Gen Faktörü

Uzun mesafe koşucusu Mo Farah’ı ele alalım. Sekiz yaşındayken ikiz kardeşi Hassan’dan ayrılıp babasıyla yaşamak için İngiltere’ye gelmiş. Hassan, 2012 Olimpiyatları’ndan sonra The Mail on Sunday gazetesine kendisi ve Mo’nun ayrılmadan önce “denk koşucular” olduğunu söyledi ama başka çevrelere yerleştirildiklerinde Hassan, Somali’de bir telekomünikasyon mühendisi olurken, Mo adını spor dünyasının ölümsüzleri arasına yazdırdı.

Genlerin, antrenmanın ve çevrenin spordaki başarıya göreli katkıları konusundaki bir incelemede, British Journal of Sports Medicine dergisinde spor bilimcisi Ross Tucker şu sonuca ulaşıyor: “Her ne kadar amaca yönelik antrenman ve diğer çevresel etmenler profesyonel düzeyde bir performans için çok önemli olsa da, tek başlarına seçkin bir sporcu olmak için yeterli değiller. Daha çok, kişisel performans eşiğimizin genetik yapımız tarafından belirlendiğini ve antrenmanın genetik potansiyellerimizin gerçekleştirilmesi süreci olarak tanımlanabileceğini söyleyebiliriz.”

Öyleyse burada anahtar fenotip ve benim DNAFit antrenman planım, klavyenin başında geçirdiğim uzun saatler ve antrenman geçmişimim hesaba katılarak tasarlandı. Daha önemlisi, hedef yarışım olan ve 2014’te 1:40:29 ile tamamladığım 25 kilometrelik Doğa Gece Koşusu performansım da baz alındı. DNAFit antrenmanlarımın, benim kişisel deneyimlerim çerçevesinde değerlendirileceği çıta bu yarış olacak. 12 haftalık programım ulaştığında antrenman motivasyonum oldukça yüksekti ama programı gördüğümde biraz hayal kırıklığına uğramadım değil. Ne bekliyordum bilmiyorum, belki tüm karmaşıklığıyla insan genomuna kafa tutan fartlek çalışmaları falan bekliyordum ama program gayet standarttı. Genetik hızlı iyileşme yeteneğim nedeniyle haftada sadece bir gün dinlenme verilmiş, 90 dakikalık koşularla zirvesine çıkan dayanıklılık-yapılanma seansları ile laktat eşiğimi yükseltecek seanslar eklenmişti.

Antrenman süreci iyi geçti ve hedef yarışıma iyi bir ruh haliyle ve görece iyi bir formda geldim. Dartmoor’un çamurlu yollarından geçen 25 kilometrelik parkurun yarısı yokuş yukarı, yarısı yokuş aşağı gidiyordu ve yaklaşık iki üç kilometre sonra hava tanrıları huysuzlanmaya başladı. “Genlerimin bu konuda yapabileceği pek bir şey yok” diye düşündüm.

Fırtınayla ve çamurlu zeminle mücadele ederken, testin şu aşamadaki eksikliklerini düşünmeye başladım. Bu yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan sektör motivasyonu, arzuyu, odaklanma yeteneğini ve acıya katlanma yeteneğini hesaba katmıyordu. Bunların hepsi de beni finiş çizgisine götürmek konusunda etkiliydi ve ulaştığımda kronometrem 1:34:26’yı gösteriyordu, yani bir önceki önceki zamanımdan altı dakika daha hızlı.

Peki bu başarıya giden yolu DNAFit mi açtı? Bunu söylemek zor. Deneyimimin hiçbir açıdan tamamen bilimsel olduğunu söyleyemem. Ama hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum. Bir şeyleri doğru yaptıkları kesin. Sonradan genetik spor testleri üzerine daha genel düşündüm. DNAFit son derece profesyonel davranmış, belli ki işe yarayan bir program hazırlamış ve genetik yapımın farklı yönleri konusunda beni bilgilendirmişti. Ama Craig’in de altını çizdiği üzere eksikler olduğu da açıktı: “Bir hukuki düzenleme sorunu mevcut. Dünyanın herhangi bir yerinde bir laboratuvar açıp istediğiniz geni seçebilirsiniz. Biz güvenilir araştırmalara dayanarak 20 gen kullanıyoruz. Bazıları 60 ila 80 kullanıyor. Geri kalanları nereden buldular?” Brighton Üniversitesi’nden genetikçi Yannis Pitsiladis, “Sorun o kadar ciddi ki, acilen düzenleme yapılmasına ihtiyaç var. Bu tür teknolojilerin öncülerinden biriyim ve yeterince kanıt olmadığını söyleyebilirim” diyor.

