GÜNEŞİN ŞEYTANİ YÜZÜ

Her ne kadar ozon tabakası kendini yenilemeye başlamış olsa da bu korunmadan güneşe çıkabileceğin anlamına gelmiyor.

Kendini zararlı güneş ışınlarından aşağıdaki ipuçlarıyla koru ve yazı sağlığını kaybetmemiş bir ciltle sonlandır. Tüm canlıların kendini güneşin zararlı ışınlarından korumak için birtakım mekanizmaları vardır. Kimisi bunu post, kabuk veya tüyleri ile yaparken kimisi de pullarıyla yapıyor. Tıpkı diğer canlılar gibi insanların da bir korunma mekanizması bulunuyor. Güneşe maruz kalan insan derisi kalınlaşır. Bu kalınlaşan deri, yani nasır, dört hafta gibi sürede oluşur ve 4 güneş koruma faktörüne denk gelir (SPF 4).

Güneşin üç zararlı ışınından ikisi olan UVA ve UVB, geleceğin için fazlasıyla tehdit oluşturuyor. UVA ışınları yıl boyunca, gün içerisinde değişik saatlerde ve hatta hava koşullarında değişmeksizin derinin derinliğine kadar işler. UVB ışınları ise bronzlaşmayı sağlayan ışınlardır. Yalnızca derinin üst tabasını (epidermis) etkiler ve yaz aylarında yoğundur. Dolayısıyla bu ışınlardan kendini her mevsim SPF koruyuculu ürünler kullanarak koruman gerekir. Güneşin bahsettiğimiz zararlı ışınlarının neden olduğu foto yaşlanma, yalnızca yaz boyunca güneş altında harcadığın zamanda oluşmuyor. Köpeğini dolaştırmaya çıkardığında, pencerenin önünde otururken, otomobil kullanırken geçirdiğin anlar sana yıllar sonra kırışıklık ve leke olarak geri dönecek.

Kuzey Kaliforniya Kanser Merkezi’nin yaptığı araştırmalara göre düzenli şekilde alınan güneş ışığı vücudun D Vitamini üretimini arttırarak göğüs kanseri riskini azaltıyor. 5.000 açık tenli kadın üzerinde gerçekleştirilen çalışmada, 20 yıldır Amerika’nın güneyinde yaşayan kadınların, daha az güneş alan kuzeyinde yaşayanlara göre daha düşük oranda göğüs kanserine yakalandığı belirlendi. Sabah 10-16 saatleri arasında şezlongda tüm güneşin tenine işlemesine izin vermekten değil, beş ana başlıkta topladığımız tüyoların belki de hayatını kurtaracağından söz ediyoruz.

Spf’li makyaj
Her sabah en az yarım saatini bahsedeceğim bakımlara ayırman gerekiyor. Tatlı uykundan uyanmak zor gelecek belki ama eğer 30’larının başında 50’lere merdiven dayamış gibi görünmek istemiyorsan söylediklerime kulak vermen gerekiyor.

SPF korumalı makyaj malzemeleri ancak güneş kremine takviye olarak kullanılabilir. Tek başına çok da işlevsel değildir. Güneş koruyucu krem seçerken dikkat etmen gereken en önemli şey ten rengindir. Kumral ve açık tenliler, esmerlere oranla daha az melanine sahiptir. Dolayısıyla güneş yanıklarına daha eğilimlidirler. Açık tenli birinin SPF 30 koruma özelliğinde bir ürün kullanması gerekir. SPF 30 korumalı ürün, aynı ten renginde güneş koruma faktörü kullanmayan birine oranla cildini 30 kat daha fazla koruyacaktır. Koyu tenli biri ise sekiz ile 15 SPF koruma özelliğinde bir ürün tercih edebilir.

