Üç yılı aşkın zamandır Türkiye’de koşu kültürünü yaymaya ve geliştirmeye çalışan topluluk Volt Floyd, 42for42 isimli yeni projeleriyle koşu kültürünü yaymaktan çok oluşturmaya talipler. Zira her yıl kasım ayında düzenlenen İstanbul Maratonu’nun, kıtaları birleştirmesiyle ünlü ama insanları bir araya getirmesi yönünden sınıfta kalan bir organizasyon olduğunu düşünüyorlar.
Topluluk projeyi şöyle tanımlıyor: “Biz Volt Floyd olarak insanların hayatında en az bir kez bir maraton deneyimlemesini düşünenlerdeniz. Bu düşüncemiz ışığında daha fazla insana ulaşmak için 42for42 projesini hayata geçiriyoruz. En önemli motivasyonumuzu ise, kendi ülkemizdeki maraton algısını ve kalitesini geliştirmek olarak konumlandırdık.“
42 kararlı insan, İstanbul Maratonu’nun potansiyelini ortaya çıkarmak için bu projeye dahil olmuş. Bu arada 42 sayısı sembolik bir sayı, bu kişi sayısının daha da fazla olabileceğini belirtiyorlar.
Yıkmaya çalıştıkları en büyük algılardan biri “İstanbul’da maraton koşulmaz.” algısı. İstanbul’un dünya şehirlerinin hiçbirinde olmayan kıta değiştirme özelliğinin maratonun tek dişe dokunur özelliği olduğunu düşünüyorlar.
Haziran 2018 ayının başından beri bu fikri projeye çevirmek için üzerine çok düşündükleri bir süreç gelişir. İlk etapta Volt Floyd koşucularına bu projenin ne olduğu ve ne gibi sonuçlar doğuracağını anlatmışlar. Bu projenin bir parçası olmak için hem İstanbul hem de İzmir’de insanlar büyük bir heyecan içerisine girmişler. İlk yaptıkları işlerden biri vakit kaybetmeden olabildiğince çok insanı maratona kaydetmek olmuş. Ardından an itibariyle devam eden ve maraton sabahı nihayete erecek bir antrenman programı uygulamaya başlamışlar.
Maraton günü gelene kadar mümkün olduğunca çok insana bu projelerini aktarmak ve interaktif olarak gelişimini sağlamayı amaçlıyorlar. Yani son günde bile katkı yapacak bir fikir bu projeye entegre olacak şekilde bir planlama çalışması yapıyorlar. Planlarını şöyle özetliyorlar:
“Start verildikten sonra ise 42 farklı kişi değil de tek bir kişiymiş gibi yekpare işleyen bir çarklar düzeni devreye girecek. Bu dakikadan sonra 42 km koşan maratoncularımıza, bisikletli ekipler malzeme ve moral desteği verecek. Parkurun belli başlı bölgelerine konumlandırdığımız ‘pacer’ koşucular onlarla birlikte koşup hızlarını ve motivasyonlarını üst düzeyde tutmalarını sağlayacaklar. Gruplara ayırdığımız maratoncuları harita üzerinden takip etme imkanımız olacak. En önemlilerinden biri de Gülhane Parkı çıkışındaki kuracağımız cheer zone olacak. Koşularını bitiren herkes bu noktaya toplanıp, yarışın son kilometresi için ekstra destek güç olacaklar. Bu nokta bizim karakterimizi en çok yansıtacağımız nokta olacak. Maraton ne kadar zor olursa olsun, 42 km boyunca tek bir koşucumuz bile yalnız kalmayacak. Bunlara ek olarak her koşucumuz için maratonda neler yaptığına dair bir M-Tag (Marathon Tag) hazırlamayı planlıyoruz. Bunu bir maraton künyesi olarak düşünebilirsiniz. Hangi kilometrelerde ne kadar jel kullandı? En çok nerede etkilendi? Unutamadığı bir an var mıydı? Bütün istatistiki bilgilerini de barındıran bir maraton hikayesi. Bir sonraki yarışı için bir motivasyon, koşu kültürünü desteklemek adına yapılmış bir ulaştırma ve birleştirme aracı olarak da düşünebilirsiniz.
