Gen Faktörü

Performans

Yapılan test gerçekten de çok kolay. Tükürüğümü çubuğa sürdüm, gönderdim ve iki hafta sonra spor bağlamında gerçekte kim olduğumu (ya da benim durumumda kim olmadığımı) ortaya koyan genotip raporum elime geçti. Test beş performans unsuruna odaklanıyor: Dayanıklılık ve güç profili, aerobik potansiyel (VO₂ max.), egzersiz sonrası toparlanma, toparlanma sürecinde beslenme ve sakatlanma riski. Her koşucu bu etmenlerin her birinin performans üzerinde ne kadar etkili olduğunu hemen fark edecektir. Dayanıklılık potansiyeli konusunda güvenilir bir veri olan VO₂ max. değerini ele alalım. DNA’nız oksijen tüketim kapasitenizi belirliyor; dolayısıyla ne kadar antrenman yaparsanız yapın, bir noktada ulaşabileceğiniz son noktaya varıyorsunuz (85-90 arası ml/dk/kg ile dağcı Killian Jornet’nin son noktası çoğu sporcudan yüksek).

Belirli genler ile performans arasındaki bağlantıyı bulmak kolay bir iş değil. Sonuçta insan genomunda 20 ila 25 bin gen mevcut. Dahası, Cellular and Molecular Exercise Physiology dergisinde 133 araştırma baz alınarak yapılan bir incelemede, dayanıklılık performansı ile ilişkilendirilen 59, kuvvete dayalı performansla ilişkilendirilen 20 genetik belirleyici olduğu belirtiliyor. DNAFit ise sonuçlarını 24 gene dayandırıyor. Fizyolog Craig, “Ekibimiz araştırmaları tarayıp, ‘Evet, bu bununla ilişkili’ diyebilecek kadar yeterli kanıt olup olmadığına bakmak için oldukça fazla zaman harcıyor” diyor. Bu taramaların sonucu olarak, DNAFit’in analizlerindeki her bir performans parametresiyle belirli genler ilişkilendiriliyor. Örneğin ACTN3 güçle; PPARA yağın düzenlenmesiyle; NRF2 solunum kapasitesiyle ve VEGF damar genişlemesi, dolayısıyla da dayanıklılıkla ilişkilendiriliyor. Bu arada tabii ki bir de ACE geni var. Craig, “ACE medyanın en çok ilgisini çeken gen. Açılımı anjiyotensin dönüştürücü enzim ve kan basıncını kontrol etmekle, dolayısıyla da güç ve dayanıklılıkla ilgili” diyor.

Benim ACE genim güç potansiyelimi yüzde 45, dayanıklılık potansiyelimi 55 olarak gösteriyor. Görece gayet dengeli olan bu rakamlar, benim neden uzun mesafeleri kısa, keskin, acı verici sprintlere tercih ettiğimi de açıklıyor. Oksijen tüketim potansiyelim pek öyle etkileyici değil, “ortalama” çıkıyor ama anlaşılan hızlı iyileşiyormuşum. Bu sonuçlara bağlı olarak DNAFit bir beslenme tavsiyesinde bulundu; daha fazla omega-3 yağ asidi alarak eklemlerimin kayganlığını artıracağım. Rapor, karnıma yediğim bir yumrukla sonlanıyor: Yumuşak doku sakatlanması yaşama ihtimalim yüksekmiş. Bu da geçmiş deneyimlerimi destekleyen bir bilgi aslında; yıllarca gıcırdayan bir dizle ve sürekli hassas olan bir iliotibial bantla mücadele ettim.

Raporu okuması çok zevkli ama keşke benim sonuçlarım da Nick Bester’ınkiler gibi olsaydı. Kendisi 55 yaşında ve 89 kilometrelik Comrades Maratonu ile sayısız triatlon ve duatlon kazandı. O da Güney Afrikalı bir firma olan DNA Sport’ta benzer bir genetik testi yaptırmış ve sonucu şöyle anlatıyor: “DNA testime göre dayanıklılık potansiyelim yüzde 91 iken, güç potansiyelim sadece yüzde 9. Sonuçlar bana çok mantıklı geldi. Okuldayken ne yapsam olmuyordu çünkü yaptıklarımızın hepsi güce dayanan sporlardı ve sprintlerde hep kaybediyordum. Neyse ki dayanıklılığa dayanan koşuları keşfettim.”