Bu da bizi daha büyük bir soruna götürüyor; anlaşılan o ki genlerin mükemmel bir ısmarlama program oluşturmak üzerindeki doğrudan ve dolaylı etkileri konusunda yeterli şey bilmiyoruz.

İnsan DNA’sında binlerce gen mevcut ve bunların oluşturduğu permütasyonlar o kadar çok ki, bu dergiye basmaya kalksak sığmazdı. Ve DNAFit bunlardan sadece 24 tanesini temel alıyor.

Yine de bu hizmeti önerebileceğimi düşünüyorum. Kafama takılan şeylere ve Pitsidalis ya da Montgomery gibi uzmanların çekincelerine rağmen genotipime ve onun koşu performansıma etkilerine dair bilgi edinmek gerçek bir motivasyon kaynağıydı ve rapordaki bulgular kişisel tecrübelerimle uyumlu görünüyordu. Testin mükemmel olmadığına şüphe yok ama tüm antrenman programlarının eksikleri ve kusurları mevcut.

Tabii teste ve sonrasında antrenörlerin programlarından birini satın almak için para ödemeniz gerektiği de bir gerçek. Gerçek koşu tutkunlarının yapmakta beis görmeyeceği bir şey gibi duruyor.

Gelecek

DNA temelli antrenman henüz emekle aşamasında, peki gelecekte bizi ne bekliyor? “Testler daha ucuz, daha kapsayıcı olacak ve tüm sporcular nihayetinde gen temelli, kişiselleştirilmiş diyet ve beslenme programları takip edecek” diyor Craig. Önde gelen bir egzersiz fizyoloğu olan Tim Noakes, bilgimiz arttıkça ve daha geliştirilmiş teknikler, daha güvenilir genetik temelli antrenman programlarının yolunu açtıkça, DNA temelli antrenmanların koşmanın geleceğinde önemli bir rol oynayacağı fikrine katılıyor. “Nasıl antrenman yapmamız gerektiğine dair genetik belirleyicileri gittikçe daha iyi anlayacağız. Hepimizin kişisel genotipleri çıkarılacak ve genlerimiz nasıl çalışmamız gerektiğini söylüyorsa öyle çalışacağız. Bu, daha bir sürü araştırma yapılmasını gerektiriyor ama geleceğimiz bu” diyor Noakes.

DNAFit şimdiden kafeini katalize eden proteini düzenekleyen CYP1A2 genini testine eklemiş durumda. Bunun nedeni, kafeini hızlı mı yavaş mı katalize ettiğinizi belirleyerek, kafein alımınızın zamanına karar vermenizi ve bunun performansınıza etkisiyle yarış sırasında sağladığı faydayıazami düzeye çıkarmasını sağlamak. Dahası, duruma şüpheyle yaklaşıyor olabilir ama ekibiyle birlikte sportif performansa etki etmesi muhtemel, “daha önce kimsenin adını duymadığı” iki gen belirlediklerini söylüyor. “Ama bu aşamada konuyla ilgili yayın yapmayı düşünmüyoruz çünkü daha çok araştırma yapılmasına ihtiyaç var” diye ekliyor. Pitsidalis’in (ve diğerlerinin) sporculara yönelik DNA testleriyle ilgili çekincelerinin ortak noktası işte bu: Daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Bir gün genetik spor testlerine tamamen güveneceği bir noktaya ulaşabileceğimizi düşünüyor mu? “Olabilir de olmayabilir de ama ilerleme kaydedeceğimize ve daha anlamlı sonuçlar elde edeceğimize şüphe yok.”

 

BENZER YAZILAR