KARANLIK BİR KUYU: ANOREKSİYA

Günümüzde giderek yaygınlaşan bir yeme hastalığı olan anoreksiya hakkında neler biliyorsun? Onu yalnızca ‘zayıflık hastalığı’ olarak tanımlıyor ve sadece mankenlerin başına gelir zannediyorsan, bu yazıdan öğreneceklerin var.

Yazı: Diyetisyen Güneş Aksüs
“Aslında ben çok iyiyim. Siz fazla şişmansınız!”
“Yemek yemek istemiyorum… Yok yok! Aslında hepsini yemek istiyorum, ne varsa hepsini!”
“Ama çok kalınım, kiloluyum… İnsanlar kilolu olmadığımı düşünüyorlar ama bence bacaklarım çok kalın. Belim de öyle…”
“Acaba yanaklarım fazla mı büyük? Zayıf olmak istiyorum. Daha da zayıf. Daha da!”
“Bugün hiçbir şey yemedim, anneme meyve yediğimi söyledim ve yanında yemekten birkaç çatal aldım. Yarın da yemeyeceğim.”
“Sanırım popom büyük benim. Bir daha yemek yemeyeceğim!”

Bu okuduğun satırlar sana ne kadar yakın? Arkadaşın, kız kardeşin veya ablandan böyle cümleler duydun mu hiç? Ya da sen düşündün mü? Bu konu gerçekten çok önemli ve eğer yanıtın evetse, bu yazıyı ciddiye almalısın.
“Anoreksiya nervosa” dediğimiz hastalık, bir çeşit yeme bozukluğu. Kendini çok kilolu, yağlı veya iri görmene neden olan, genelde ergenlik döneminde ortaya çıkan bu bozukluk, kilo almamak için az yeme, bazen hiç yemek yememe, bazen de aşırı yeme ve sonra tekrar hiç yememe şeklinde ortaya çıkabiliyor.
30’lu yaşlardan sonra aynı düşünce ve davranış tarzı devam ediyorsa zaten durum artık ciddi demektir ve işin sonu ne yazık ki pek iyi bitmiyor. Kendini kilolu gören veya daha da zayıf olmak isteyen bir genç kız, önce yediklerini yavaş yavaş azaltmaya başlıyor ve sonra neredeyse hiç bir şey yemeden yaşamaya çalışıyor. Peki, ya sonra?

Anoreksik Davranışlar
Anoreksiya hastalığı olan birisi, beslenme hakkında inanılmaz bilgiye sahiptir. Bugüne kadar takip ettiğim anoreksiya veya blumia gibi yeme bozukluklarında, karşıma oturan genç kızlar neredeyse tüm besinlerin kalorisini biliyorlardı. Peki bu ne işe yarıyor? Aslında, bu sadece durumu daha da zorlaştırıyor. Çünkü kilo almak veya kilo vermek için tek başına kalorinin bir anlamının olmadığını bilmek gerekiyor.
Bazı anoreksikler karbonhidratın kilo aldırdığını düşünürken, bazıları da yağların vücudunu daha çok yağlandıracağına ve kilo aldıracağına inanıyor. Bazıları sadece sebze ve meyve yerken, bazıları da sadece protein ile besleniyor ve asla ekmek, meyve, tahıl ya da yağlı gıdaları yemiyor. Tedavi edilmediğinde ve psikolojik olarak anksiyeteyi, kaygıyı arttıran durumlar yaşandığında, bir süre sonra su bile içemeyen hastaları hastaneye yatırmak zorunlu hâle geliyor. Tedavi edilmeyen hastalarda durum, önce kilo kaybı, psikolojik sıkıntıların artması, sonra hormonal bozukluklar, metabolik sorunlar ve ne yazık ki ölüm ile sonuçlanabiliyor.

Neden Yemiyorlar?
Sebebi herkeste aynı değil elbette, her hikâye birbirinden farklı. Ama bütün hikâyelerin ortak noktası, kişinin kendi bedeniyle savaşmasına sebep olması. Cinsel istismar, sözlü ya da fiziksel taciz, depresyon, takıntılar, büyümeme isteği gibi çeşitli psikolojik sebeplerle de yeme bozukluğu ortaya çıkabiliyor.
Psikiyatristler ve psikologlar, yeme bozukluğu gibi bir sorunda hastanın mutlaka ayrıntılı bir şekilde dinlenilmesi gerektiğini ve sorunun uzun süreli bir terapi ile çözülebileceğini söylüyor. Psikiyatristler bazen ilaç kullanımını önerse de, genellikle anoreksikler ilaç kullanımından pek hoşlanmıyor ve reddedebiliyor. Aynı şekilde, diyetisyene veya doktora gitmeyi de istemeyebiliyor. Genelde yolun başında değil, ortasında veya sonunda, işler ciddileşmeye başlayıp sağlık problemleri ortaya çıktığında bir diyetisyen veya doktora gitmeyi kabul ediyorlar. Anoreksik bireyin tedavi söz konusu olduğunda düşündüğü iki şey var:
– “Yaşamak için ne yapmam gerekiyorsa onu yapsam yeter, kilo almak istemiyorum.”
– “Artık bu sorun beni korkutmaya başladı, anoreksiyadan kurtulmalıyım.”

