İYİLEŞTİRİCİ GÜCÜYLE RUJ AŞKI

Konumuz sadece baharın taze renklerini dudaklarına taşımak değil. Bir tüpe sıkıştırılmış tüm bu renkler, duygusal olarak da sıra dışı faydalara sahip.

Ruj ebat olarak küçük olabilir; fakat sözcük oyunlarıyla isimlendirilen ve hoş bir şekilde ambalajlanan bu renklerin ardında bir mana olduğu aşikâr. Tahmini olarak 5.000 yıllık tarihinde aldığı çeşitli rollere baktığında bunu anlayabilirsin. Mesela ruja “koruyucu” muamelesi yapıldığı zamanlar oldu: I. Elizabeth Dönemi’nde kadınlar ruju, ölümü kovmaya yardımcı olması için sürüyordu. Kadınların oy hakkını savunan Charlotte Perkins Gilman ve Elizabeth Cady Stanton’ın dudaklarını kırmızıya boyadığı ve böylece ruja isyankâr ruhların “üniforması” olarak bakıldığı yılları anmadan da olmaz. O zamanlar kırmızı ruj sürmek “hafifmeşrep” kadının yapacağı bir şey olarak görülüyordu ve bu nedenle de kırmızı ruj, giyim protestosunun bir formuydu. Tüm bunların sonucunda aslında en etkili olan ve en çok gözden kaçan şeyse, rujun iyileştirici etkisi.

Rujun, zor zamanlarda güvenilir bir destek olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Öyle ki, kanser hastalarında sıklıkla (küçük olsa da) sağlık ve canlılığın bir sembolü olarak karşımıza çıkıyor. Los Angeles’daki Cedars-Sinai Tıp Merkezi’nde Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Dr. Bobbie Rimel, “Ruj, inanılmaz zor geçen kanser tedavisi sürecinde hastaların kaybettiği ‘kendisi olma’ hissini onarıp, kendileri gibi hissetmelerine yardımcı oluyor” diyor.

Aynı iyileştirici etki, vücutlarında çok büyük değişimler geçiren diğer kadınlar için de görülüyor. Avustralya’daki Edith Cowan Üniversitesi İşletme Bölümü’nden Doç. Dr. Madeleine Ogilvie, kadınlar ve makyaj arasındaki ilişkiyi incelediği yeni çalışmasında, rujun yeni anne olmuş kadınların feminenlikle tekrar bağlantı kurmasına yardımcı olduğunu keşfetti. Ogilvie bunu, “Cinsel cazibelerini ve ışıltılarını kaybetmiş gibi hisseden yeni anneler, ruj sürerek neredeyse eski kimliklerini geri kazanmış gibi hissedebiliyorlar” şeklinde açıklıyor.

Bu aşırı fiziksel ve duygusal durumların ötesinde ruj, günlük renk terapisi etkisi de sağlıyor. WH Amerika’nın yaptığı bir Twitter anketine göre katılımcıların yüzde 80’i rujun ruh hâllerini pozitif yönde değiştirdiğini söylüyor.

Hangi renk tonlarının hangi spesifik duyguları ortaya çıkardığı biliniyor. Kadınların dudak rengi algısına dair araştırma yürüten, CoverGirl Bilimsel İletişim ve Tüketici Güzelliği Direktörü Dr. Victoria Fraser, “Nude ve küllü doğal tonlar sıcaklığı ve sakinliği, kırmızı gücü, turuncu ve fuşya gibi parlak tonlar cesareti, erik tonları ise zarifliği ve profesyonelliği çağrıştırıyor” diyor. Üstelik hiçbir şey, kim olduğunu –ya da olmak istediğini- yüzünün tam ortasındaki bir renkten daha iyi ifade edemez.

Hangi rengi seçtiğinin bir önemli yok. Önemli olan seni gerçekten öz güvenli, neşeli ve kendin gibi hissettiren rengi bulman. Ogilvie’nin araştırmasına göre katılımcılar ruju uygularken de, onu sürmüş hâlleri kadar keyif alıyor. Bu, anne ile kızı arasındaki temel ilişkideki anılarla alakalı ve ritüele dayalı, rahatlatıcı bir eylem. Lipstick Queen markasının kurucusu ve The A to Z of Lipstick kitabının yazarı Poppy King,Anneleri ruj sürerken onları izlemiş insanlarla, kendi ruj sürüşleri arasındaki ilişki benzersiz” diyor.

