KARŞINDA ÇAĞLA ŞIKEL

Ünlü model, sunucu ve son zamanlarda YouTuber kimliği ile öne çıkan Çağla Şıkel, bu ay WH’in 10. yıl özel sayısı için kamera karşısına geçti. Yüksek enerjisini hem kapağımıza hem de ekibimize yansıtan Çağla hakkında merak ettiğin her şey burada.

Çağla’yla yaptığımız çekim epey renkli geçti. Söyleşimizi okumadan önce çekim arkasına bir göz at… 

Cumartesi sabahı canlı yayınlanan televizyon programını sunduktan sonra direkt stüdyomuza gelen Çağla Şıkel, bizi oldukça enerjik bir biçimde selamlıyor. Gelir gelmez çekime neredeyse hazır; tek ihtiyacı olansa hızlıca bir şeyler atıştırmak ve bir bardak soğuk kahve…

İki çocuk annesi olan bu fit ve yüksek enerjili kadından gözlerimizi alamadığımızı itiraf etmemiz gerek. Çekim boyunca da enerjisini hepimize bulaştırıyor. Kapak çekimimiz iki saat gibi çok kısa bir sürede tamamlanıyor. Çağla kendinden öyle emin ve yaptığı işe o kadar saygı duyuyor ki, ona hayran olmamak mümkün değil. Üstelik son derece de sevecen: Görsel Yönetmenimiz Emine’nin sarılma isteğine kollarını kocaman açarak cevap veriyor.

Onu biraz daha yakından tanımaya hazır mısın? Hakkında merak ettiğin her şey, söyleşimizin satırlarında…

Bize biraz bale yaptığın ve Türkiye güzeli seçildiğin dönemden bahseder misin? O günden bu yana hayatına baktığında nasıl bir dönüşüm geçirdin?
Türkiye güzeli seçildiğimde 17 yaşındaydım. Şu an 39’um. Bale benim için çok büyük bir tutkuydu. Yaklaşık olarak 5,5-6 yaşında bale yapmaya başladım. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nın hem ortaokul hem de üniversite sınavlarını kazandım. İlkokulda Atatürk Kültür Merkezi’nde çocuk balesi dansçısı olarak seçilmiştim. Orası ve okulla birlikte eş zamanlı olarak 17 sene boyunca dans ettim. Üniversite ikinci sınıftayken bazı danslı organizasyonlarda ve kliplerde yer almaya başladım. Organizasyonlarda grup olarak dans ediyorduk. Yarışmalara katıl, mankenlik yap diyenler vardı ama açıkçası benim aklımdan böyle bir şey geçmiyordu. Öyle bir özgüvenim de yoktu. Kendimin farkında değildim belki de… 1996’daki Miss World yarışmasında dansçı olarak yer almıştım. Orada Uğurkan Erez ile karşılaştık. Beni yarışmaya katılmaya ikna etti ve bir sene sonra apar topar yarışmaya katıldım. O dönemde de okulumu bitirdim. Yarışmadan sonra tüm hayatım değişti tabii… O günden sonra hem tanınmaya hem de coşkulu bir şekilde çalışmaya başladım ve yaklaşık 20 sene oldu.

Oldukça yoğun bir hayatın var. Bu sıralar Kanal D’de hafta sonları canlı yayınlanan Magazin D programını sunuyorsun. Program nasıl gidiyor?
Program keyifli gidiyor. İlk başlarda magazin sunma konusunda biraz çekinmiştim açıkçası. Sadece sunucu kimliğimle yer almak ve o ekiple çalışmak, Kanal D ailesinin bir parçası olmak çok güzel bir duygu.

Bir de Çağla isimli bir YouTube kanalın var. Bu kanalı açma fikri nasıl doğdu?
Bana çok soru sorulmasından ve çok merak edilen yönümün olmasından dolayı, bu sorulara cevap vereceğim bir platform istediğim için olabilir. “Bu makyajı nasıl yapıyorsun Çağla?”, “Bu ojeyi nereden buldun?”, “Saçını nasıl böyle topluyorsun?” gibi sorular geliyordu. Ben de YouTube’un bunları cevaplayabileceğim bir platform olabileceğini düşündüm. Sevgili Feride Edige’ye gidip danıştım. “Böyle bir kanal açsam ne olur? Beni kime yönlendirebilirsiniz?” diye sordum. İki-üç ay sonra Prodigy Story Tellers diye dijital bir platform açacaklarını öğrendim. “Lütfen iki ay bekle. Dijital ajansımız kuruluyor ve bunun ilk ünlüsü sen ol” dedi. Ben de havalara uçtum tabii. Böylece ekiple birlikte çalışmaya başladık ve işler hiç beklemediğimiz bir noktaya geldi. Açıkçası bu kadarını hayal etmiyorduk.

