Glüteni Hayatımdan Çıkardım da Ne Oldu?

Untitled-1

ZORLUKLAR

Diyete başladıktan sadece üç gün sonra sol ayağımdaki bağlardan bir sakatlık geçirdim ve altı hafta boyunca spordan uzak kaldım. Bu yüzden bu diyetin koşu zamanlarıma etkisini test etme şansım olmadı. Ancak sakatlığıma rağmen bu beslenme düzenini korumaya karar verdim çünkü iyileşme süresinin aynı zamanda vücuduma yeni düzene alışması için zaman kazandıracağını düşündüm. (Şu anda bu diyete üç aydır devam ediyorum ve son bir aydır koşularıma geri döndüm.)

Aslında her şey diğer diyetler gibi başladı, yemeyi sevdiğim şeylerden uzak durmanın verdiği acı bile aynıydı. Ancak bu diyete başlamanın beraberinde sosyal bir aşağılanmaya yol açacağını hiç düşünmemiştim.

Arkadaşlarımla menüsünde glütensiz seçenekler olduğunu bildiğimiz bir İtalyan restoranına gittik. Kendime glütensiz bir pizza ya da makarna sipariş edebilme şansı sorunları tamamen bitirmedi. Ana yemekler öncesinde servis edilen sarımsaklı tereyağına foccacia ekmeğini banamıyordum. Arkadaşlarımın sushi roll’larını acımadan soya sosuna banışını üzgün gözlerle izledim. Sonrasında bir arkadaşımın doğum günü partisinde sunulan tapas etleri nazikçe reddedişimi de
hep hatırlayacağım.

Bununla birlikte, yediğim yemeklerin soslarına özellikle restoranlarda dikkat etmem gerekiyordu. Bryer restoranların glüten intoleransı konusunda hassas davranmak zorunda olduğunu çünkü bunun alerjik sonuçları olabileceğini söyledi. Ancak yine de sipariş verirken garsona danışmanızda fayda var.

Bir örnekle anlatayım. Bir restoranda fileto bonfile ve sebze siparişi verdim. Sonrasında ortaya çıktı ki, kırmızı et şaraplı bir sosla ve glüten içeren bir et suyuyla hazırlanmış. Dahası, karamelize ıspanağı kıvama getirmek için de un kullanılmış. Bunu öğrendikten sonra tabağa uzun uzun baktım ve garsonun beni ciddiye almasını sağlayacak tek şeyi söyledim: “Bunu yiyemem çünkü glüten intoleransım var.” Bunun üzerine garson yemeği geri götürdü, sossuz ve salatalı yeni yemeğim geldi.

Yalan söylediğim için kendimi biraz kötü hissetmiştim. Aynı zamanda glütene karşı vücudu gerçekten ciddi tepkiler veren insanların ne zorluklar yaşadığını anladım. Bu arada restoranda çalışanların yalan söylediğimi bildiklerini ima eden bakışları gerçek miydi yoksa ben mi paranoya yaptım, hâlâ bilmiyorum.

Ne olursa olsun, bu deneme sayesinde çok daha düzgün beslenmeye başladım. Öğünlerimi çok daha dikkatli planladım ve çoğunlukla hazırlayıp yanımda taşıdım. Bazı glütensiz besinleri taşıması zordu. Karabuğday krakerleri ofise gidene kadar dağılıyordu mesela. Ancak zamanla karnabahar ve glütensiz esmer pirinç pilavı gibi yanımda taşımak için daha sağlam alternatiflerim olduğunu gördüm.

Bu arada Bryer’ın glütensiz beslenme konusunda uyarıları bitmemişti: “Glüten içermeyen yemekler daha sağlıklıdır diyemeyiz, çünkü bunlar zayıflama hedefiyle üretilen yiyecekler değil. Hatta yağ ve karbonhidrat içeriği bakımından oldukça kalorili de olabiliyorlar. Bu yüzden glütensiz bir diyete geçiyorum derken kilo almanız hiç de uzak bir ihtimal değil. Bu ürünler ciddi bir sağlık sorunuyla baş etmeye çalışan insanlara yeni seçenekler sunmak için varlar.”

Bunu aklımda tuttuğum için, glüten içermeyen kurabiye ve kek gibi ürünleri haddinden fazla tüketmemeye özen gösterdim. Tabii bunlar önümdeki tek engel değildi. Glütensiz bir diyet şu anda oldukça moda ve “sağlıklı” olarak lanse ediliyor.

Bu tabii aynı zamanda süpermarketlerin ve üretici markaların bu ürünlerin fiyatı konusunda daha acımasız olmasına imkân tanıyor. Ama bu glütensiz beslenme uğruna iflas etmeniz anlamına gelmiyor. Ben sadece glütensiz ekmek ve karabuğday kraker gibi iki lüks ürüne beslenme düzenimde yer verdim. Kalanlar zaten az çok tükettiğim ve satın aldığım gıdalardı. Diyete başlamadan önce esmer pirinç, patates, fıstık ezmesi, yoğurt ve meyve aldım. Diyetim süresince daha çok konsantre olduğum şey vücuduma neyin girdiğiydi. Ayrıca bu diyetin kısıtlayıcı doğası sayesinde normalde tüketeceğim birçok şeyi de almadım ve yemedim.

BENZER YAZILAR