King, çocukluğunda annesinin makyaj çekmecesini ilk kez karıştırdığı anda yaşadığı yıldırım etkisini şöyle anlatıyor: “Ruj, beni içsel olarak anında daha farklı hissettirdi. Sanki onu sürdüğümde, dudaklarımda olmadığı zamanlara kıyasla çok daha fazla şey başarabilecekmişim gibi…” New Yorklu Psikolog Dr. Vivian Diller bu durum için, “Öz güveni besleyen bir döngü” diyor. Rujun mu yoksa ruj sürme ritüelinin mi öz güven verdiğini belirlemek zor olsa da, bu gerçekten önemli değil. Neticede önemli olan verdiği etki.

Ancak bu pozitif etkiler, ne yazık ki her dudak ürünü için geçerli değil. (Üzgünüz dudak parlatıcısı!) Çünkü rujun tedavi edici belirli faydaları, renk henüz yüzüne yerleşmeden, hatta formül dudağınla buluşmadan önce başlıyor. Estée Lauder Bilimsel İletişim Direktörü Dr. Sarah Vickery, “Ruj deneyimi hakkındaki her şey önemli” diyor. Kapağını açarken duyulan “klik” sesi, elindeki tüpün ağırlığı, mumsu ve nostaljik koku bile haz almayı tetikleyebiliyor. Sözün özü, rujun ruh hâlini yükselten etkisi yıllardır kendini gösteriyor. Audrey Hepburn’un kısa ve öz bir şekilde açıkladığı gibi; “Gün kötü geçse de, her zaman sürecek bir ruj vardır.”

DOĞRU TEKNİK

Rujunun en iyi şekilde görünmesi (ve hissettirmesi) için bu dört adımı takip et.

1. HAZIRLA Rujun gerçek rengini görmek istiyorsan, önce altındaki ölü deri hücrelerin oluşturduğu pütürlü görünümü önlemek için dudaklarına nemli ve yumuşak bir dış fırçası ya da sıcak bir havlu yardımıyla dairesel hareketlerle peeling uygula. Makyaj Artisti Troy Surratt, bunu yapmak kan dolaşımını hızlandıracağı için dudaklarının aynı zamanda en dolgun hâlinde görüneceğini söylüyor. Ardından, Burt’s Bees Tinted Lip Balm Pink Blossom gibi mumsu bir dudak nemlendiricisi uygulayarak pürüzsüz bir yüzey elde edebilirsin.

2. ÇERÇEVELE Dudak kalemi kullanmak 80’lerde kalmış gibi görünebilir. Ama o kadar da kötü bir fikir değil; özellikle de taştığında kötü görünecek koyu tonda bir ruj uygulayacaksan. Dudaklarının ya da rujunun rengine uyan bir kalem seçebilirsin. (Dudak rengini bulmak için, işaret parmağının iç noktasındaki tona bakabilirsin.) Doğal dudak şeklini kalemle çerçeveledikten sonra, dudağın içinde kalan kısmı kalemle nazikçe doldur. Bu baz, ruju dudağına adeta mühürleyecek.

3. KAPAT Kusursuz dudak çerçevesi için (ya da rujun, dudağının etrafındaki ince çizgilere dolmasını önlemek için) dudaklarının etrafına, dudak kaleminin üzerinde kalacak şekilde kapatıcı uygula. Kapatıcının formülü -sıvı değil katı olarak düşün- ne kadar kuru olursa, o kadar iyi olur. Avon Luxe Illusion Kapatıcı’yı deneyebilirsin. Dudak kalemi ve kapatıcı ile rujun asla geçemeyeceği çifte bariyer inşa et.

4. UYGULA Temiz, klasik bir görünüm için ruju dudağının ortasından başlayıp sınırlarına doğru ilerleyerek fırça kullanmadan, direkt olarak tüpünden uygula. Fazla ışıltıyı alıp daha mat (yani daha uzun ömürlü) bir bitiş sağlamak için bir mendili ya da Surratt’ın önerisiyle yağ emici bir kâğıdı öp.

BENZER YAZILAR