İlklerin yarışları

bozcaada maratonu

Koşu, bir takım sporu olmadığı halde harika bir ekip sporudur. “O nasıl oluyor?” derseniz, anlatayım. Belki koşmaya tek başınıza başladınız, belki de arkadaşlarınızla. Ya da kimseyi tanımadığınız bir koşu grubuna biraz çekinerek gidip, mutlulukla yanlarından ayrılarak onlarla birlikte koşmaya devam ettiniz. Her seçenek, eninde sonunda kendinizi ait hissettiğiniz bir grupla birlikte koşarken bulmanızla ve harika arkadaşlıklarla, çok keyifle geçirilen vakitle sonuçlanıyor. Koşunun bu sosyal yönünün en güzel tarafı da, hep birlikte şehir dışına gidilen yarışlar. Hem spor hem de eğlenceyi bir arada yaşatan hafta sonları, yapılan en güzel tatillere bedel. Spor yapan, gülümseyen, enerji dolu yüzlerle çevriliyiz. Benim için bu yarışlardan en güzeli de, her sene mayısın ikinci hafta sonuna denk gelen New Balance Bozcaada 10K ve Yarı Maratonu.

İlk resmi koşumu ve 10K’mı Mayıs 2012’de koşmamın, harika bir tatil geçirip Bozcaada’ya âşık olmamın ardından, her sene mayıs ayını sabırsızlıkla bekler oldum. Üç senedir Hillside City Club’ın organizasyonuyla gidiyorum. En az iki otobüslü kocaman bir aile olarak, harika bir organizasyonla müthiş vakit geçirip geri dönüyoruz. Cuma günleri Ada’ya varır varmaz Maya’da yapılan harika bir kahvaltının ardından tatilimiz başlıyor. Bozcaada’ya gitmeden önce kaydımızı yaptırmış, seçtiğimiz mağazadan yarış kitimizi almış oluyoruz. Yarış saat 14.00’te başlıyor. Bu benim için iki açıdan iyi: Hem
cuma akşamı çok erken yatmak zorunda kalmıyorum, hem de güneş tepedeyken koşmak biraz sıkıntılı oluyor. İlk senemde pek zorlanmadım ancak geçen sene, güneş tam anlamıyla yakıyordu ve benim bir saatin altına inmek gibi bir hedefim vardı. Parkur inişli çıkışlı, oldukça yokuşlu. Rüzgâr da etkili oluyor. Bir de hedefinize varmak için kendinizi zorluyorsanız, saatin ve sıcağın etkisini iliklerinize dek hissediyorsunuz. Yarış öncesi erkenden kalktıysanız, fazla abartmadan güzel bir Bozcaada kahvaltısıyla güne başlayabilirsiniz.

Ancak yarışın 14’te olması yarışa kadar acıkmanıza sebep olabilir. Ben böyle durumlarda, yarıştan bir saat önce bir muz yiyip, bir fincan kahve içmeyi tercih ediyorum. Enerjim artıyor ve beni tok tutuyor. Yarış öncesi meydanda toplanıp farklı koşu gruplarından arkadaşlarımızla karşılaşıyor, sohbet ediyoruz ve hep birlikte start alanına doğru yürüyoruz. Bir yarışın olmazsa olmazı tabii ki çekilen fotoğraflar. Kaç kişiyle kaç farklı fotoğraf çektirdiğimizi sayamadan, geri sayımla birlikte koşuya başlıyoruz. 10K parkurundaki en iyi derecem 57:50. Yalnız koşu esnasında gerçekten zorlanmıştım. Antrenman sistemimi değiştirerek tabii ki daha iyi bir sonuca ulaşmam mümkün.

Tatilin en güzel zamanları, mutlulukla ve her seferinde aynı heyecanla finish’i geçtikten sonra başlıyor. Yarış sonrası yorgunluğuna en güzel gelen şey tabii ki Bozcaada’nın buz gibi denizi. Kendimizi denize atarak deniz sezonunu açıyoruz. Akşam üstünün olmazsa olmazı ise şaraplarımızı alıp, güneşi Rüzgar Gülleri tepesinde büyüleyici manzara eşliğinde batırmak. Akşam yemeği için çok önceden yer ayırtmak kaydıyla yer bulabildiğimiz Sandal’ın muhteşem mezeleri, boyunlarımıza taktığımız madalyalar kadar değerli.

BENZER YAZILAR