EVLİLİK, SEKSİ ÖLDÜRÜR MÜ?

Evliliğin cinsel yaşamı nasıl etkilediği  yıllardır konuşuluyor. Ancak bu basit sorunun cevabı hâlen karışık. Görmezden gelinen bazı nedenler evlilik ve cinsel yaşam arasında ciddi yaralara yol açabiliyor. Dünyada yaşayan birçok kadın sadece ‘iyi bir eş’ olmanın değil, ‘cinselliğini yaşayan iyi bir eş’ olmanın da yollarını anlatıyor. 

Evlilik seksi öldürüyor mu?’ sorusu, aslına bakarsan klişe olma konusunda en az, ‘evlilik aşkı öldürür mü?’ ile yarışabilecek kadar iddialı. Evlenen kadınların zaman geçtikçe arkadaşları tarafından ablukaya alınarak maruz kaldıkları konuların en başında bunun geliyor olması, hâlâ sorunun akıllarda şüpheler yarattığının göstergesi. Peki, ya seksin gün gittikçe kötüye gitmesi senin iyi bir eş olmadığını mı gösteriyor? Evliliğin başlarında haftada beş gün gerçekleşen seks, ‘haftada bir defa da olsa razıyım’ algısına ne zaman dönüşüyor? Bunun bazı zamanlar toplum tarafından uydurulan efsanelerden biri olduğunu düşünüyorum. “Bunu bekâr biri olarak nereden bilebilirsin ki?” diyebilirsiniz, fakat etrafımdaki evli çiftleri gözlemleyip, hikâyelerini dinlediğimde bilinçsizce bu yola sürüklendiklerini düşünüyorum. Daha önceden akıllarına yerleşen ‘evliliğin seksi öldürdüğü’ algısına kapılıyor, yatak odasının işlevini unutuyorlar; uyumak, sarılmak ve sevişmek

Türk toplumunun evlilikte cinsel yaşama bakış açısı 

Türk toplumunun bu konuyu konuşmaya kapalı olduğu, seksi ‘Pandora’nın Kutusu’na gizlenen ve açılmaması gereken bir eylem olarak kabul ettiği bir gerçek. Toplumda kadının rolü hâlâ çizgilerini çizemiyor ve kadın köklerden bu yana gelen evlilikte ‘eş’ olma algısını kendini rol olarak benimsiyor. Nedense böyle bir durumda ilk ket vurulan ve ortadan kalkan cinsel hayat oluyor. Hayatın sorumlulukları yanında kişileri zirve noktaya ulaştıracak zevk unsurları göz ardı ediliyor. Seksin temelini oluşturan cinsel arzunun zihinsel değil fiziksel bir tepki olduğu algısı belki de bunun en büyük suçlusu. Uzmanlar bu konuyu ısrarla anlatmaktan vazgeçmedi; cinsel arzu asla kaybolmaz. Kaybolduğunu düşündüğün cinsel arzular, evlilikte ciddi çatlaklara yol açar. Kimi zaman bu evliliğine sadakatsizlik, masumane düşünmek gerekirse de monotonluk getirir. Kadın ve erkek bireylerin hayatta edindikleri görevleri kendilerini izole ederek yaşaması en büyük etkenlerden biri. Hayattaki ihtiyaçlarından birinin seks olduğunu kendine hatırlat. Bir çiftin kendi cinsel hayatına karşı yabancılık çekmesi senin de kulağına tuhaf gelmiyor mu? ‘Artık sevgili değil, karı-kocayız’ bahanesinin ardına saklanmanın kimseye bir faydası olmuyor. Evli olsan bile kendine aynı zamanda sevgili olduğunu da hatırlatacak eylemlerde bulunun. Birbirinize daha sık dokunun, ilişkinizin başlarındaki gibi randevuya çıkın ve geceyi yatak odasında bitirin. Birbirinizi daha yoğun hissetmek adına yavaş ilerleyerek sevişin. En önemlisi de, eşin de sen de ne istediğiniz konusuna daha paylaşımcı olun.

Çevrenden az çok bu olayların geldiği boyutları biliyorsundur. Olumsuz yansımaların dışında, kendilerini tutkularına bırakan ve eş olma algısını farklı yaşayan çiftler da yok değil. Peki, kendi toplumumuzda durumlar böyleyken, evlilik ve cinsel hayat ikilisinin dünyada gördüğü karşılık nedir? Eşiyle ilgili bu konuda yaşadığı problemin cevabını bulmak için dünyayı gezen ve birçok kadınla konuşan Yazar Jo Piazza‘dan gerçekleri öğreniyoruz.

