktası olan biri olarak tanımlıyor. Evliliğin bu kadar idealize edilemeyeceğini fark etmelerini sağlamak zaman alıyor. Hatta bazıları ancak evlilik sona erdikten sonra bunu anlayabiliyor.”
Virginia Üniversitesi’nde yürütülen Ulusal Evlilik Projesi’nin yöneticisi W. Bradford Wilcox, “Yirmilerindeki kadınlar eğer evliliğinin sona ermesini istemiyorsa, evlilikten ve eşinden beklentilerini net olarak belirlemek zorunda” diyor. Erkekler statükoya düşkün olma eğilimindedir. Kadınlar ise daha fazla tatmin ve yakınlık ister. Oysa insanlar mutluluğa yüklediği anlamların ve derin umutların tümünü karşılamaya hiç kimsenin muktedir olmadığını bilmeli… Bunu ne kadar çabuk anlarsa, engellerin üstesinden o kadar kolay gelir.
İşte bu nedenle uzmanlar, günümüz jenerasyonunun bazı kritik yeteneklere sahip olmak zorunda olduğu görüşünde. Ancak en önemlisi, hayatın iniş ve çıkışlarının nasıl üstesinden gelineceğini öğrenmek… Weiner-Davis, “Kötü zamanlara saplanıp kalmayın çünkü sonsuza dek sürmez. Ama aynı şekilde iyi zamanların da sonsuza dek sürmeyeceğini unutmayın” diyor. Tavsiyesi, hayatın akışıyla birlikte ilerlemeyi öğrenmek… Bunun, uzun süreli birlikteliklerin temel anahtarı olduğunu söylüyor.

EVLİLİĞİNİ SAĞLAMLAŞTIR
1/ Seni (ve onu) mutlu eden şeyleri yapmaya devam et. My Heart Got Married and I Didn’t Know It kitabının yazarlarından Doktor Barbara Prescott, eşinin nelerle ilgilendiğini dikkate almanı ve senin de kendi sevdiğin şeyleri yapmaya devam etmeni söylüyor. Böylece birbiriniz için ilgi çekici olmayı sürdürürsünüz.
2/Onun mükemmel olmadığını ve asla olmayacağını kabul et. Why Talking Is Not Enough: 8 Loving Actions That Will Transform Your Marriage kitabının yazarı Susan Page, pek çok evlilik probleminin basit bir çözümü olmadığını söylüyor. Küçük problemlerden şikâyet etmeyi bırakıp, bunları kabul etmenin ve adapte olmanın yollarını aramalısın. Canını sıkan şeylerle birlikte yaşamayı öğren.
3/ Ailesine laf söyleme. Virginia Üniversitesi’nde yürütülen Ulusal Evlilik Projesi’nin yöneticisi W. Bradford Wilcox, “Eşinin ailesine karşı saygılı olmalısın. Onlarla destekleyici bir ilişki kurabilmek, başarılı bir evlilik için çok önemlidir” diyor.
4/ Olumsuz etkilere izin verme. Wilcox, dışarıda arkadaşlarınızla geçireceğiniz gecelerin harika olacağına fakat onların da evliliğinizi desteklemesi gerektiğine işaret ediyor. (Yani seni eski sevgilinle tanıştırmış olan oda arkadaşın iyi bir seçim olmayabilir.)
5/ Aşkı sıcak tut. The Sex-Starved Marriage kitabının yazarı Michele Weiner-Davis, “Birbirinize karşı şefkatli davranır ve seks yapmaya devam ederseniz, aşkınız canlı kalır” diyor. Bunu düzenli olarak yaparsanız, birbirinizle daha iyi geçinirsiniz.

Evlilik problemleri yaşamış olan çiftler beş yıl bir arada kaldığında “artık mutlu olduklarını” söylüyor.
Kaynak: Chicago Üniversitesi’nin bir araştırması

Derleyen: Sibel Yeşilçay

BENZER YAZILAR