Videolarındaki tavrın oldukça doğal. Çekimleri nasıl yapıyorsunuz?
Günde 2-2,5 buçuk saat içerisinde altı video çektiğimiz oluyor. Aslında bu işin bana keyif işi gibi gelmesinin en büyük sebebi, hiç karışanımın olmaması ve çekimlerimizin hiçbir şekilde kesintiye uğramaması. Hepsini bir kerede günahıyla, sevabıyla çekiyoruz. Belki de işin gerçekten kusursuz olmaması, görüntülerin doğal olması ve söylemlerimdeki hatalar, insanlar tarafından seviliyor. Çok benlik bir iş olduğunu düşünüyorum. O rahatlık ve doğallık insanlara da yansıyor zaten.

Videolarına nasıl dönüşler alıyorsun? Instagram ya da YouTube üzerinden sana en çok sorulan sorular neler?
Gençler daha çok sivilce ve siyah noktalarla ilgili sorular soruyor. İlaç ismi önermiyoruz. Dermatoloğuma danışarak doğal karışımlar öneriyorum. Tabii ki hiçbir şeyi yapmış olmak için yapmıyoruz. Tepkiler ise inanılmaz. Büyük bir sevgi var. Beni manken ya da sunucu olarak tanımayan, YouTuber olarak gören genç bir kitle var. Görünce çığlık atıp, “Aaa bu çok tatlı bir YouTuber” diyorlar ve adımı bile bilmiyorlar. Televizyon izlemeyip sadece dijital platformları -özellikle YouTube’u- takip eden bir kesim var. Bana kalsa hepsi gelsin karşıma otursun, sorularını sorsun ve ben anlatayım isterim. Müsait olduğum zamanlarda hepsinin sorularını yanıtlamaya çalışıyorum. “Kalp atar mısın?” diyenlere mutlaka kalp atıyorum. Hiçbirini karşılıksız bırakmak istemiyorum. Ama dediğim gibi şuraya 100 kişi otursun, oturur konuşurum onlara.

“DAHA İLERİSİ İÇİN HAYALLERİM VAR DİYEMEM. ÇÜNKÜ HİÇ BU KADAR GÜZEL BİR HAYAT HAYAL ETMEMİŞTİM.”

Seni medyada birilerini eleştirirken ya da hakkında yapılan yorumlara cevap verirken görmüyoruz. Genelde ya çocuklarınla geçirdiğin anları ya da eğlenceli ve bilgi verici paylaşımlarını görüyoruz. Yine de eleştiri aldığın oluyor mu ve olursa ne yapıyorsun?
O kadar tuhaf bir şey ki… 2,4 milyon abonem var ve bir kişi de kötü bir şey yazmıyor. Gerçekten seven bir takipçi kitlem oldu. Bir tane dahi yorum silmiyorum. Özellikle böylesine kirlenmiş bir ortamda bu müthiş bir şey. Fakat bana kendi platformumdan -herhalde engelleneceklerini bildikleri için- bir şey söylemeyen ama magazin hesaplarının altına yorum yapanlar oluyor. Bu yorumlara hakarete varmadığı sürece, esprili yanıtlar da verdiğim oluyor. Artık bağışıklık kazandım diyebilirim. Instagram hesabımı sonradan açtım. Bir insanın bir insana kolayca hakaret edebilmesi ilk zamanlar çok ağrıma gidiyordu. Kendimi karşı tarafın yerine koymaya çalışıyordum. Birine hakaret edebilmek için ne hissedebilir, nasıl bir ruh hâline sahip olabilirsin ki! Hayatım boyunca birinin canını acıtıp, hakaret edip sonra da arkamı dönüp yoluma devam etmedim. Biri bana çok büyük bir kötülük yapmış olsa bile hırsımı almak için yapacağım şey kişiliğine, hayatına ve fiziğine hakaret etmek olmazdı. Artık çok ilgilenmiyorum bunlarla, avukatım ilgileniyor. Bu platformda o kadar da özgür olmadıklarını hissettirmek için bir şeyler yapılması lazım. Eskiden ünlülere ya da tanınmış kişilere bir şeyler söylemek kolay değildi. Şimdi o kadar elleri altındayız ki evlenme teklif etmek isteyen de, küfür etmek isteyen de rahatça edebiliyor. İnsanların özgür olabildiği bir ortam oluştu ama bunun da bir sınırının olması gerektiği bilinmeli.

