KULÜPLER MEDİKAL EKİPLERİNİ KUVVETLENDİRMELİ
BEŞİKTAŞ BU SEZON RAKİP TAKIMLARI ÇOK İYİ ÇÖZÜP BOZARKEN, YARATICI POZİSYON YARATMA KONUSUNDA SIKINTI YAŞAYABİLİYOR. BU NOKTADA SAHADA DAHA FAZLA İNİSİYATİF ALMAN GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR MUSUN?
Evet, haklısın. Futbol eskiye göre biraz değişti. Artık her oyuncunun top rakipte olduğu an topun peşinden koşması lazım; aynı zaman da defans yapması gerekiyor. Eskisi gibi 10 numaraların geniş özgürlük alanı kalmadı. Ben de o 11’in
içindeki oyunculardan biri olduğumdan, top bizde değilken öncelikle koşmam gerekiyor. Ondan sonra hücum olarak benden beklenenlerin farkındayım. Maçı çözecek pas ve goller üretmem gerekiyor. Bunun için elimden geleni yapmaya çalışıyorum, çok daha iyisini ortaya koyacağıma inanıyorum.
SANA ÜLKENDE “KÜÇÜK PRENS” ANLAMINA GELEN “EL PRINCIPITO” DİYORLAR. BU LAKABIN ANLAMI NE?
River Plate’de oynamış “Prens/ El Principe” lakaplı Enzo Francescoli’ye benzetiyordu. Ben de onun gibi zayıf, ince, uzun bir oyuncu olduğum ve oyun tekniğim de ona benzediği için, bana da Küçük Prens lakabını takmıştı. Tabii o zamanlar 16 yaşındaydım. Bu lakap daha çok “ufaklık” gibi bir anlama geldiği için yaşım ilerledikçe devam etmedi. Ancak La Plata’da hâlâ bana Küçük Prens demeye devam ediyorlar. Herhalde 50 yaşına da gelsem, eskileri anmak için beni öyle çağırmaya
devam edecekler. Bana da futbola başladığım o ilk yılları hatırlattığı için böyle çağırılmak hoşuma gidiyor.
BUGÜN DÜNYA FUTBOLUNA DAMGASINI VURAN BAYERN MÜNİH TAKIMINDA DA BİR DÖNEM OYNADIN. OLIVER KAHN DA KAPTANIYDI. O DÖNEME DAİR NELER SÖYLEMEK İSTERSİN?
Dediğin gibi, hem Alman futbolu hem de Bayern Münih için çok önemli bir isim Kahn. Ben de genç yaşımda hem o hem de onun gibi diğer önemli isimlerle beraber kavruldum diyebilirim. Profesyonellik adına benim gelişimimde kesinlikle çok büyük katkıları oldu. Bayern Münih o dönem bir geçiş sürecindeydi. O zamanın gençleri, bugün takımın en önemli oyuncuları konumunda.
JÜRGEN KLİNSMANN, JUPP HEYNCKES VE LOUIS VAN GAAL GİBİ ÖNEMLİ İSİMLER BAYERN MÜNİH’DE TEKNİK DİREKTÖRLÜK YAPTI. BU ÜÇLÜDEN HANGİSİ İLE DAHA RAHAT ÇALIŞTIN?
Önce Ottmar Hitzfeld ile başladım, çok kısa bir süre çalıştık. Sonra Bayern Münih Klinsmann ile birlikte bir değişime gitti. Dışarıdan birçok oyuncu transfer ettiler. Luca Toni, Hamit Altıntop, Frank Ribery, Toni Kroos gibi. Klinsmann Alman
olmasına rağmen Avrupa’da pek çok değişik kulüpte oynamış bir oyuncuydu. Bu özelliğini teknik ekibine de yansıtmıştı. Meksika’dan tutun, dünyanın birçok farklı ülkesinden profesyonellerle birlikte çalışıyordu. Alman futbolunun kalıplaşmış ve artık işlemeyen yönlerini kendi tecrübeleri ve ekibiyle birlikte değiştirmeye çalıştı. Sonrasında Heynckes çok kısa bir dönem kaldı. Hemen ardından van Gaal dönemi başladı. Çok değişik, çok kaliteli, üst düzey bir hoca. Günümüzde pek sık rastlamadığımız bir yapıya sahip. 20 yaşındaki bir oyuncuyla da, 30 yaşındaki bir oyuncuyla da çok yakından ilgilenip, gelişmesini istiyor. Bunun için özel idmanlar yaptırıyor oyunculara. Kaç yaşında olursanız olun, oyuncular her zaman her şeyi bildiğini savunur. Ama muhakkak bilmediği şeyler vardır. Louis van Gaal bütün oyuncularla birebir uğraşıp, onları daha yukarı taşıyan bir hoca. Çok ısrarcı.
SENİN DE ORADA OLDUĞUN DÖNEMDE BAYERN MÜNİH CİDDİ BİR YENİDEN YAPILANMA SÜRECİNE GİRDİ. HEM KULÜP DÜZEYİNDE HEM DE ALMAN FUTBOLUNA BÜYÜK KATKI SAĞLAYIP, BUGÜN ALMANYA’NIN DÜNYA KUPASI’NI ALMASININ TEMELLERİNİ ATTILAR. ORADA NASIL BİR DEVRİM OLDU, ANLATSANA?
Benim en çok dikkatimi çeken, medikal ve fiziki anlamdaki hazırlıkları oldu. Almanya bu iki alanda dünyanın kesinlikle bir adım ilerisinde. Ben de orada oynadığım sürece bunu yakından izledim. Tabii ki bunu gerçekleştirmek kolay değil. Alanlarında çok uzman ve yenilikleri takip eden büyük bir ekip işinden bahsediyoruz. Bir kulübün başarıyı yakalayabilmesi için en temel şart, iyi bir teknik ekiple bu saydığım alanların ön plana çıkarılması olmalı