HAYAT 40’TA BAŞLAR!

Basın ve halkla ilişkiler sektöründe uzun yıllar çalıştıktan sonra kendi iletişim ajansını kuran Nalan Miri Sözer, Kim Tutar Seni kitabıyla karşımızda…

 Söyleşi: Sibel Yeşilçay 

Seni bu kitabı yazmaya yönelten ne oldu?

40 yaş ‘adı büyük’ bir yaştır ya, benim de ezber bir korkuyla birlikte fiziki değişimimi trajikomik bir şekilde fark etmemle başladı süreç. ‘Artık işe yaramayacağım’ korkusu beni mutsuz etti. Yaşlanıyordum ya da yaş alıyordum… Hangisini seçeceğim, bana bağlıydı. Tabii bunu sindirmek epey zaman aldı. Birçok şeyi değiştirdim ve yapmak istediklerime öncelik verdim. Sigarayı bıraktım, kayak öğrendim, Fransızca öğrenmeye başladım, en önemlisi bu kitabı yazdım. Şimdi, yaşamak istediğim tercihlerimi yapma cesaretini içimden ‘pat’ diye çıkarabiliyorum. İstemem yeterli…

Kitabı yazarken dünyanın dört bir yanından birçok kadınla konuşmuşsun. 40 yaş bütün kadınların hayatında bir devrim yapıyor mu? Bu süreci sessiz sakin atlatabilen var mı?

Sayısı 100’e yakın hemcinsimle konuştum. Aynı korkuyu yaşadığım ne kadar çok kadın olduğunu görüp kitabın sağlamasını yapmış oldum. Kadınların en büyük derdi 40 yaş değil tabii ki. Yaş sadece dönemleri yaşamakta hatırlatma çubukları gibi. ‘Bak artık kendine bakman gerekiyor, işte şimdi tam zamanı’ gibi alt metinleri olduğunu düşünüyorum. 40 yaş da geri kalan zamanını nasıl yaşamak istediğine karar vermek için önemli bir mihenk taşı. Kesinlikle bu yaş ve sonrasında bambaşka bir döneme geçiyor kadınlar. Kimi farkında oluyor, kimi de kafasına takmadığı için olmuyor. Ancak bu aydınlanma, güçlenme ve tekâmül tesadüfi değil. Tam tersi, ilahi zamanlamanın evren için kurduğu saat alarmı. Tam da bu döneme, 40 sonrasına denk geliyormuş işte… Ben buna “40 sonrası yeni hayat” diyorum.

Her dilden, kültürden, yaşam deneyiminden kadının ortak noktaları neler?

Amerikalılar ve Kanadalılar hayatlarına asla engel koymuyor. 80-90 yaşına kadar çalışıp hayatın içinde kalarak hayallerinin peşinden gidiyorlar. İngilizler kariyer ve ilişkisizlik arasında takılıp kalmışlar. İsviçreliler doğanın enerjisini muhteşem kullanarak çok sağlıklı yaşıyor, 80 yaşında kayak yapıyorlar. Hatta geçen ay İsviçre Maratonu’nda bu yaşlarda yüzlerce koşan kadın vardı… Kadın olmanın sorunları yaşa, coğrafyaya ve soyo-ekonomik duruma göre çok değişiyor.

Türkiye’de durum nasıl?

Türkiye’de kadınlar çoğunlukla akıntıya kapılarak, sorgulamadan, hayallerini gerçekleştirmek için mücadele etmeden yaşıyor. Örneğin Finlandiyalı’nın güneş görmemekten depresyon ve D vitaminsizliğiyle mücadelesi varken Türk kadınının boğuştuğu sorunlar dağ gibi… Haklarının korunmaması, şiddet görmesi, sorumluluklarından fazlasının beklenmesi ve özgür olamaması. Benim derdim hep sonuncuyla, kadınların gerçekten özgür olamaması ve kendi tercih ettikleri hayatı yaşayamaması.

Çevremdeki birçok 30’larındaki kadın, 40 yaşa büyük bir endişe ile bakıyor. Onlara ne söylemek istersin?

Din, dil, ırk, milliyet fark etmeksizin çoğu kadın 40 yaştan korkuyor. Ama kimi bunu olumlu kulanıyor, kimi de olumsuz. Ben yaşamın her zorluğunun, her dibe vurmanın beni 40’a hazırladığını anladım. Hepsiyle mizah tadında yüzleştim. 40 yaşında özümden, içimden ve yaşadıklarımdan bambaşka bir kadın çıkardım. Neler yaşadığını unutup çöpe atmamak, her anını anlamak ve şifreleri kırmak için kullanabilmek, iyi bir yaşam becerisi kazandırıyormuş. Ve anladım ki önceki hayatım beni bugünlere hazırlamış. Uzun lafın kısası, hayat aslında 40’tan sonra başlıyormuş. Bir yemeği pişmeden yiyor muyuz? Bir meyveyi olgunlaşmadan topluyor muyuz? Peki bir kadın olgunlaştığında ve tam meyve vereceği yaşlarda neden onu ortadan kaldırmayı istiyoruz? Etkisiz hâle getirmeye neden bu kadar meraklıyız? Neden yaşamın önüne engeller koyuyoruz?

40’tan sonra hayatı daha güzel yaşamak için senin önerilerin neler?

Şehirde hepimiz plazalar, binalar içinde biyonikleşerek yaşıyoruz. Benim önerim içe dönerek en basit anlamda doğanın bir parçası olduğumuzu fark etmek, evrendeki enerji kaynaklarını görerek bunları kullanmayı öğrenmek… Dağlara tepelere tırmanmak, gideceğin yere bisikletle ulaşmak, yaz kış doğanın içinde olmak, nehirde yüzmek… Önemli olan, yaşam kalitemizi arttırarak hayatı basitleştirmek ve özümüzdeki enerjiyi keşfederek kendi mucizelerimizi ‘zamansız’ bir şekilde yaşamak…

Bundan sonrası için farklı planların ve yeni projelerin var mı?

Sırada kitap ve okuyucu buluşmaları var. Şirket çalışanlarıyla ve farklı kadın gruplarıyla biraraya geliyorum. Bir yandan kitap yurt dışı baskısı için İngilizce’ye çevriliyor. Oyuncu bir arkadaşım kitap için çok heyecan duyuyor, yazın filmi için ön hazırlıklara  başlayacağız. Bir de erkek versiyonunu yazıyorum. Ardından konusunu gerçek yaşamdan uyarlayacağım bir aşk romanı gelecek. Daha birçok yapılacaklarım var. Amerika’da dans eğitimi almak, kız çocuk evlat edinmek, kimsesiz çocuklar için bir platform kurmak, yeni kitaplar yazmak ve 90 yaşımda da çalışıyor olmak istiyorum…

 

 

 

BENZER YAZILAR