Sabah uyandığında çinko oksit ve avobenzon içeren güneş koruyucu bir kremi yüz, boyun, göğüs ve hatta kulak bölgene uygula. Göz çevresi oldukça hassas olduğu için her krem işe yaramaz. Bu bölge için özel olarak üretilen SPF’li nemlendiricilerden edinebilir ve günlük bakım rutinine dahil edebilirsin.

Çoğu güneş koruyucu yeterli ve düzenli uygulanmadığı için vadettiği bakımı yerine getiremiyor. Sıcak günlerde terleyeceğini göz önünde bulundurmalısın. SPF’li fondöten sürdükten sonra hem nemlendiricinin hem de fondötenin kalıcılığını arttırmak için üzerine toz pudra uygula. Böylece makyajı sabitlemiş olacaksın.

Melaninin az olduğu bölgelerin daha fazla güneş yanığına mahkûm olduğundan bahsetmiştik. Dudaklar melaninin en az olduğu yerdir. Dolaysıyla onu korunmaktan mahrum bırakmamalısın. Eğer sürekli ruj kullanmıyorsan SPF 15 dudak balmı kullanabilirsin. Bizim önerimiz ise fazla ışıltılı parlatıcılardan uzak durman yönünde çünkü parlatıcı bebek yağı gibi görev yapacak ve güneş ışınlarını üzerine çekecek. Eğer parlak görünümü seviyorsan, dudağının zeminine mat ve açık olmayan tonlarda bir ruj sür.

Gözlüğü doğru seç
Güneş koruyucusunu vücudundan eksik etmemen gerektiğini öğrendin. Şimdi de sıra gözlerini korumanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmekte. Güneşin şeytani ışınları cildine ne kadar zarar veriyorsa bir o kadar da göz problemlerine neden oluyor. Uzmanlar, sahilde gözlerini korumaksızın uzun süre zaman geçiren insanların fotokeratit (kornea ve irisin iltihaplanması) adı verilen ve körlükle son bulan ağrılı bu hastalığa yakalanabileceğini belirtiyor.

Peki, doğru gözlüğü nasıl seçmeli? Öncelikle her iki UV ışınını da bloke etmesi gerektiğini bilmelisin. Satın alacağın gözlüğün ultraviyole ışınları engellediğine dair bir sertifikası olmalı. İkincisi gözlüğü ışığa doğru tutup, aşağı yukarı oynattığında camlarda dalgalanmalar oluyorsa, gözlüğü yavaşça aldığın yere bırak ve oradan uzaklaş.

Bu maddelere uyan bir gözlük bulduysan, yüzüne uygun olması şartına geldi sıra. Güneş gözlüğü gözlerini koruduğu kadar göz çevreni de korumalı. Trafik ışıklarının renklerini algılamakta güçlük çekmek istemiyorsan turuncu ve amber renkli değil duman ve kahverengi camları tercih edebilirsin.

Korumayı içerden de yap
Bazı araştırmalar antioksidan ağırlıklı besinlerin, güneşe karşı vücut direncini arttırdığını ortaya çıkardı. Ultraviyole ışınlar yüksek oranda serbest radikal (foto yaşlanma ve hücre hasarına neden olan) üretimine neden olur. Vücudu antioksidan ve yüksek besin değerli yiyeceklerle güçlendirmek stratejik olarak güneşin zararlarıyla savaşmak anlamına da geliyor.
Her gün birkaç bardak yeşil çay iç. Yeşil çay, içeriğindeki polifenol denilen antioksidanlarla cildin güneş ışığına karşı direncini arttırır. Polifenoller ister oral yolla alınsın ister krem olarak kullanılsın UV ışınlarının neden olduğu hasarları minimuma indirir. Sıcak içmeyi sevmiyorsan, buzlu içmeyi dene.

Günlük beslenmene omega-3 yağ asidi içeren besinler ekle. Araştırmalar bir çeşit omega-3 yağ asidi olan eikosapentaenoik asitin (EPA) güneşte yanma süresini uzattığı ve kanser riskini azalttığını ortaya çıkardı. Somon, sardalya ve uskumru balığı omega-3 asitlerince en zengin besinlerdir. Muhakkak tüketmeye özen göster. Sabah uyandığında ağzına atacağın birkaç parça ceviz de günlük omega-3 gereksinimini karşılayacak.

