İçimizdeki Düşman

Günümüzde her yaştan birçok kişiyi etkileyen anksiyete, sinsice hayatımızı altüst ediyor. Bu hastalıkla ilgili farkındalık yaratmak ve bilinmeyenleri öğrenmek adına Uzman Klinik Psikolog Romina Kuyumcuoğlu’na danıştık.

Anksiyete nedir? Belirtileri nelerdir?

Anksiyete, kişinin sosyal ilişkilerinde, mesleki ya da akademik yaşamında, geleceği ve hayatı ile ilgili aşırı sıkıntı, kaygı ve endişe hissetmesi durumudur.

Yaygın kaygı bozukluğu olan kişiler, kendi ve sevdikleri kişilerin sağlıkları, iş yerinde meydana gelebilecek sorunlar, maddi problemler, gelecekte olacaklar ve ilişkileri ile ilgili endişelenirler ve kendilerini huzursuz ve mutsuz hissederler. Kişinin sahip olduğu olumsuz ve kaygı uyandıran düşünceler kişinin mutsuz ve çaresiz hissetmesine neden olur.

Anksiyetesi olan kişiler dünyayı tehlikeli ve tehdit içeren bir yer olarak algılarlar. Çevrelerindeki durumları tehlikeli algılar ve kendi tehlikeyle baş etme becerilerini de yetersiz görürler. Bu kişiler her an kötü bir olay olacakmış gibi bir endişe duygusu ile yaşarlar. Çevrelerinde gelişen olayların kontrolleri dışında olduğunu hissederler ve bu da huzursuz hissetmelerine neden olur.

Peki, stresten farkı nedir?

Stres, içinde bulunulan bir duruma verilen anlık veya kısa süreli bir tepkidir. Stres daha doğaldır ve duruma uygun görünür. Ancak anksiyete daha geniş bir alana yayılmıştır ve kişiyi uzun süre rahatsız eder. Stres gelip geçici bir durum şeklinde hissedilir ve çoğu zaman kişinin işine yarar. Anksiyete ise daha kalıcı bir durumdur ve kişiye zarar verir. Kişi kendisini çok stresli olarak tanımlıyor olabilir ancak bu duygular uzun süredir yaşanıyorsa bu durum anksiyete olarak değerlendirilmeli ve yardım alınmalıdır.

Ne zaman bir uzmana görünmeliyiz?

Kişi 3 ay ve daha uzun bir süredir anksiyete yaratan düşüncelerini kontrol etmekte zorlanıyorsa, bedensel olarak gergin ve huzursuz hissediyorsa, anksiyete nedeniyle kişinin davranışları değişiyorsa (sürekli belli bir durumu kontrol etme isteği, belli davranışları tekrarlama vs.), uyku düzeninde değişiklikler yaşanıyorsa ve en önemlisi de hayatı kısıtlanıyorsa bir uzmandan yardım almalıdır.

Anksiyetenin özellikle etkilediği belli bir kitle var mı (çalışanlar, öğrenciler, ergenlik dönemindeki gençler gibi)?

Anksiyete evrensel bir duygudur; statü ve yaşa göre ayrılması zordur. Her dönemin ayrı kaygı faktörleri vardır. Her yaşta, her durumda yaşanabilir, yoğunluğu kişiden kişiye ve durumdan duruma farklılık gösterir.

Anksiyetesi olan kişilerin düşünceleri ne şekildedir?

Anksiyeteli kişilerin kaygıyı tetikleyen olumsuz düşünceleri oldukça yoğundur. Kişinin kaygı verici düşünceleri başka bir konuya odaklanmasını engelleyici düzeyde olabilir. Bu da kişinin hem mesleki hem de sosyal ilişkilerindeki verimliliği etkileyerek kişinin günlük yaşantısını önemli derecede bozar.

Anksiyetenin etkileri fiziksel olarak da kendini gösterebilir mi?