Ellerinde sihirli değnek olmadığını belirten Volt Floyd, yaratmaya çalıştıkları etkinin biraz sihirli, biraz mistik ve biraz da kahramanca yönü olduğunu söylüyorlar. Koşan insanların, kinetik enerjiyi sinerjiye ve ilhama nasıl çevireceklerini zaman içinde görecekler. Bu enerji değişimi gelecek yıllarda maratona katılan kişiler için bir ilham kaynağı bile olabilir. Asıl soru onlar kendilerini değiştirmeye başlamışken, maraton kendini değiştirebilir mi? Zaten en başta etki etmek istediklerinin başında maratonun karakteri geliyor. Onlara göre ne kadar çok insan takip ediyorsa bir maraton o kadar değer taşır. Yıllardan beri süregelen parkur değişebilir, belki daha fazla reklam bütçesi ayrılabilir ya da insanları koşmaya yöneltecek aktiviteler artabilir.
Şikayet etmekten çok harekete geçen bir topluluk olma özelliğini gösteren Volt Floyd, üzerine düşeni fazlasıyla yapmaya istekli ve kararlı. Bu istek ve kararlılık ile birlikte, insanların bakış açılarını değiştirmek için gelebilecek her türlü geri bildirim ve yardımlara ise her zaman kapıları açık. Bir kişiye dahi ulaşabilirlerse, bir kişiye dahi koşmayı sevdirebilirlerse bile, bunu büyük bir zafer olarak görüyorlar.
Maraton Geliştirme Raporu
Maraton güzergahını uzun bir yarışı sıkıcı hale getirmek için özellikle seçilmiş gibi buluyorlar. Maraton eğer bir festival havasına dönerse hem yurt içinde, hem de yurt dışında daha geniş yankı bulacağına inanıyorlar ve bunun için öngördükleri alternatif rotalar belirlemişler.
1.Rota
Beylerbeyi – 15 Temmuz Şehitler Köprüsü – Beşiktaş – Bebek – İstinye – Tarabya – Kireçburnu – Tarabya – İstinye – Bebek – Beşiktaş – Dolmabahçe – Vodafone Park.
2.Rota
Beylerbeyi – 15 Temmuz Şehitler Köprüsü – Beşiktaş – Bebek – İstinye – Tarabya – İstinye – Bebek – Beşiktaş – Karaköy – Eminönü – Gülhane Parkı – Sultanahmet.
3.Rota
Beylerbeyi – 15 Temmuz Şehitler Köprüsü – Beşiktaş – Bebek – Baltalimanı – Emirgan Sonu – Baltalimanı, Bebek – Beşiktaş – Karaköy – Eminönü – Balat – Eyüp Sultan – Balat – Eminönü – Gülhane Parkı Sultanahmet.
Eğlence İstasyonları
Parkur boyunca insanları eğlendirecek motive edecek sahneler kurulması gerektiğini düşünüyorlar. DJ performansları, amatör veya profesyonel müzik grupları veya akrobasi grupları ile yarışın daha zenginleştirilmesini gerektiği fikrindeler. Yurt dışında deneyimledikleri maratonların çoğunda bu eğlence sahneleri kurulmakta ve koşucuları her an moral olarak üst düzey tutmaktaymış.
Mesafe Klasmanları
Türkiye’de yol yarı maratonlarının ve yine aynı şekilde maraton koşanların sayısının da az olmasından dolayı 21K yarı maraton yarışı, 15K yarışı yerine düzenlenebileceğini düşünüyorlar ve ekliyorlar: “15K koşabilen veya koşmaya aday olan insanlar 21K mesafesini rahatça bitirebilirler. 15k mesafesi maalesef 10K, 21K ve 42K kadar kabul gören bir mesafe değildir. Bu açıdan da İstanbul’da hem bahar ayında yapılan yarı maratona bir alternatif getirilmiş olur, hem de kasım maratonunun karakteri daha üst seviyelere çekilmiş olur.“
Halk Yürüyüşü
Halk yürüyüşünün yarış gününden tamamen çıkartılmasını veya yarış gününden bir gün önce yarışın da pazarlama elementi olarak yapılması gerektiğini düşünüyorlar. Bu şekilde insanlar aileleriyle güzel bir gün geçirirken, bir yandan da şehri ertesi gün koşulacak olan maratona hazırlayacaklarına inanıyorlar. Pazar sabahı dahi yarıştan bihaber olan İstanbulluların en azından dikkatini çekecek bir etkinliğe dönüştürülmesinin, bütün şehir için olumlu bir gelişme olacağını düşünüyorlar.