Evlilik, cinsel yaşamı nasıl etkiliyor?

Piazza, eşiyle olan tanışmasını ‘masalsı’ olarak adlandırıyor. Tanışmalarının üçüncü ayında nişanlanıp bir süre sonra da evlenmişler. Hâlâ birbirlerinin kıyafetlerini parçalayacak kadar arzulu bir ilişkileri var. Bir gün ‘bu nereye kadar devam edecek?’ sorusu aklını kurcalamaya başladığında bunun cevabını almak için bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş. Devamını da ondan dinleyelim… “Eşimden önceki ilişkilerimde, başlarda New York’ta taksinin arkasında sevişirken, altı aydan sonra üzerimizde kıyafetlerimizle uyuyakalan kardeşlere dönüşüyorduk. Daha sonra eşimle tanıştım. Romantik filmlere konu olabilecek kadar yoğun bir aşkla evlendik. Hâlâ birbirimizi arzuluyorduk ama bu daha ne kadar böyle sürecekti? Bu yüzden eyleme geçip ‘dünyadaki kadınlar bu konuda ne düşünüyor?’ fikriyle gezmeye başladım. 20 ülkede yüzlerce kadınla röportaj yaptım. Görünürde konu evlilik hakkında olsa da daha çok seksle ilgili konuştuk. Tavsiyelerin uygulanmasıyla ilgili içeriğe sahip ‘How To Be Married’ adlı kitapta soruların cevaplarını derledim. Şifresinin ‘yeni evlendim’ cümlesinin olduğu, gizli bir kız kardeşliğe üye olmuş gibiydim. Genç, yaşlı, siyahi ya da beyaz karşılaştığım yabancılar bana Hollandalı hayat kadınlarının bile yüzünü kızartacak şeyler anlattı. Aslında şu zamana kadarki en tutucu seks önerisini gerçek bir Hollandalı hayat kadınından almıştım. Bana sağlıklı bir seks hayatının daha çok kadına bağlı olduğunu söylemişti. Amsterdam’daki Kızıl Sokak’ta kulağıma; “Evli bir erkek kolay memnun olur ve maceracı ruhunu kaybeder” diye fısıldamıştı ve devam etmişti; “O yüzden piyonlarını doğru oyna ve kendi geminin kaptanı ol. Kadınlar tutkuyu her zaman sürdürür. Erkekler ise ne yapmaları gerektiğinin söylenmesini ister.”

Dünya kadınlarına göre evlilikte cinsel yaşam

Kenya’daki Maasai kabilesinin çok eşli kadınları, Kuzey Avrupa’dan binlerce kilometre uzaklıkta geleneklerinden yakınıyor. Onlara, ‘Sekste sorumlu sen olmalısın’ diyorlar. Düşünün, bu güçlü kelimeler patriarkal (ataerkil) bir toplumdan geliyor. Maasai kadınları seks için zaman yaratmanın önemini dile getiriyor çünkü bu, onlar için kolay bir görev değil. Tek odalı, çok fazla çocuğun yaşadığı bir alanları bulunuyor ve tüm programları diğer dört eşin etrafında dönüyor. “O kadar çocukla nasıl iyi seks yapıyorsunuz?” diye sordum. Kadın bir süreliğine sustu, o an çizgiyi aştığımı düşündüm. Daha sonra eğildi ve fısıldadı; “Üstte oluyorsun böylece seks daha sessiz oluyor.”

Aynı insanla hayatının geri kalanı boyunca birlikte olma fikri sıkıcı değil mi? Ve bu sıkıntı seni her zaman kötü davranışlara itmiyor mu? Bu soruların cevapları her zaman benim merak ettiğim konular oldu. Tek eşliliğin insanlar için doğal bir durum olmadığını düşünüyordum. Mesela Fransız kültürü biraz daha evlilik dışı aktiviteleri kabul eden bir algıya sahip. Bunu kusursuz kaküllere sahip ve omuzlarından istemsizce düşen triko giymiş bir grup Fransız kadına sorduğumda bana, sanki onlardan yavru köpeklerini öldürmelerini istemişim gibi baktılar. Aralarından biri; “Erkeğimin başka biriyle ilişki yaşamasını istiyormuş gibi mi duruyorum?” diyerek bana sert bir karşılık verdi. Bir süre sonra daha da yumuşayarak; “Seksi ilginç kılmalıyım. Bu tamamen gizemle ilgili” diye açıkladı ve devam etti; “Amerikalı kadınlar evlendikten sonra seksi iç çamaşırlarını bir kenara atıyor. Eşofman giymeye ve kapı açıkken işemeye başlıyorlar.”