Uzman Desteği
Her ne düşünüyorsa düşünsün, böyle bir sorunu yaşayan bir kadın, diyetisyenin karşısına oturduğu ilk görüşmede hiçbir şey anlatmayabilir. Tedavinin veya iletişimin başlaması tamamen güven duygusu ile oluşur. Bugüne kadar takip ettiğim yeme bozukluğu danışanlarında hep gizemli hikâyeler, yaşadıkları büyük depresyon veya mutsuzluklar, tatmin sıkıntıları, hayatta var olma sorunları, yemek yemekten korkma, kilo almaktan korkma ve zayıf olmaktan dolayı mutlu olma gibi durumlar vardı. Anoreksik bir kadının tehlikeli düşüncelerinin altından genelde başka problemler çıkıyor ve bunun için güvenilir bir psikolog ile çalışmak gerekiyor.
Sen de yazdıklarımdan kendine bir pay çıkardıysan ya da böyle birini tanıyorsan, bil ki bu problemle başa çıkmak bir ekip çalışması gerektiriyor. Sadece psikolog veya sadece diyetisyen tek başına yeterli olmuyor. Egzersiz uzmanları bazen kilo almamak için aşırı spor yapan kadınlara, yağ yakımı veya kilo kaybına yol açmayan, sadece kas kitlesini korumaya yardımcı olan egzersizler veriyor. Tabii ki bu, beslenmenin düzene girmesinden sonra gerçekleşiyor. Çünkü hastanın genelde spor yapmayı bırak, yürüyecek hâli bile olmayabiliyor. Bir danışanım bana geldiğinde, “Anlatmak istediğim çok şey var ama konuşmaya bile gücüm yok” demişti. Bu cümle durumu çok net özetliyordu aslında.

“Aslında Ben Çok İyiyim!”
Bir başka danışanım, 38 kilo olmasına rağmen gayet enerjik gözüken bir genç kızdı. Bana her geldiğinde koyu makyaj yapıyor, süsleniyor, kendini daha da zayıf gösteren dar pantolon ya da siyah taytlar giyiyor ve ne kadar sağlıklı beslendiğini anlatıyordu. Anoreksiyalı birinden, başkasından asla duyamayacağın harika yemek tarifleri duyabilirsin. Bazıları pişirmeye de çok meraklıdır ama bu onların yediğini göstermez. Genelde yedirir, pişirirken de doyarlar. Yemek yedikten sonra oluşacak pişmanlık onlara her zaman korkutucu gelir ve bu onları yemekten vazgeçirir.
Aslında bu ‘incecik’ hâl, onların başlarda hoşuna gider. Bu 38 kiloluk kız da öyleydi. Regl görmemeye başlamıştı ama bana çok sağlıklı olduğunu anlatıyordu. Gözlerinin üzerinde renkli farlar da olsa, gözlerinde renk yoktu. Bembeyaz yüzü, solgun ve kurumuş cildi, cansız, mat saçları, incecik sesi ile aslında zor ayakta duruyordu. Beni ve ailesini iyi olduğuna ikna etmeye çalışan bu danışanım bir süre geldi, sonra bıraktı, sonra yine geldi, yine bıraktı ve yine geldi. Bu, gerçekten de uzun bir yol ve iniş çıkışlarla dolu. En çok ihtiyacın olan şey ise sabır ve sana destek olacak bir ekip!
Eğer, sen de zayıf olduğun hâlde kendini zayıf hissetmiyorsan, hâlinden memnun değilsen, mutsuzsan, bedenini beğenmiyorsan, yemek yemekten korkuyorsan, iştahlı olmak seni korkutuyorsa, lütfen söylediklerimi ciddiye al ve sana yardım edecek ekibini oluştur. En çok sevdiğin ve güvendiğin kişi kimse onunla başla. “Ben bu takıntı ve düşüncelerle baş edemiyorum ve iyi hissetmek istiyorum” de! Bu imkânsız değil, sadece zor… Ama istersen ve inanırsan yapamayacağın hiçbir şey yok. İlk önce bir psikiyatrist ve psikolog ile, sonra da seni anlayacak bir diyetisyen ile görüşmelisin. Sonunda kalori saymaktan vazgeçip bedenin senden ne istiyor onu öğrenecek, onu dinleyeceksin. Yolun sonunu değiştirebilirsin. Sen bir adım at, gerisi kendiliğinden gelir…

BENZER YAZILAR