HAİN YAĞ GERİ GELDİĞİNDE

Vücudunu saran o daracık jeanini geçirip aynadaki yansımana hayran hayran bakmaya doymazsın.

Ancak birkaç ay sonra kilo alınca artık değil jeani kendini bile görmek istemezsin. Bir inip, bir çıkan kilo meselesini inceleyen Women’s Health, bu kısır döngüden kurtulmana yardım ediyor. Yapman gereken tek şey, alışveriş sepetini koluna takıp kasaya ilerlerken, dergilerin ilk sayfalarındaki zengin ama kilolu kadınların yaşadığı drama dikkat etmek…

Bir zamanların ünlü Hollywood yıldızı Kirstie Alley, verdiği 35 kiloyu kısa zamanda geri almıştı. Brittney Spears ve Jeniffer Simpson gibi ünlüler de zaman zaman aldığı kilolarla magazin gündemine oturmuştu. Oprah Winfrey, Janet Jackson, Safiye Ersoy, Deniz Seki gibi sayısız ünlünün kilo alıp verme hikâyelerini devamlı olarak dinliyoruz.
Merak etmemek imkânsız: Eğer fitness uzmanlarına, özel şeflere para döken bu zengin ve güçlü kadınlar başarılı olamıyorsa, benim kilo verme savaşında kazanma şansım ne? İstatistikler hiç de iç açıcı değil: Kilo kaybeden insanların yüzde 80’i, bu kiloları iki sene içinde geri alıyormuş. Kaliforniya Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, diyet sayesinde kilo veren gönüllülerin üçte ikisinin, dört, beş sene içinde daha fazla kilo aldığını ortaya koyuyor. Kilo vermek isteyen kadınlar bu numaraları çok iyi biliyor. İstanbul’dan 31 yaşındaki Lale, iki senedir bir inip, bir çıkan kilosundan muzdarip. 2003 senesinde, kalori hesabı ve spor salonunda geçirdiği saatler sayesinde 12 kilo kaybederek 72’den 60 kiloya düşmüş. Dört sene sonra ise yüksek lisansı ve bir web yazılım şirketindeki kariyeri ile uğraşırken sporu tamamen boş verip kalori hesabını bırakmış. Böylece kilosu 80’e fırlamış: “O kadar hayal kırıklığına uğradım ki, kendimi tamamen koyverdim.” Bu durumun birey üzerinde yarattığı psikolojik baskının yanında fiziksel riskleri de var. Ekstra kilolar sağlığı ciddi anlamda tehdit eder; yüksek tansiyon, diyabet, depresyon, kalp hastalığı ve kanser gibi rahatsızlıklara yol açar.
Metabolizmayı anlamak… 
Hafif kilo değişimleri doğaldır ama radikal iniş, çıkışlar için aynı şeyi söylemek zor. Bir ay 65 kilo olup ertesi ay 60, sonra da 70 kilo oluyorsan endişelenmelisin.
Uzmanlar, sıkı diyet yöntemleri uygulayanların kilosunda dahi ani iniş çıkışlar gözlemliyor. Obesity’de yayımlanan bir rapor bu görüşü destekliyor: Çok düşük kalorili diyet uygulayanlar, daha esnek yöntemler deneyenlerden daha çabuk kilo alıyor. The Beck Diet Solution isimli kitabın yazarı ve The Beck Institute of Cognitive Therapy’nin direktörü Judith Beck, fazla katı yöntemler uygulayan kadınları kınıyor: “Günde 1.200 kalori içeren bir diyet uygulayan kadın, 1.300 kalori almaya başlar başlamaz kilo alacaktır.”
Bu durum Selin’in başına da gelmiş. 24 yaşındaki üniversite öğrencisinin kilosu, dört senedir 65 ile 80 arasında gidip geliyormuş: “Bir dönem günde sadece bir ya da iki öğün tüketiyordum. Kafeinin metabolizmayı hızlandırdığını duymuştum. Bu yüzden sürekli Redbull gibi enerji içecekleri içiyordum. Şu anda 73 kiloyum.”
Mantıklı bir diyet uygularken, vücut yavaş yavaş kilo verir. Philadelphia Temple Üniversitesi, Obezite Araştırma ve Eğitim Merkezi Direktörü Gary Foster, bireyin günlük kalorisini azaltınca metabolizmanın bu duruma adapte olmaya çalıştığını söylüyor. “Vücut ağırlığının yüzde 10’u kadar azalınca, metabolizmanın da yüzde 10 yavaşlaması beklenir. Ama aslında metabolizma yüzde 11-15 yavaşlar” diyor.
Metabolizman neden diyet programına karşı geliyor? Yale Üniversitesi, Rudd Center for Food Policy and Obesity’nin direktörü Kelly Brownell, “Vücut, diyet programını kendi refahına karşı bir saldırı olarak görebilir. Atkins diyeti ve kıtlık arasındaki farkı anlamak zorunda değil ki” diyor.
1980’lerde “yo-yo dieting” terimini bulan Brownell, ani kilo değişiminin vücut fizyolojisini etkilediğini söylüyor. Ne kadar çok diyet yaparsan kilo vermen de o kadar zorlaşır. Açlık hormonu grelin yükselirken tokluk hormonu leptin azalır. Böylece daha aç hisseder ve tatmin olmazsın.
Hayal kırıklığı…
Sen kilo vermeye çalışırken vücudun sana karşı koyuyor. Birtakım araştırmalar bazı insanların ani kilo alıp vermeye mahkûm olduğunu ortaya koyuyor.
The End of Overeating kitabının yazarı Doktor David Kesler ve Kaliforniya Üniversitesi’nden araştırmacılar, kilo alıp verme işlemini biyolojik açıdan incelemiş. Kessler, aşırı yiyen insanların yemek kokusu ile kolayca baştan çıktığını ve tabaktakinin hepsi bitirene kadar yemeye devam ettiğini söylüyor.