Anksiyeteye kaygı kaynaklı olarak pek çok fiziksel belirti de eşlik eder. Bu belirtilere örnek olarak kaslarda gerginlik, baş ağrısı, yorgunluk hissi, konsantre olmakta güçlük çekme, hızlı nefes alıp verme, terleme, titreme ve sık tuvalete çıkma isteği verilebilir.

Ayrıca, sıkışmış hissetme, iştahsızlık veya sürekli uyku isteği, dikkat dağınıklığı şeklinde de kendisini gösterir.

Anksiyete günlük yaşantımızı hangi boyutta etkiliyor?

Anksiyete yoğunluğuna göre kişinin hayatını oldukça etkileyici bir hâl alabilir. Anksiyete kişinin ilişkilerini, meslek hayatını ve tüm sosyal yaşamını etkileyebilir. Anksiyetesi olan kişi gergin olacağından, ilişkilerinde yanlış anlaşılmalar ve çatışmalar çok sık yaşanır. Kişi konsantrasyon zorluğu yaşayacağı için meslek hayatında hatalar, zamanlama sorunları ve etkili iletişim kurabilmekle ilgili sorunlar yaşar. Tüm bunlar anksiyetenin kişinin hayat kalitesini bozduğunu gösterir.

Gün içinde anksiyete sorunuyla karşı karşıya kaldığımızı fark ettiğimizde bunun üstesinden gelmek için yapılabilecek bir şey var mı (nefes teknikleri ya da koşmak, yürüyüşe çıkmak gibi)

Anksiyete ile başa çıkmada spor ve nefes egzersizleri işe yarar, ancak bunlar anlık başa çıkma yöntemleridir ve bu teknikler sadece destekleyici olarak kullanılabilir. Kişinin durumları algılayış biçimi, anksiyeteye sebep olan olumsuz düşünceleri değişmedikçe ve durumları kontrol edebilme becerisi geliştirilmedikçe köklü bir çözüm sağlamak oldukça zordur.

Anksiyete nasıl tedavi ediliyor? İlaç kullanımı gerekiyor mu?

Anksiyetenin tedavisinde Bilişsel-Davranışçı terapi en etkili tedavi yöntemlerindendir. Bu terapi yöntemindeki amaç, kişinin olumsuz varsayımlarının, olumsuz düşüncelerinin ve felaket senaryolarının üzerinde çalışılarak kaygılarının azaltılması ve daha kontrol edilebilir bir hale getirilmesidir.

Davranış düzeyinde ise kişinin sorunların üstesinden gelme yeteneği geliştirilir ve stresle başa çıkma becerileri üzerinde çalışılır. Böylece kişinin gündelik yaşamını daha verimli ve kaliteli bir şekilde geçirmesi sağlanır.

Bazı durumlarda ilaç kullanımı da gerekli olabilir. Ancak sadece ilaç tedavisi ile psikolojik bozukluların iyileşmesi mümkün değildir. İlaç kullanmak kişinin mutsuzluk, endişe ve kaygı duygusunun yoğunluğunun azalmasını sağlasa da, kişinin düşünce yapısını değiştirmediği için sıkıntılarda kalıcı çözüm sağlamaz. Bazı kişiler ilaç kullandıkları halde olumsuz duygu durumu yaşamaya devam edebilirler.

YAYGIN KAYGI BOZUKLUĞU OLAN KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİNE ÖRNEKLER:
Kendileriyle ilgili:
Ya başıma kötü bir şey gelirse?“, “Ya ciddi bir hastalığım varsa?

Reddedilme korkusu ile ilgili:
Sıkıcı olduğumu düşünecekler, beni istemeyecekler.

Sevdiği kişilerle ilgili:
Eşim hastalanacak.“, “Kızımın/oğlumun okulda başına bir şey gelecek.

Başarısızlık korkusu ile ilgili:
Hata yapacağım ve bu benim işten kovulmama neden olacak.

Gelecekle ilgili:
İşsiz kalırsam ne yaparım?“, “Ya evliliğim yürümezse?

BENZER YAZILAR