İNTOLERANS MI, ALERJİ Mİ?


Her gün yeni bir kafa karışıklığı yaşıyoruz. Bu ay besin alerjisi ve besin intoleransı konusuna değineceğim. Bunlar iki farklı kavram olmasına rağmen çoğu kez birbirine karıştırılıyor. Peki, aralarındaki farkı anlasak bile, bunlardan birine sahip olduğumuzu nasıl anlayacağız?

Yazı: Uzm. Dyt. & Psk. M. Pırıl Şenol Duru

İki farklı kavram olan intolerans ile alerjinin ortak noktası, ikisinde de vücudun belli gıdalara tepki veriyor olması. Alerji tabii ki gıda dışında birçok şeyden de kaynaklanabilir. Konu gıda olduğunda ise, “bağışıklık sisteminin, spesifik bir besine verdiği bir tepki olarak, IgE (immunglobulin-E) tipin-de antikorlar üreterek onu zararsız hâle getirmeye çalışması” şeklinde tanımlayabiliriz. Immunglo-bulin (Ig) ise kısaca vücudumuzun mikroplara karşı oluşturduğu savaşçı moleküllerdir. Alerjin ol-duğu zaman, bu besine karşı vücudun Ig-E üretiyor ve bedenin bunu kabul etmediğini sana anlatmak için seni oldukça rahatsız eden birtakım tepkiler veriyor. Sindirim rahatsızlıkları, yüksek ateş, deri dökülmesi, kaşıntı, kızarıklık, vücutta fazla su tutulması gibi…

Gıda intoleransı ise mide ve bağırsak hücrelerinin karşılaştığı bir besinden fiziksel zarar görmesi ve artık o besini tolere edememesi (başka bir deyişle sindirimini gerçekleştirememesi) olarak tanımlanabilir. Yani intolerans, bir gıdaya karşı bağışıklık sisteminin değil, sindirim sisteminin verdiği bir cevap. Gıdaların içerisinde o gıdayı oluşturan binlerce doğal madde ve bir miktar da katkı maddesi var. Bu maddeler sindirim sisteminde doğrudan doğruya irritasyona veya doku harabiyetine neden olabilir. Yani, bu gıdaları yediğinde sindirim esnasında dokularına zarar veren toksik maddelere dönüşebilirler. Ya da tam tersi; sindirim sırasında parçalanmaz ve birikerek zarar verebilirler. Örneğin laktoz intoleransın varsa, süt içtiğinde sütün bileşimindeki laktoz parçalanamaz ve sindirim sisteminde birikip gaz, ağrı ve ishale yol açar.

Özellikle antibiyotik kullanımına bağlı, bağırsak florandaki olumsuz değişimler nedeniyle bile intolerans yaşayabilirsin. Yani, 20’lik dişini çektirip kutu kutu geniş spekturumlu antibiyotik kullandıysan yalnız değilsin! Antibiyotik kullandığında kabızlık yaşadığını anımsıyor musun? İnanmayacaksın ama mümkün. Sorun yine doğru beslenmeyle çözülebilir. Panik yok.

Laktoz ve fruktoz intoleransları genetik kusurlardır. Enzim eksikliklerine bağlı bu tür intole-ransların sıklığı toplumlara göre değişse de nadir görülüyor. Sonradan oluşan laktoz intoleransı ise bağırsak florasını etkileyen bir tedavi yönteminden (antibiyotik kullanımı bunun başını çekiyor) kaynaklanabiliyor. Kimi zaman kadınsal hormonlara bağlı yaşanabilecek durumlar da var. Örneğin hamilelikteki mide ve sindirim kanalı hassasiyeti intolerans olarak algılansa da, durumu tespit etmek adına mutlaka bir hekime başvurulması gerekiyor.

En sık görülen gıda intoleransları, gıdalarda bulunan doğal proteinler veya sonradan eklenen katkı maddelerine (bakteri üremesine engel olan kimyasallar, boya ve aromalar, tatlandırıcılar, MSG olarak bilinen monosodyum glutamat, şaraplara eklenen sülfit) karşı gelişiyor. Ayrıca aşırı tüketilen her tür gıda maddesi, mide ve bağırsak şikâyetleri ile kendini gösteren bir gıda intoleransı olarak karşımıza çıkabiliyor.

Gıda İntoleransı Nasıl Tespit Ediliyor?

En sık kullanılan ve en emin yöntem, gıdalara karşı gösterdiğin reaksiyonları unutmaman, hatta gerekirse günlük tutarak bunları yazman. Deneyimlerin sana yol gösterecektir. Bir diğer yöntem ise eliminasyon diyeti: Sana dokunduğunu düşündüğün bir yiyeceği uzun süre yemediğinde şikâyetlerinin ortadan kalktığını görebilirsin. Tabii yeniden tükettiğinde aynı şikâyetlerin olması, tanıyı kesinleştirir.

IgG4 antikor testi, gıda intoleransı için bir teşhis yöntemi değildir. Unutma ki gıda intole-ransı, yukarıda da değindiğim gibi gıda ya da katkı maddelerine karşı bağışıklık sisteminin verdiği bir yanıt olarak ortaya çıkmıyor. Bazı gıdalara karşı intoleransın olduğu, o gıdaların yaşadığın şikâyetlerle bağlantılı olarak incelenmesi ve onları tüketmeyi bıraktığında durumunun kontrol edilmesi ile teşhis ediliyor.

