Sonuçta yumurta mı tavuktan-tavuk mu yumurtadan ikilemi burada da var: Daha iyi imkânlar için gelinen ve içinde yaşarken akıl sağlığından olunan şehirler.
Henüz kesin yanıtı bulunmayan soru ise şu: İçinde yaşanan şehir büyüdükçe, içinde yaşayanlar neden deliliğe bir adım daha yaklaşıyor? Bir diğer Alman uzman Dr. Mazda Adli’nin bu konudaki tezi hem farklı hem iddialı: Sebep, kalabalıklar içinde yaşanan yalnızlık! “İnsanoğlunun beyni, şehir ortamında var olmaya uygun değil. Benim tezime göre, toplumsal yoğunluk ve toplumsal soyutlanma aynı anda yaşanmaya başlanırsa, en olumsuz etkisi bireyler üzerinde gerçekleşir. Şehrin stresine bağlı akıl hastalıkları, ancak bunun ardından söz konusu olabilir!” Londra’daki Hammersmith Hastanesi araştırmacıları ise cevabın “dopamin” olabileceğini savunuyor.
Dopamin, pek çok fonksiyona sahip bir sinir iletkeni. Temel olarak heyecanla ilgili bir kimyasal. Dolayısıyla insan, iyi ya da kötü bir sebeple heyecanlandığı zaman salgılanıyor. Örneğin dondurma yemenin verdiği keyif yüzünden de, deprem sırasında otomobilinizin anahtarlarını ararken de salgılanabiliyor. Şizofreni hastalarının beyninde ise dopamin seviyesi çok yüksek oluyor. Teori ise şu: Bir kent sakininin beynindeki dopamin üretimi, daha en başta yanlış gerçekleşmeye başlıyor. Örneğin bazı insanlarda, sürekli tekrarlanan stres bu duruma yol açıyor. Yoğun dopamin de sonunda şizofreni de dâhil, akıl hastalıklarına davetiye çıkarıyor.
Öte yandan kent yaşamının insan beyni üzerindeki diğer etkileri de araştırılıyor. Örneğin Londra’daki Queen Mary Üniversitesi’nde, uçak gürültüsünün çocukların öğrenme becerilerini olumsuz etkilediği, trafik gürültüsünün de bu olumsuzluğa tuz-biber ektiği tezi araştırılıyor. Dr. Mazda Adli ise şehirleşmeyi en az iklim değişikliği kadar tehlikeli buluyor. Hatta meseleye bambaşka bir açıdan bakıyor ve “Kentleşmenin aslında pek çok avantajı var. Biz kentlerde yaşamaya devam ettikçe kırsalın doğası daha da zenginleşecek. Oranın sunduğu sağlık, eğitim hatta bir bütün olarak yaşam imkânları daha iyi olacak” diyor.
Kentleşerek şizofren haline geldiğimizi belki de artık kabullenmemiz gerekiyor. Peki, bunu bir tercih olarak, kendi kendimize yaptığımızı nasıl kabulleneceğiz?..