Glüteni Hayatımdan Çıkardım da Ne Oldu?

Çölyak hastalığıyla yaşayanlar veya hassasiyeti olanlar için glütensiz beslenme bir zorunluluk. Peki glütenle hiçbir alıp veremediği olmayan koşucuların sağlığına ve performansına bir katkısı olur mu? Lisa Nevitt’in yazısı.  

Untitled-1

Glüten buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan bir proteindir. Glütene karşı hassasiyet ve intolerans sorunu yaşayan Çölyak hastaları glüten tükettiklerinde mide krampları, ishal, şişme ve gaz gibi sorunlar yaşarlar. Bunların hiçbiri için bir tedavi yok, tek çare beslenme düzeninden glüteni çıkarmak. Tabii bu aynı zamanda makarna, ekmek, kek gibi bir sürü güzel şeyi de yiyememek anlamına geliyor. Peki bu rahatsızlığı olmayan biri bile bunlardan mahrum kalmayı göze alabilir mi?

Aslına bakarsanız, glütensiz bir beslenme düzenine geçen sporcuların sayısı her geçen gün artıyor. Çünkü bu şekilde beslenmenin yorgunluk, ruh hali değişkenliği, kas ağrıları, hatta sportif performansın artması konusunda kendilerine yardımcı olacağına inanıyorlar.

Diyetisyen ve egzersiz bilimcisi Lisa Bryer’a göre bunun nedeni, glütensiz bir beslenme düzeninin enflamasyon, mide sorunları ve bitkinlik gibi problemleri azaltarak performansı yükselteceğine ve motivasyonu artıracağına dair yaygın inanış. Restoranlar menülerine glütensiz seçenekler koymaya, marketler glütensiz gıdaları ön raflara yerleştirmeye başladı.

Ancak glütensiz diyetin popülerliğine rağmen, International Journal of Sports and Exercise Metabolism dergisinde yayımlanan bir araştırma, glütensiz bir beslenmenin sağlık ve performans üzerindeki uzun vadeli faydalarının hâlâ bilimsel olarak kanıtlanmadığını gösteriyor.

Ortada somut bir kanıt yokken, glütensiz beslenmenin faydalı olup olmadığını görmenin tek bir yolu vardı; denemek. Bu beslenme düzenine geçmeden önce kendimi “sağlıklı bir koşucu” olarak tanımlayabilirim. Ama tabii bu her kahveme iki kaşık şeker atmadığım, gece öğünlerinde aşırı miktarda karbonhidrat tüketmediğim ve nadiren bir öğünü salata ya da meyveyle geçiştirmediğim anlamına gelmiyor.

Hal böyle olunca, öğleden sonra üretkenliğim ve konsantrasyon seviyem düşüyordu. Genel olarak kendimde antrenman yapacak motivasyon ve enerjiyi bulamıyordum. Antrenman yaptığımdaysa kendimi çok halsiz hissediyordum ki, bu çok moral bozucu oluyordu.

Hafta sonlarıysa durum daha da endişe verici oluyordu. Uzun mesafe koşularıyla bunu hak ettiğimi düşünerek ekmek, makarna gibi glisemik indeksi yüksek karbonhidratlardan bolca tüketiyordum, yağ ve şeker tüketiminden bahsetmiyorum bile. Bu da çok miktarda glikozun hızla kana karışmasına ve bunu kontrol etmek için vücudun insülin üreterek yağ depolamasına, enerji seviyesinin sürekli dalgalanmasına neden oluyordu. 

BENZER YAZILAR