Sinir sistemindeki aktivite yoğunsa, irade gücü tek başına yeterli olmuyor. Kessler, bunu oburluğun biyolojik açıklaması olarak sunuyor. Yani oburluk sadece bireyin hatası değil. Obezlerin yüzde 50’si ve kilolu insanların yüzde 30’u, sinir sisteminden kaynaklanan sorunlar yüzünden aşırı yemek tüketiyor.
Araştırmalar beynini şartlayabileceğini de ortaya koyuyor. Dengesiz beslenme sorunu sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal etkenlere de bağlı. Brown Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, stres ve yalnızlık gibi duygusal sorunlardan dolayı oburluk yapanların daha çabuk kilo aldığını ortaya koydu.
Eskişehir’den Demet, 20’li yaşların sonlarındayken birdenbire 25 kilo vermiş ama izleyen iki sene içinde 30 kilo almış. 30’lu yaşların başında ise sıkı bir diyet ve egzersiz programı uygulayarak tekrar 30 kilo vermiş. “18 aydır ağzıma tek bir patates kızartması bile koymadım” diyor. Ne var ki boşanmanın yarattığı stres, taşınma ve üniversiteye geri dönüş onu tekrar raydan çıkarmış. Haftanın beş günü çıktığı koşuları, o yasak patates kızartmaları ile değiştirmiş… Çok geçmeden de 20 kilo almış.
Beck, Demet gibi bir süre yüksek irade gücü ile diyet yapan ama sonra boş veren kadınlarla çok sık karşılaşıyor. Ona göre sorun bu kadınların hiçbir zaman prensip edinememiş olması. “Kendini motive edemiyor, negatif düşünceleri pozitife çevirmeyi ve yanlışlardan ders çıkarmayı başaramıyorlar” diyor.
200 adet aşırı kilolu ve obez gönüllü ile gerçekleştirilen, Journal of Psychosomatic Research’de yayımlanan bir araştırma, ilk önce yaklaşımın değişmesi gerektiğini söylüyor. Bu topluluğun bir kısmına davranış değişimi sağlayan bir saatlik terapi uygulanırken, diğer grup bir saatlik ekstra egzersiz yapmış. Bir yıl sonra terapi gören grubun daha istikrarlı adımlarla ilerlediği gözlemlenirken, diğer grup aynı başarıyı gösterememiş.
Riskli büyüme…
Tartının ibresi birdenbire daha yüksek rakamlar gösterirken ve gardırobundaki kıyafetler birer birer dar gelmeye başlarken, kendine gelip acı gerçeklere uyanmanın vaktidir. Metabolizma sisteminde arıza çıkmış olabilir…
Albert Einstein Tıp Fakültesi’nden Profesör Keith Ayoob, katı bir diyet yapıp ardından verdiğin kiloları hemen alırsan, fazla kas kaybedip yağ depolayacağını hatırlatıyor. “Böylece metabolizman iyice yavaşlayınca kilo vermen daha da zorlaşacak” diyor.
Kilon ne kadar fazla inip çıkarsa, depoladığın yağın miktarı da o oranda artacak. Kaslar yağların 10 katı kadar fazla kalori yakabildiğine göre, metabolizman iyice yavaşlayacak. Ayoob, kilodaki ani iniş, çıkışların vücuda zarar verdiğini söylüyor. Sonuç olarak cildin elastikiyetini kaybeder, kan damarları, iskelet ve yağla kaplanan karaciğer zarar görür. Bu durum kalbe de ciddi zarar verir: Clinical Cardiology’nin yayımladığı bir rapora göre, hayatında beş ya da daha fazla kilo verip alan kadınların kalpleri hasar görüyor. Radikal kilo değişiminin en tehlikeli etkisi ise bağışıklık sisteminde görülüyor. Bir çalışmaya göre, sürekli kilo alıp veren kadınların bağışıklık sistemi ciddi hasar görmüş ve kandaki akyuvar hücreleri azalmış. Seattle’daki Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nden Doktor Cornelia Ulrich, bu hücrelerin hastalıklarla baş etmek için önemli olduğunu ve özellikle de kanserin ilk evrelerinde hayati olduğunu belirtiyor. Akyuvarlar azalınca kanser olma riski de artıyor. 100’den fazla kilolu ama sağlıklı kadınla bir araştırma yapan Ulrich, kilosu sürekli inip çıkanların akyuvar hücrelerinde azalma gözlemlemiş.
Sık sık kilo alıp, vermektense fazla kilolarınla mutlu mesut yaşayıp gitmek cazip mi geliyor? Şunu da unutma ki, kilolu olmanın riskleri, sürekli iniş, çıkış yaşayan baskül ibresinin yarattığı risklerden daha az tehlikeli değil… Bu duruma nasıl son verirsin? Dergi sayfalarında okuduğun bütün o kötü hikâyelere rağmen, bunu başarmak mümkün…
Gerçekçi ol!
Thin for Life isimli kitabın yazarı Anne Fletcher, diyet programının uygulanabilir olması gerektiğini söylüyor. Bünyene zarar verecek katı diyet programlarından uzak dur. Diyeti, ömür boyu sürecek olan bir beslenme programı gibi benimse. Şu anda yediklerin seni ve hayat felsefeni tanımlıyor: “Artık böyle besleniyorum!”
Sabırlı ol!
Hemen çok kilo vermeyi bekleme. Amerikan Milli Sağlık Enstitüsü’ne göre, sağlıklı kilo vermek istiyorsan ilk altı ayda kilonun sadece yüzde 10’unu kaybetmen gerekiyor.
Destekçiler bul!
Araştırmacılar, daha evvel başarıyla kilo vermiş bireylerle fikir alış verişi yaparsan daha çok motive olacağını söylüyor. Bir arkadaş ya da bir gruptan destek al.