Bester’ın sakatlanma riski de normalden yüksek çıkmış. Bugüne kadar kaval kemikleri, dizleri ve bileklerinden altı gerilim sakatlanması yaşamış. Bu sakatlanmalar akut olmaktan ziyade fazla yüklenmeden kaynaklandığından, onu sık sık bekleme kulübesine gönderenin DNA’sı olduğu fikrini destekliyor.

Bilgi

Bester bu testi antrenman yöntemlerinde köklü bir değişikliğe gitmek için değil, meraktan yaptırmıştı. Bense koşu CV’si pek onunki gibi etkileyici olmayan 38 yaşında birisi olarak, genetik yoluyla kendimi biraz daha geliştirmek için sonraki adımları atmaya hazırım.

Verdikleri rapora ek olarak, DNAFit’in kişisel şartlarınızı ve fitness olanaklarınızı hesaba katarak size özgü programlar hazırlayan eğitmenleri var. Eski Olimpiyatçı Andrew Steele’yi seçiyorum. Öte yandan “ısmarlama” üç aylık antrenman planlarından birini de sipariş edebiliyorsunuz. Planlar DNA testi sonuçlarına ve acemi, orta seviye ya da ileri seviye bir koşucu; güçlü, dayanıklı ya da karma; ve hızlı, orta seviye ya da yavaş bir iyileşici olmanıza göre hazırlanıyor.

Hangisini seçerseniz seçin, hazır genetik planlar tam oturmuyor ve DNA temelli antrenmanların etkinliğini sorgulayanların seslerini daha da yükseltmelerine neden oluyor. Bu programları çok şiddetli eleştirenler var. Aleyhtarlardan biri, ACE geni üzerinde ilk araştırmaları yapan kişi olan Profesör Hugh Montgomery. “Şu an genetik testlerin antrenmanlara ya da diyetlere yön verebileceği konusunda tek bir kanıt parçası bile yok” diyor.

ABD’deki Maryland Üniversitesi’nde İşlevsel Genomik Laboratuvarı’nı yöneten Profesör Stephen Roth da aynı fikirde. “Profesyonel düzeyde bir koşucu olmanın ne demek olduğunu bir düşünün. Kas gücüne, dayanıklılığa, zihinsel performansa sahip olmalısınız. Vücudumuzdaki neredeyse her sistem bir rol oynuyor. Dolayısıyla kalp atım hızından kas lifi tipine, maksimum VO₂ max. değerine uzanan bir sürü genetik değişken söz konusu. Yani koşu performansı gibi bir şeyi etkilemesi muhtemel yüzlerce genden bahsedebiliriz, sadece birkaç tane değil.

Craig testin sıkıntılarını kabul ediyor ama sonuçların bir bağlam çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor: “Doktora düşük bir enerji ile gitseniz ve size bir kan testi yapsa, o kan testine yüzde yüz güvenmeyecektir. Size kendiniz, geçmişiniz, yaşam tarzınız vs. hakkında sorular soracaktır. DNA testlerinde de aynı şey söz konusu.”

Kısacası DNA test sonuçları bir yapbozun sadece bir parçası. Testlerin arkasındaki bilim kusursuz olsa bile, genetik bize resmin tamamını göstermiyor. Fenotipinizi, yani genotipiniz ile çevrenizin karşılıklı etkileşiminin sonucu olan gözlemlenebilir özelliklerinizi resme dâhil etmek gerekiyor. Bu, sportif başarınız için son derece önemli çünkü genetik açıdan yetenekli olsanız bile koşu ayakkabılarını en alt rafa atıp PlayStation’ın karşısında büyürseniz, dünyanın en iyi koşucusu olsanız bile bunu asla bilemezsiniz.

BENZER YAZILAR