Google ve Apple’ın geliştirdiği yeni özellikler, dijital bağımlılığı zapt etmeye yardımcı olabilir.
Derleyen: Zeynep İlayda Zafer
Modern zamanlara kadar, “dijital” ve “sağlık” kelimelerini yan yana pek görmezdik. Ancak Google ve Apple, en son sürüm işletim sistemlerine yeni dijital sağlık özellikleri entegre ettikçe bu terim de yaygınlaşmaya başladı. Bu, Silikon Vadisi şirketlerinin aşırı cep telefonu kullanımını kabullenmek ve bununla savaşmakta yardımcı olmak konusunda şimdiye kadar attığı en büyük adım.
Yeni Android P gösterge panolarındaki özel aygıtlar, toplam telefon kullanımını, bireysel uygulamalarda harcanan zamanı, gelen bildirimleri ve hatta telefonunuzun tuş kilidini ne kadar sık açtığınızı takip etmenize olanak sağlıyor. Uygulama zamanlayıcısı belirli uygulamalara kullanım limiti koyuyor ve o limiti aştığınızda uygulamaların ikonu gri renge dönüyor. (Uygulamayı yine de kullanabiliyorsunuz ama kendinizi suçlu hissediyorsunuz.) “Hişşşt” özelliği, arkasını çevirdiğiniz zaman telefonu sessize alıyor. Wind Down da her akşam seçilen saatlerde ekranı siyah beyaz yapıyor, böylece siz de yatma saatlerinizde telefonu kullanmak için daha az istekli oluyorsunuz. Güncellenmiş Rahatsız Etmeyin modu, uykunun bölünmesini engellemek için bildirimleri engelliyor.
Apple da iOS 12 için benzer özellikler geliştirdi. Screen Time iPhone kullanımı ve uygulama kullanımı hakkında aktivite raporu veriyor. Rahatsız Etmeyin özelliği belirli lokasyonlarda ve zamanlarda ekran ışığını kısıp bildirimleri sessize alıyor. Peki ya çocuklar? Aile Apple Kimliği sayesinde onların da telefon ve uygulama kullanımlarını takip edebiliyor ve bunlara kısıtlamalar koyabiliyorsunuz.
Telefon kontrolünü destekleyen özellikler pek de yeni sayılmaz. Android için Thrive ve Space, iOS için ise Moment ve Night Shift var. Yeni olan şey ise bu işletim sistemlerinin artık bunları içinde barındırması.
Fakat tüm bunlar bir fark yaratacak mı? Yoksa günlük kullanımımızı takip etmek yeni bir bağımlılık mı yaratacak? En azından, bu gibi hamleler, dijital alışkanlıklarının dengeli bir hayatı ne zaman bozduğu konusunda daha fazla insanın farkında olmasını sağlayacak potansiyele sahip.
2017’de Japon lise öğrencileriyle yapılan bir çalışmaya göre, günlük olarak beş saatten daha fazla akıllı telefon kullanmak, daha kısa uyku süresi ve insomnia ile ilişkilendirildi. Daha kötüsü, sosyal medya için günlük iki veya daha fazla saat akıllı telefon kullanmak artan depresyon riskine bağlandı.
San Francisco State araştırmacıları, telefonlarını en sık kullanan test deneklerinin aynı zamanda en depresif, en endişeli ve yalnız olanlar olduğunu buldu. Çalışmanın ortak yazarı Dr. Erik Peper, “Akıllı telefon kullanımının davranışsal bağımlılığı, opioid bağımlılığında görülenle benzer şekilde, beyinde nörolojik bağlantılar kurulmasıyla başlıyor,” diyor.
Hayali iletişim deneyimleri (aslında olmadığı halde bildirim geldiğini hissediyor ya da duyuyorsanız, bağımlı olabilirsiniz) üzerine bir çalışmanın ortak yazarı olan Dr. Daniel Kruger, yeni özellikleri ve şirketlerin ilgisini olumlu karşılıyor.
“Muhtemelen kullanıcıların telefon kullanımlarını düzenlemelerinde yardımcı olacaklar,” diyor. “Ve sorunlu bir telefon kullanımı alışkanlığı olan kişilere de yeni fırsatlar sunacaklar.”