HER ŞEYİN İLACI

Kötümserlik bir ruh hâlinden çok daha fazlası, ömrü kısaltabilen bir hastalıktır. Ama iyi bir haberimiz var: Tedavisi mümkün!

Yazı: Aaron Scott

Yorgunum. Gerçekten çok yorgunum. 2 yaşındaki bebeğimiz dün gece 3’te uyandı. Saate bakmamaya çalıştım ama işe yaramadı. Burnu kanadı. Peki bunu gecenin köründe yaşamak zorunda mıydı? Neden böyle şeyler hiç gündüz olmaz? Bir saat sonra kedi kapıyı tırmalamaya başladı. Dışarı çıkıp birkaç avın peşine düşmek istiyor. Ama asla öldürdüğü hayvanları yemiyor. Hepsini kapının eşiğine bırakıyor. Neden bunu yapıyor? Eşim bizi sevdiği için yaptığını düşünüyor
ama bence öyle değil.

Sabah otobüste yer bulamayıp bütün yolu ayakta gittim. Klasik. Şimdiyse bilgisayarım çalışmıyor. Devrelerini bozan bir manyetik alan yayıyor olmalıyım. Veya benden nefret ediyor. Neden olmasın? Köpekler hırıldar, bebekler ağlar beni görünce.

Size çok dırdırcı mı geldim? Genelde insanlar beni kötümser, ortamın neşe kaçıran adamı olarak görürler. Eşimse biraz daha naziktir, karamsar demekle yetinir ki, bu doğrudur. Dürüst olmak gerekirse, kötümserliğimi hiç problem olarak görmedim. Beynim bu şekilde çalışıyor. British Columbia Üniversitesi’nden araştırmacılar duygusal sübjektifliğin genetik kökleri olabileceğini söylüyor. Bunda ne problem var? Sonuçta dünyada çeşit çeşit insan var.

Her zamanki gibi yanılıyorum. Kötümserlik bir yaradılıştan veya eğilimden daha fazlası. Hastalıklarla hatta en tehlikeli olanlarla bile ilişkilendiriliyor. Bunu eşim sinir bozucu bir günün ardından elem ve keder dolu sıradan monologlarımdan birini dinledikten sonra, elime bir demet bilimsel araştırma tutuşturduğunda
anladım.

İçlerinden Finlandiya’da yapılmış bir çalışma, en pesimist erkeklerin, en az pesimist olanlara göre hayatlarının en az 10 yılını koroner kalp rahatsızlığıyla geçirme risklerinin dört kat daha fazla olduğunu söylüyordu. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ise kötümser insanların kalp hastalığı yaşama ihtimalinin iyimserlere göre en az iki kat fazla olduğunu söylüyor. Trends of Cognitive Science’da 2014’te yayımlanan bir analiz de iyimserliğin faydalarını sıralıyordu: Daha iyi bir kariyer gelişimi, daha güçlü ilişkiler, yalnızlığa karşı koruma kalkanı ve bir ameliyatın ardından hastaneye yatma ihtimalinin düşüklüğü.

Asıl vurucu olansa 1960’ların ortasında North Carolina Üniversitesi’ne giren yaklaşık 7 bin öğrenciyle yapılan uzun vadeli araştırma. İlk etapta kapsamlı bir kişilik testine giren gençlerin 476’sı gelecek 40 yıl içinde ölüyor. Ve en kötümser olanlar, en iyimser olanlardan yüzde 42 daha fazla ölüm oranına sahip. Kısacası
karamsarlar daha erken ölüyordu.

Çalışmaları okumayı bitirdiğimde, eşim bir kaşını kaldırıp “Belki bu konuyla ilgili biriyle görüşmelisin” dedi.

Omuz silkip “Ne işe yarayacak?” dedim.

DOKTOR MUTLU’NUN İYİMSERLİĞİ

Klinik psikolog Dr. Tim Sharp’ın karşısında oturuyorum. Sharp kendini pozitif psikolojiye adamış. Hatta pek bir duygusal “Dr. Mutlu” lakabının da sahibi. Ancak Sharp’a bakınca öyle pek duygulu mesajlar almıyorsunuz. Kusursuz sakal tıraşıyla dimdik ayakta duran adam yaydığı soğuk havayla tetikte olma hissi uyandırıyor. Yılların iflah olmaz karamsarı olarak operasyon masasına yatırılmış gibi hissediyorum. Birazdan içimi açacak ve her şeyimi irdeleyecekler. Bıyıklarım terlemeye başladı bile.

Sharp, iyimserlik konusunda çok büyük bir yanlış anlama olduğunu söylemekle başlıyor. Hemen akla sokaklarda şarkılar söyleye söyleye koşturan Polyanna geliyor ama Sharp’a göre gerçekler öyle değil: “Optimizm sadece pozitif düşünmek demek değildir. Her şeyin muhteşem olduğunu söylemek de değildir zira bazı
şeyler hiç de muhteşem değil. Optimist insanlar dünyaya karşı daha realistlerdir. Sorunlara çözüm odaklı bakarlar. Hayatta bazı şeylerin iyi, bazılarınınsa kötü olduğunu kabul etmek ve ne yapacağına bu gerçeklikle karar vermektir iyimserlik.” Dr. Mutlu’nun vurguladığı çözüm odaklılık iyimser bir karakterin ana unsuru.
Kötümserler çözümsüz problemleri gördüğü yerde iyimserler cevapları görür. Kötümserler ilelebet sürecek bir derde bakarken iyimserler geçici çarelere odaklanır. Kötümserler her tökezlediklerinde kendilerini zalim bir kaderin oyuncağı olarak düşünürken, iyimserler yeni şeyler yaratacakları bir gelecek düşünürler.

Bunlar optimistlerin neden daha sağlıklı bir yaşam sürdüğünü de açıklıyor. Geleceği şekil verilebilir buluyor ve bunu geliştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Egzersiz yapıyor, sağlıklı besleniyor ve ilişkilerini geliştiriyorlar. 

En güzelini de Sharp söylüyor: “Optimizm öğrenilebilir bir beceri. Genetik yatkınlığınız ne olursa olsun daha iyimser düşünebilmeyi öğrenebilirsiniz.” Ve bunu bir kas gibi düşünmemi istiyor: “Eğer her gün spor salonuna gider ve biceps kaslarınızı çalıştırırsanız zamanla daha büyük ve güçlü olurlar. İyimserlik de aynı
şekilde. Tıpkı biceps’i spor salonuna bir gidişle geliştiremeyeceğiniz gibi, iyimser düşünce şeklini de bir günde inşa edemezsiniz. Bazen inanışlarımız hızla değişir, çoğunlukla değişmesi zaman alır ama mutlaka değişebilir.”

Sharp biceps metaforu yaparken çelimsiz kollarıma baktım. Hiçbir antrenman bunları büyütmeye yetmez. Belki de biraz gerçek optimizm örneklerinden konuşmalıyız. 

BENZER YAZILAR