Likopence zengin olan domates, karpuz ve kırmızı dolmalık biber tüketimini arttır. Likopen, güneşin zararlı etkileriyle içten savaşan bir içeriktir. Ayrıca pişmiş domates, taze olanlara oranla daha bol likopen bulunduruyor, bunu da hatırlatalım. Pişirirken biraz da zeytinyağı eklersen vücudunun likopeni emmesini kolaylaştırmış olacaksın.

Antioksidan dendiyse, C Vitaminine değinmeden olmaz. En azından yazın çikolata ve tatlı yerine yaz meyvelerinin nimetlerinden faydalan. Güzelim mevsim sana mango, kivi, şeftali ve erik gibi onca meyveyi sunuyor. Çoğu C Vitamini deposu. Lezzetli yaz meyvelerini mideye indirirken C Vitamini tüketimini arttırarak kollajen dokusunu onaracak, kırışıklık ve lekeleri düzgün beslenerek yok etmiş olacaksın.

UPf’li giysiler
Giysinin rengi, modeli ve kumaşı cildini ultraviyole ışınlara karşı koruyabilir. Fakat tahmin edersin ki her giysi aynı şekilde üretilmiyor. UPF, yani ultraviyole koruma faktörü, kumaşın ultraviyole ışınlarını ne kadar emdiğini belirtiyor. Kural olarak, açık renkli, hafif ve seyrek dokumalı kumaşlar güneşin zararlı ışınlarına karşı seni korumaz. Koyu renkler, açık renklere göre daha koruyucudur. Örneğin siyah ya da koyu yeşil gibi kumaşların koruyuculuğu UPF 50’ye tekabül eder.

Kumaşın neden yapıldığı da oldukça önemlidir. Örneğin lignin adı verilen bir pamuk türüyle dokunan kumaşlar UV tutucusu olarak da adlandırılabilir. Daha da önemlisi eğer bir kumaş yüksek oranda UPF korumasına sahip olsa dahi ıslandığında bu özelliğinin yüzde 50’sini kaybedecektir. Ya da bir kumaş üzerine oturuyorsa, yani streçse, inceldiği ve transparanlaştığı için eski koruyuculuğunu yitirecektir.

Bronzanlara onay çıktı
Güneşten kaçıp solaryuma girmek, yağmurdan kaçarken doluya tutulmaktır. Bunu sakın aklından bile geçirme. Yerine, otobronzan kullanmayı dene. Sports Illustrated’s Swimsuit Issue’da modellerin vücut makyajlarını yapan Susan Giordano, hem mükemmel bir ten rengi hem de UV koruması için SPF’li bronzlaştırıcı kullanmanı öneriyor. Daha fazla bronzluk için buhar banyosu yapıp vücudunun iyice kuruduğundan emin olduktan sonra bronzlaştırıcı uygulamalısın.

Vücudunun her bir noktasını koru
Sabah erken seni çıplak görmek isteyen tek kişi erkek arkadaşın değil. Dermatologlar da vücuduna koruma uygulayacağın zaman çırılçıplak olman konusunda ısrarlı. Çünkü tüm vücuda SPF uygularken fazla görünmeyen bölgelerini (saç dibi, kulak arkası, ensen gibi) unutmamış olursun.  SPF korumasına gelince etiketinde yüksek koruma yazıyor oluşu yeterli değil. SPF 30’u boca etsen bile UVB ışınlarının ancak yüzde 95’ine karşı koruyabiliyor. Bu sebeple cilt doktorları güneşe çıkmadan en az yarım saat önce en az 30 gr güneş koruyucusu uygulamanı öneriyor.

Yazı: Ezgi Tanlak

BENZER YAZILAR