Gıda Alerjisi Nasıl Tespit Ediliyor?

Birinci adımda, cilt alerji testleri yapılması gerekiyor. Prick test denilen bu test, biyolojik olduğu için doğruyu en iyi yansıtan yöntem. Ancak antihistamin ya da kortizon kullanan hastalarda cilt testleri her zaman başarılı olmayabiliyor. Alternatif olarak, kanda spesifik IgE antikorlarına bakılabiliyor (bu daha kolay bir test, kliniğe gitmene gerek kalmadan kan tahliline bakılıyor).

İkinci adımda, bu iki testten biriyle saptanan, sana alerji yapan gıdayı diyetinden çıkarman gerekiyor. Bunun sonucunda rahat edip etmediğin kontrol ediliyor. Ayrıca saptanan alerjik gıda, test amacı ile bilerek bir defaya mahsus sana tekrar verilebiliyor. Saptanan reaksiyon, bu gıdayı hayat boyu yememen gerektiği anlamına geliyor.      

İntolerans Tespiti ile Kilo Verebilir Misin?

Birçok yerde karşımıza çıkan, kan testi ile belirli gıdalara intoleransımız ya da alerjimiz olduğunu söyleyen yöntemler, seni yukarıdaki sorunun cevabına götürür mü? Biraz da bunu konuşalım. Bu testler bize besin alerjisini tespit etmeyi vadediyor. Fakat alerji testi için IgE bakılması gerekiyor. Bu testler ise IgG4 ve / veya IgG bakıyor. (İlk paragrafta açıkladığım IgE’yi hatırladın mı?)

Maalesef, bu yöntemin geçerliliği şu an ne hekimler ne de konunun uzmanı olan akademisyenler tarafından kabul ediliyor. Keşke mümkün olsa, her şey daha kolay olurdu. Peki, “Ama ben bunları kesince kilo verdim!” diyen yakınların yalan mı söylüyordu? Hayır. Aslında durum şöyle: Sana IgE baktıklarını söyleseler bile, gıda intoleransı ya da alerjini bir-iki tüp kandan analiz edebileceğini iddia eden bu testler, yapılmadan önce en son neler yediysen onlara alerjin olduğunu söylüyor. Bunlar da genelde ekmek, domates, peynir, süt gibi bizlerin çok sık kullandığı besinler. Bu sonuç da muhtemelen kahvaltı ya da bir sütlü kahve ve küçük bir atıştırmalık sonrası verdiğin kandan kaynaklanıyor. Oysa spesifik bir besine maruz kalmalısın (yani yemelisin) ve devamında kanında serbest olabilecek IgE ile birleşen histamin salgılanmalı.

Testten hemen önceki öğünde ya da yakın zamanda ne yediysen o gruba ya da daha genel anlamda daha sık tükettiğin besinlere alerjin çıkması bundan oluyor olamaz mı? Olabilir. Beslenmende oldukça sık tükettiğin bir besini komple hayatından çıkardığını düşün. Alerjiyi falan geçtim; direkt olarak kalori azalması söz konusu oluyor. Eğer yerine başka bir gıda koymuyorsan, kilo vermen de çok normal. Örneğin ekmeği daha doğrusu tüm glüteni kestin, yerine daha fazla peynir ya da başka bir besin koymadın diyelim. Doğal olarak kilo verirsin. Peki, bu sağlıklı mı? Tabii ki değil! En kötüsü de maalesef şu an için geçerli bir bilimselliği yok.

Bu konudan maalesef kilo denetimiyle ilgili direkt bir sonuç çıkarmak mümkün değil. Sindirim kanalı bizim ikinci beynimiz ve çok kıymetli. Dolaylı yoldan iyi çalışan bir sindirim sistemine sahipsen, tabii ki kilo denetimi de senin için daha sağlıklı oluyor. Çare her zamanki gibi iyi beslenmek, egzersizi hayatının parçası hâline getirmek, sana iyi geleni kendin için yapmak. Özellikle bu konuda, doğal beslenmek daha çok önem kazanıyor. Her birey birbirinden farklı ve özel. Medikal olarak bile! Bu yüzden kendine iyi bak ve her zamanki gibi kendini çok sev! Sen, sana lazımsın! 

Aradakİ Farkı Nasıl Anlayabilirsin?

 Gıda alerjileri, gıda maddesinin miktarına bağlı değil. Belli bir besin, çok az yesen de her defasında aynı şiddetle sende alerjiye neden olabilir. Bu durumda kendini korumanın tek yolu, o gıdayı tüketmemen.

 Gıda intoleransı ise yediğin miktara bağlı: O gıdayı az tükettiğinde dokunmayabilir ya da şikâyetlerin çok daha hafif seyredebilir. Bu durumda tahmin edeceğin gibi, o besini daha az ve daha seyrek yiyerek kendini koruyabilirsin. Bu kural, kalıtsal bir durum olan laktoz intoleransı için bile geçerli: Laktoz intoleransı olan kişilerde bir bardak süt

mide-bağırsak şikâyetlere yol açmazken, birkaç bardak süt şikâyetleri hemen başlatıyor.

BENZER YAZILAR