Madalya
Madalyaların poşetlerin içinde verilmesinden şikayetçiler. Onlara göre maraton koşmak bir mentalite kavgası ve bir çok negatif unsur bulunuyor. Eğer finişte madalyaları boyunlara asılmak suretiyle takdim edilirse, bunun koşucu için güzel bir anı yaratacağı konusunda hemfikirler. Diğer bir gözlemleri ise son 5 yıldır tüm maraton madalyalarının aynı tipte ve modelde olması. Gönüllü bir tasarım yarışması ile İstanbul’u temsil edecek çok güzel bir madalya yapılabileceğine inanıyorlar. Yıllarca saklanılan madalyalara gereken önemin verilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Yarış Esnasında Beslenme
Parkur içerisindeki besleme noktalarının sıklığını güzel, fakat malzemeyi buluyorlar. En azından taze meyveler ve enerji jellerinin bu beslenme noktalarına ilave edilebileceğini düşünüyorlar.
Yarış Sonrası Beslenme
Finiş çizgisinden sonraki alanın daha fazla su ve yemekle donatılmasının, insanların bütün yorgunluğunu azaltacağını, böylece hafızalarda en çok kalan bu finiş oluşumu olacağını belirtiyorlar. Bunun da organizasyon için güzel bir prestij sağlayacağı görüşündeler. Yurtdışından da örnek veriyorlar. Stockholm ve Roma maratonları en çok bu alanı ile konuşulmaktaymış.
İstanbul Maratonu ‘Yıl 2023‘
Planladıkları olası İstanbul Maratonu için tecrübelerini aktaran topluluk şöyle diyor:
“İstanbul Maratonu ‘Kadına Şiddete Hayır’ sloganı altında, Pazar günü 33 bin koşucunun katılımıyla ve 240 binden fazla destekçi tarafından büyük bir heyecan ile birlikte koşuldu. Kapalı bir havaya rağmen yarışın atmosferi ve koşucuların tutkusu yarış havası mükemmel hale getirdi. Bu yıl değiştirilen maratonun güzergahı gereği Tarabya sırtlarına kadar uzanan yarışta, Avrupa sahil şeridinin ambiyansı dudak uçuklattı. Yarış boyunca seyirciler bir an olsun desteklerini esirgemediler. Şimdi de biraz yarışa göz atalım. Yarış başlangıcı ve ilk kilometreler gayet sakin geçti. Yarışın ön grubunda Kenya, Etiyopya, Eritre, Mısır, İngiltere ve Türkiye’den oluşan yaklaşık 18 kişilik bir ekip yer alıyordu. Yarışın 25. km’sinde Kenyalı maratoncu Kiprotich maalesef bir sakatlık geçirerek yarış dışı kaldı. Yarış temposunu yaklaşık 36 km boyunca yine Kenyalı maratoncu Kimetto belirledi. Son 5 km’ye girerken Dolmabahçe semalarında ön grup azala azala üç kişiye düşmüştü. Kenya’dan Kimetto, İngiltere’den Galen Rupp ve milli maratoncumuz Ercan Arslan son kilometrelerde kıyasıya bir mücadele içerisine girdiler. Galen Rupp Gülhane Parkı’na girerken atak yaparak kendini öne attı. Yarışın son kilometresi tam bir adrenalin patlaması haline gelmişti. Kimetto ve Ercan, Rupp’ın temposuna ayak uydurmakta zorlanıyordu. Parkın çıkışına gelmeden Kimetto da Rupp’ı yakalamak için son gücüyle koşmaya başladı. Kimetto ve Rupp, Ercan’ın yaklaşık 50 metre önünde Gülhane Parkı’ndan çıkıp Sultanahmet’teki finişe doğru son sürat ilerliyorlardı. Ercan Gülhane Parkı’ndan çıktığı an ‘Volt Floyd’ koşu grubunun kulakları sağır eden tezahüratı sayesinde kendine geldi. Ercan’ın profesyonelliğinin ilk yıllarında bu grupla birlikte bir çok yarışa girmiş olduğunu yarış sonundaki araştırmamızdan öğrenecektik. Yarışın son düzlüğüne gelirken Ercan akıllara durgunluk veren bir atakla birlikte finişe metreler kala Rupp ve Kimetto’yu geride bırakarak, 1992’den beri ilk defa bir Türk atletin İstanbul Maratonu’nda birinci olmasını sağladı. Ercan’ı tebrik ediyoruz ve bu sonucun gelecek nesillerde Türk atletizmine faydalar sağlayacağına yürekten inanıyoruz.“