Glüteni Hayatımdan Çıkardım da Ne Oldu?

Untitled-1

DEĞİŞİM

Yeni beslenme düzenim konusunda diyetisyen Bryer’dan yardım aldım. Çünkü bu diyeti tam ve sağlıklı bir şekilde sürdürmek istedim. Glüten ihtiva eden tahıl, çavdar ve arpa içeren yiyecekleri tamamen kesmek işin zaten belli olan kısmıydı. Ancak Bryer beni bununla her şeyin bitmeyeceğine dair uyardı ve besinlerin etiketini okumayı öğretti. Gördüm ki, artık soslarda kullanılan malzemelere de dikkat etmem gerekiyordu. Bu tür ürünlerde daha iyi bir kıvam için kullanılan
bazı maddeler de yasaklar listesindeydi çünkü.

Bu etiketleri inceleyerek alışveriş yapma işi yazması kadar kolay değil tabii. Bir ürünün glütensiz olduğunu iddia etmesi için, bir kilogramında en fazla 20 mg glüten bulunması gerekiyor. Ancak Stellenbosch Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, buğdaysız olduğunu iddia eden birçok üründe aslında buğday olduğu saptandı. Her markanın ürünlerin üzerine glüten içerip içermediğini yazmadığını da düşünürsek, içeriklere çok dikkat etmem gerektiği açıktı.

Bu durumu gördükten sonra içeriği hakkında emin olmadığım ürünleri hiç tüketmedim ve daha doğal ürünlere yöneldim. Glüten içeren gıdaları tamamen kestim. Tabii bu aynı zamanda aynı besinlerde bulunan B vitamini, kalsiyum, demir ve lifin de beslenme programımda yer almamasına, yani mahrum kalmama yol açacaktı.

Ama Bryer bu besinleri almam konusunda bana yardımcı oldu. Meyve, sebze ve kuruyemişlerle B Vitamini; yumurta ve kırmızı etle demir; esmer pirinç ve patatesle lif; yoğurt ve süzme peynirle de kalsiyum ihtiyacımı giderdim. Bununla birlikte mide sağlığımı korumak için de probiyotik takviyesi aldım. Pirinç ve patates gibi glüten içermeyen besinler, aynı zamanda ortalamanın altında protein içerdikleri için diyetimde mandıra ürünleri, et ve yumurta gibi diğer protein
kaynakları da yer aldı.

Bryer’ın taktiği netti: “Ufak porsiyonlarla glisemik indeksi düşük yemekler yemek, glikoz ve insülin dengesini koruyacak. Bu da enerjini yükselterek ve metabolizmanı hızlandırarak, açlık krizlerinin ve ruh hali dalgalanmalarının önüne geçecek.”

Her öğünün arasında 2-3 saat bırakarak bunu yaptım. Porsiyonlarım daha küçük hale geldi. Örnek vermek gerekirse; 3-6 bebek patates, öğün başına yarım bardak esmer pirinç ve antrenmanıma göre günde 3-4 ufak porsiyon meyve tükettim. Doğru miktarlarda yiyerek zayıflamamın performansıma negatif etki etme riskini ortadan kaldırdım.

Gündüz yediğim öğünlerde karbonhidrata yer vermeye devam ettim ama akşam yemeklerim karbonhidrat açısından oldukça fakirdi. Bryer’ın “Tabağının yarısı tokluk hissi için sebze ve salatadan, çeyreği enerji için karbonhidrattan, kalan çeyreği de proteinden oluşmalı” tavsiyesine harfiyen uydum.

Proteinin de glikozun kana karışma hızını yavaşlatarak ve insülin seviyesinin yükselmesini önleyerek, glisemik indeksi düşürdüğünü söylemekte fayda var.

Bununla birlikte, Bryer hiç de sürpriz olmayan bir uyarıda bulundu ve çok şeker tükettiğimi söyledi. Ben de kahveyi şekersiz içtim, müsli yerine ay çekirdeği yedim ve meyveli yoğurt yerine sade yoğurt alarak içine kendim meyve karıştırdım.

Son olarak, bir de yemek günlüğü tuttum. Bu yöntem beslenme düzenime bağlı kalmama yardımcı olmakla kalmadı; bu günlüğü aynı zamanda enerji seviyemi, ruh halimi ve egzersiz sonrası nasıl hissettiğimi takip etmek için de kullandım. Notlarım sayesinde diyetin hangi bölümünün işe yaradığını, hangisinin yaramadığını görebiliyordum.

BENZER YAZILAR