Zorlandığın konular olduğunda kendini nasıl motive ediyorsun?
Benim genellikle zorlandığım konular çocuklarımla ilgili oluyor. Hemen yaşadığım sorunla ilgili bir kitap alıyorum. Sonuçta bunu yaşayan tek kişi değilim. Milyonlarca anne ya da baba aynı sorunları yaşıyor. Okuduğum kitaplar beni inanılmaz rahatlatıyor. Mesela bir gün çocuklarıma bağırdım ve ardından moralim çok bozuldu. Sonra internete girdim ve Bağırmayan Anneler diye bir kitap buldum. Onu alıp okumak inanılmaz iyi geldi. Kafamdaki soruların cevabını okuyarak alıyorum. Genellikle hayatla ilgili çok sık problem yaşamıyorum ama spor yapmak, derin nefesler almak, meditasyon yapmak, arkadaşlarımla buluşmak veya dışarı çıkıp bir şeyler içip dans etmek, kendimi çok özgür ve iyi hissettiriyor.

Günümüzün güzellik algısı ve kadınların bedenlerini algılayışları konusunda ne düşünüyorsun?
Bu biraz bizim de çok fazla göz önünde olmamızdan kaynaklanıyor. İnsanların fizikleri ile yargılanmasından çok büyük utanç duyuyorum. Üstelik bunu en çok kadınlar yapıyor. Biz hemcinslerimizi korumayacaksak, bunu kimden beklememiz gerekiyor? Kimse kusursuz değil ve kimse kendinde insanları fiziksel özelliklerine göre yargılama hakkı bulmamalı. İnsanların başkalarına ne kazandırdıkları ile ilgilenilmeli. Ben bir insana far sürmeyi bile öğrettiysem ya da hayatta mutlu olabileceği şeylerle ilgili birkaç tüyo verdiysem veya o gün bir kitap alıp okumasına neden olduysam, bu çok önemli bir şey. Kötü göründüğümüz bir fotoğraf ile mutlu olabilecek çok insan var etrafımızda.

“Birinin beni beğenmesi ya da beğenmemesi; hayata bakışımı, o günkü modumu ve içsel yolculuğumu değiştirecek bir şey değil. Çünkü ben hatasıyla, sevabıyla, kusuruyla tekim. Sürekli başkalarında hata arayarak ve başkalarının yanlışlarıyla mutlu olmaya çalışarak nereye kadar gidebilirsin ki?”

Oldukça ince ama güçlü görünen bir bedene sahipsin. Bize biraz egzersiz programından bahseder misin?
Yaz tatili olduğu için haftanın beş günü Bodrum’da çocuklarımla beraberim. Orada zaten sabahtan akşama kadar havuzun içindeyim ve son derece hareketli zaman geçiriyorum. Bu nedenle yazın genelde kilo veriyorum. Hafta sonları İstanbul’a geldiğimde mutlaka egzersiz yapıyorum ve mümkünse masaj yaptırıyorum.

“İstanbul’da olduğum kış döneminde ise haftada üç gün egzersiz yapıyorum. Çünkü yapmadığım zaman zayıflıyor ve kas  kaybediyorum. Bünyem belli bir düzene alıştığı için düzenimi bozmamaya çalışıyorum. MAC G-Mall’un içindeki kulüpte, eğitmenlerim Turgut ve Erdal ile birlikte ağırlık çalışıyoruz. En sevdiğim ve en çok etkisini gördüğüm hareket ise deadlift. Lunge ve squat hareketlerini de çok seviyorum. Bir saat süren ama oldukça yoğun bir antrenman düzenim var.”