Analitik düşünce!
Gün içindeki açlık seviyen ve ruhsal durumunun kaydını tut. Böylece ne zaman duygusal sebeplerden ötürü yemek tükettiğini anlarsın.
Kendini kontrol et!
Foster, 15 kilo verip ardından üç kilo alan birinin fazla endişelenmediğini ama aslında dikkatli olması gerektiğini söylüyor. Her hafta tartıl. Kilon fazla çıkarsa hemen gereğini yap!

Esnek ol!

Amerikan ekranlarının popüler programı “The Biggest Loser”da beslenme danışmanlığı yapan Michael Dansinger, sıkıldığında beslenme programını değiştirebileceğini söylüyor. Araştırmalar, böylece daha başarılı olacağını ortaya koyuyor.
Aktif ol!
Düşük kalori ve düşük yağlı bir beslenme programı uygulayıp kendini kontrol altına alman yeterli değil. Aynı zamanda düzenli egzersiz de yapmak zorundasın. Amerikan Milli Kilo Kontrolü Araştırması’na katılan 6.000 kişi, bu sayede vermiş olduğu kiloları geri almaktan korunuyor. Bunun için maraton koşusu yapmana gerek yok. Günde sadece yarım saatlik yürüyüşle kalori yakıp, kasları geliştirir, açlığın önüne geçer ve mutluluk hormonu endorfin salgılarsın.
Pozitif bakış açısı…
Dansinger, geçmişteki başarısızlıkların yüzünden demoralize olmaman gerektiğini söylüyor. “Her çuvalladığında bir dahaki sefere neyi doğru yapman gerektiğini daha iyi anlarsın” diyor.
Derleyen: Ece Çağlar

BENZER YAZILAR