Hirsutizm, yani kadınlarda görülen aşırı kıllanma problemi, bir hastalık değil, altta yatan bir hastalığın belirtisi olabiliyor.
Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, “Lazer epilasyon gibi kozmetik önlemler, kılları geçici olarak uzaklaştırabilir. Ancak öncelikle yapılması gereken, aşırı kıllanmanın altında yatan bir hastalık varsa, bunun açığa çıkartılmasıdır” açıklamasında bulunuyor.
Üreme çağı adı verilen, regl görmeyle başlayıp ve menopoza kadar devam eden zaman diliminde, her 100 kadından 10’unda aşırı kıllanma sorunu görülüyor. Kadınlarda, çene bölgesi, üst bıyık bölgesi, üst kol bölgesi, sırt bölgesi, alt bel bölgesi, üst karın bölgesi, göğüs, alt karın ve uyluk bölgelerinde normalden fazla kıllanma olması durumunda hirsutizm tanısı konuluyor.
Aşırı kıllanma hangi hastalıkların habercisi?
Aşırı kıllanmanın en yoğun olarak 15-16 ila 45-50 yaşları arasında görülüyor. Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, birçok kadının bu sorunu çok fazla dile getirmez ve hekime gitmediğini, estetisyen ya da kozmetik merkezlere başvurarak kıllardan kurtulmaya çalıştığını söylüyor. Ancak aşırı kıllanmanın bir hastalık olmayıp altta yatan bir hastalığın belirtisi olduğunu belirtmemizde fayda var. Bir kadında bu rahatsızlık varsa, ona yol açan sebebin mutlaka açığa çıkartılması gerekiyor.Altta yatan sebebin ne olduğu anlaşılmadan, doğru tedavi mümkün olmuyor.
Aşırı kıllanmanın en yaygın nedeni polikistik over sendromu
Aşırı kıllanmanın en yaygın sebeplerinden birinin polikistik over sendromu olduğunu belirten Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, bak ne diyor:
“Kıllanmanın nedeni, yüzde 70 oranında polikistik over sendromudur. Üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen endokrin bozukluktur. Kadınlarda, aşırı kıllanma yanında regl düzensizliği, sivilce oluşumu ve saç dökülmesine de neden olabilir. Polikistik over sendromu tanısı koymak için ultrason eşliğinde yumurtalıklar incelenir, ultrasonografide büyümüş yumurtalıklar ve yaygın bir şekilde dağılmış küçük kistlerin görülmesi kriterlerden biridir. Polikistik over sendromu, ayrıca kadınlarda infertilitenin de en sık sebebidir. Bu hastaların büyük bir kısmı kilolu hastalardır. Vücut kitle indeksleri yüksektir. Bu hastalarda yağ metabolizması bozukluklarına sık rastlanır. Diyabet, bu hastalarda en az 5 misli daha fazla görülür. Bu nedenle kıllanma sorununu basite almamak gerekir”
Hirsutizmin nedeni tümör ya da genetik bir hastalık olabilir mi?
Nadiren de olsa, böbreküstü bezi ve yumurtalık tümörlerin de androjen hormonları fazla salgılanmasına yol açtığı için aşırı kıllanma ve saç dökülmesi gibi şikâyetlere neden olduğuna işaret eden Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, bu vakalarda kıllanma aniden başladığını ve hızlı ilerlediğini söylüyor. Beraberinde kanser de hızlı ilerlediği için zaman kaybedilmemesi ve aniden başlayan ve hızlı ilerleyen erkek tipi kıllanma durumunda en kısa zamanda hekime başvurulması önem teşkil ediyor.
Böbreküstü bezini ilgilendiren, Konjenital Adrenal Hiperplazi adı verilen genetik hastalık, böbreküstü bezinde steroid hormonlarının sentezindeki bozukluklardan kaynaklanmaktadır. Bu hastalıkta erkek tipi kıllanma, saç dökülmesi, sivilcelenme ve kas kitlesinin artması, ağır vakalarda ise ses kalınlaşması ve klitoriste büyüme gibi bulgular görülebilir. Tanıda hormonal testler dışında genetik analizler de gerekebilir.
Bu hastalıkların dışında hastaların bir kısmında aşırı kıllanma için belirli neden bulunmuyor. Androjen düzeyleri normal sınırlarda olmasına karşın aşırı kıllanma olan, over ultrasonografisinde polikistik over saptanmayan ve regl düzensizliği bulunmayan hastalarda bu durum “İdiopatik Hirsutizm” olarak tanımlanıyor.
Aşırı kıllanma tedavisi
Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, aşırı kıllanma tedavisinin, farklı branşlar tarafından, birlikte değerlendirilmesi gereken bir problem olduğuna dikkat çekiyor.
Aşırı kıllanma şikâyetiyle başvuran kişilerde çoğunlukla görülen, polikistik over sendromu ve nedeni bilinmeyen hirsutizmde ilaç tedavisinden yararlanılıyor. En az 6 ay düzenli ilaç kullanımının yanı sıra, gerekirse kozmetik tedavi de uygulanabilir. Aşırı kıllanma tedavisinin kalıcı bir tedavi yönteminin olmadığı, kronik tedavinin gerekli olabileceği ve ilaçların ancak aylar içerisinde etki edebileceğinin unutulmaması gerekiyor. Bu süre içinde düzenli hekim kontrollerine devam edilmesi oldukça önemli.