Fransız kadından iyi seks tavsiyeleri beklemiştim ama Kudüs’teki Ortodoks Yahudi kadınlardan bunu hiç beklemezdim. Yaşlı İsralli bir kadın, “Kocanla seks yapmayı sakın ihmal etme. Çok yaşlansan bile…” dedi. Kudüs’teki apartmanımın yanındaki kadın ise konuyla ilgili konuşurken; “Seksin kalitesi, miktarından önemlidir’ dedi. Ortodoks çiftler sadece ayın belli zamanlarında seks yapıyorlar. Ben bunun doğurganlık verimini artırmak için olduğunu düşünürken bir kez daha yanıldığımı anladım.

Cinsel yaşamını heyecanlı tutmak için neler yapman gerekiyor? 

 “O zamanlar seks kadın için daha iyidir. Biz seksin gerçekten ama gerçekten kadınlar için iyi olması gerektiğine inanıyoruz. O zamanlarda bütün hormonlar seks için daha uygundur ve kadınlar için daha zevk vericidir” diyor benim yaşlarımda ama benden 10 yıl önce evlenmiş Ortodoks bir kadın. ‘O zamanlar’ derken neden bahsettiğini anlamaya çalışıyorum; Regl dönemi bittikten yedi gün sonra” diyor. Evet, gerçekten de haklı. “İkimizden biri kendini daha iyi tanımak için, ayın belli bir zamanında evden ayrılıyor ve geri döndüğünde tamamlanıyor oluyoruz. Bu aramızdaki tutkuyu besliyor” diye de ekliyor.

Tüm bunların sonunda bir liste yaptım. Kendi geminin kaptanı ol, eşinin metresi gibi davran (Fransız kadının önerisi), eşofman giyme, banyo kapısını kapalı tut, daha iyi seks için daha az seks yap, seks için zaman ayırdığından emin ol, telefonunu kapalı tut ve bilgisayarları odadan dışarı çıkar. Bu konuda çok işim varmış gibi görünüyor.

İsrail gezimden döndüğümde eşime, “İki hafta boyunca seks yapmazsak nasıl olur?” diye sordum. Şüpheci bir bakış atarak beni yatağa itmeden önce, “Ya bunu denemezsek?” dedi. Eğer seks yapmaya ara vermek onun libidosunu bu hâle getirdiyse ciddi ve gerçek bir ara vermek kim bilir ne yapardı, merak etmeden duramadım.

Neredeyse yokmuş gibi görünen bir iç çamaşırının içinde metres gibi davranmak başlı başına ayrı bir durum. Eşimin seksi iç çamaşırları hakkında kafası karışmış gibiydi. Bu şaşkınlıkla, “Zaten üzerinden çıkaracağım, buna ne gerek var?” dedi. Açıkcası, iç çamaşırlarındaki dantelli deliklerin ne işe yaradığını anlamıyorum, o yüzden bir daha giyer miyim bilemem ama en azından banyo kapısını kapalı tutabilirim. Durum şu ki, bunu yapmaya çalıştığım her seferde eşim benimle sohbet etmeye başlıyor. Ve gerçeği söylemek gerekirse banyo oldukça küçük. Odadan telefonları ve bilgisayarları çıkarmak, tweet atmayı ve Instagram’daki mutlu çiftlere amaçsızca bakmamızı engelledi. Açıkçası bu kuralı diğerlerinden daha çok benimsiyorum.

İki yıldır birlikteyiz ama düğünümüzün üzerinden sanki iki dakika geçmiş gibi. Şu an iki aylık hamileyim. Sabah bulantıları yaşasam da seks hayatımın daha önce bahsettiğim ‘kardeş’ bölgesinden uzaktan yakından alakası yok. Geçen gün pijamalarımı çıkarıp evin içinde çıplak gezdim. Ne kadar etkili olduğuna inanamazsınız!”

 

BENZER YAZILAR