Hatadan Ders Çıkarma Sanatı

Untitled-2

Her olaydan bir şeyler öğrenin. 

Syed söylediklerinin altını çizmek için, havacılık ve sağlık alanlarındaki başarısızlığa yaklaşım tarzları arasındaki farkları ele alıyor. Örneğin havacılıkta her gün öğrenmeye devam edildiğini söylüyor: “Havacılıktaki hataların yüzde 99,9’unun kazayla sonuçlanmaması bir tesadüf değildir. Ama bu çok küçük hatalar bile çok önemli öğrenme fırsatları sunabiliyor.” Havacılıkta ne kadar küçük olursa olsun her hatadan ders almak esastır. Bunun sonucunda, 2014’te büyük uçuşlarda kaza oranı 8,3 milyon uçuşta bire kadar indi.

Sağlık alanındaki başarısızlığın ise hiç affı yoktur. Korku, suçlama ve tepkiden ibaret bir kültür yüzünden derhal unutulurlar ve bunun sonucunda da sistem durağan hale gelir. Syed, Birleşik Devletler’deki hastanelerde önlenebilir tıbbi hataların üçüncü büyük ölüm nedeni olduğunu tespit etmiş. Bu oran, günde iki tane Boeing 747 uçak kazasına eşdeğer.

Syed sağlık sektöründe hatalara kara kutu odaklı yaklaşımın sonucunda, performansın artmasını mümkün kılan bir başarı hikâyesini aktarıyor. Japonya’daki Toyota seri üretim hattındaki bir uygulamayı örnek alan Seattle’daki Virginia Mason Hastanesi çalışanlarından, bir hata gördüklerinde “hasta güvenlik bildirisi” adlı dosyayı doldurmaları isteniyor. Bunun üzerine reçete yazılmasından bakım protokolüne kadar, her alanda küçük ama hayati iyileştirmeler kaydedildiği gözleniyor.

Sonuç çok şaşırtıcı: Artık dünya üzerindeki en güvenli hastanelerden biri kabul edilen Virginia Mason, sigorta primlerinde yüzde 74’e varan bir indirim elde etmeyi başarmış.

Bunu koşu bağlamında ele alırsak, örneğin kara kutu analizi için sadece bir maratonu bitirememenin neden olduğu yıkımı ele almakla yetinilmez; her antrenmanın her safhası ele alınır ve bunun sonucu da “asgari olumlu” olur. Egonuzun ya da kelimenin kendisiyle ilgili olumsuz algılarınızın, sizi başarısızlık kelimesinin manasını genişletmekten alıkoymasına izin vermeyin. Bu başarısızlıklar sadece olumsuz yönleriyle ele alınmamalıdır. Bir antrenman koşusunda bir hedefe varamamak bile, her zaman için bir öğrenme fırsatı olarak görülebilir.

Syed’e göre kara kutu düşünürleri, başarıya giden yolda başarısızlığın ne kadar hayati bir öneme haiz olduğunu bilip, başarısızlıklarını büyük bir rahatlıkla olumlu ışığın aydınlığı altında görebilirler. Meşhur Nike reklamında Michael Jordan, dokuz binden fazla şut kaçırdığını söyleyip şöyle der: “Ve 300 maç kaybettim. 26 kez maçı kazanmak benim atacağım baskete bağlıydı. Attım ama ıskaladım.”

Syed’in hayran olduğu diğer bir kara kutu düşünürü de eski futbolcu David Beckham’dır. 1998 Dünya Kupası’nda Arjantin’e karşı oynarken kırmızı kart yediği için yerden yere vurulan Beckham, yılmadan çalışmaya devam edip, üç yıl sonra Yunanistan’a karşı oynarken son serbest vuruşta beraberliği sağlayan golü atmış ve İngiltere’nin 2002 Dünya Kupası finallerine gitmesini sağlamıştı. Beckham’a göre bu başarı, başarısızlık üzerine inşa edilmişti. Syed’e bu yaklaşımını şu sözlerle anlatıyor:

“İnsanlar benim serbest vuruşumdan bahsederken sadece gole odaklanıyorlar. Oysa ben o serbest vuruşu düşündüğümde, gözümün önüne sadece başarısızlıklarım geliyor. Golü atmadan önce yüzlerce kez auta atmam gerekti.”

Jordan ve Beckham, spor dünyasında çok sayıdaki başarılı kara kutu düşünürlerinden sadece ikisi. Syed bir de ünlü tenisçi Rory McIlroy’u ele alıyor: “2011’de Augusta Masters’ta ilk kez büyük bir maçta oynama fırsatı eline geçtiğinde tümüyle dağıldı. Berbat oynayıp topu gitmesi gereken yer hariç her yere gönderdi. Sonradan o maçları izlediğinde, vuruşlarında çok aceleci davrandığını ve çok gergin olduğunu gözlemlediğini söylüyor. Sonuç olarak berbat geçen bir final oyununda öğrendiklerine dayalı bir psikolojik strateji inşa etti. Bir daha önemli bir maça çıkarsa, vuruşlar arasında arkadaşlarıyla sohbet etmeye karar verdi. Böylece sahaya vuruşa sadece 30 saniye kala çıkacak ve panik yapmaya vakti kalmayacaktı. Bir sonraki maçta büyük başarı gösterdi. İşte bu kara kutu düşüncesi tarzı bir yaklaşımdır.”

BENZER YAZILAR