Kilo konusunda “Ne yesem fayda etmiyor” diyorsun. Bu sadece genetik mi, yoksa yediklerini çok iyi mi yakıyorsun?
Kesinlikle genetik etki var ama iyi de besleniyorum. Aslında hamburger, patates kızartması ve cips yemeyi seviyorum. Ancak tatlıyla ve gazlı içeceklerle hiç aram yok. Börek ve patates haricinde hiçbir kızartma ile işim olmuyor. Evimizde yemek yapıyorsak –hele ki çocuklarla birlikteysem- en şifalı, besleyici ve vitaminli olanları tercih ediyoruz. Küçükken annem sürekli bana bir şeyler yedirmeye çalışırdı. Hatta “Bu çocuk neden bu kadar zayıf?” diyerek doktora götürmüştü. Babamsa tiroit problemimin olduğunu düşünüyordu. Doktorun yanıtı ise şuydu: “Bu kızın metabolizması inanılmaz çalışıyor. Şu an siz ona taş da yedirseniz kilo almaz. Hiç uğraşmayın.” Büyük ihtimalle o dönemden bu döneme kurmuş olduğum beslenme düzeni, yaptığım egzersizler ve içtiğim su miktarı, metabolizmamım aynı hızda çalışmasını sağlıyor.

“YERİMDE DURAMIYOR, BİR YERDE UZUN SÜRE OTURAMIYORUM. OTURMAK BENİ MUTSUZ EDİYOR. NE ZAMAN PİLİM BİTECEK BİLMİYORUM!”

Günlük bakım rutinin nelerden oluşuyor? Aylık ve yıllık olarak yaptırdığın bakımlar var mı?
Eve çok yorgun ve geç de gelsem mutlaka cildimi temizliyor; tonik, göz altı ve yüz kremimi sürüyorum. Kaş ve kirpik serumu kullanıyorum. Dermatoloğum Ömür Tekeli’nin uygun gördüğü bakımları mevsimsel olarak yaptırıyorum. Onun dışında evde hiç boş durmam. Çocuklarımla oynadığım sırada bir gün altın, bir gün mor maske yapıyorum. Maskelerin cildimde bıraktığı etkiyi seviyorum. Çok tembel bir tip değilim açıkçası. Balkonda çay içerken bile saçıma tatlı badem yağı sürebilirim.

Anne olduktan sonra hayatında neler değişti? Anne olmanın sence en güzel ve en zorlu yanları neler?
Bir sorunla tek başına başa çıkmak zorunda olman en zor yanı aslında. En güzel yanı ise hayatta başka hiçbir şeyle ilgili böyle bir gurur hissetmeyecek olmak…

“Ünlü bir annenin çocuğu olmasına rağmen şımarmamış, tatlı, mütevazı çocuklar yetiştirebilmiş olmak benim için çok büyük gurur kaynağı. Anne olduktan sonra hayatım tamamen değişti. Sorumluklarım da endişelerim de arttı. Ama bunlar da anneliğin tatlı yanları bence.”

Kendini şarj etmek ve kafa dinlemek için neler yapıyorsun?
Egzersiz çok iyi geliyor. Bazen spor salonuna sürünerek gidiyorum, canımın istemediği zamanlar oluyor. Ama esnemeye ve egzersiz yapmaya başladığımda, vücudumun harekete ihtiyacı olduğunu ve bütün dertlerimi unuttuğumu fark ediyorum. Salgıladığım endorfinin yarattığı mutluluğu hayatta hiçbir şey vermiyor. Çünkü hem çocuklar hem de iş aynı anda çok yorucu oluyor. “Şuraya gideyim de üç gün kimse olmadan vakit geçireyim” diyebilen biri değilim. Gitsem üçüncü dakikada maske yapmaya kalkabilirim. Yerimde duramıyor, bir yerde uzun süre oturamıyorum. Annem bu huyuma deli oluyor. Geçtiğimiz günlerde rahatsızlandım, o sırada çocuklar plajda arkadaşları ile oynuyordu. Yine duramadım yerimde. Kalkıp havuza girdim ve Uzay’la oynadım. Oturmayı seven bir tip değilim. Ne zaman pilim bitecek bilmiyorum!

İleriye yönelik olarak farklı planların, projelerin var mı?
Şu an hayata çok zor yetişiyorum. Çok hızlı bir trenin içerisindeyim ve aldım başımı gidiyorum. Geleceğe dair ne çocuklarımla ne de kendimle ilgili çok fazla plan yapmıyorum. Yaz boyunca televizyon kanallarıyla görüşmeler yaptım. Normalde kendimi bu konularda kasarım. Bu sefer içimde enteresan bir huzur var. Her şey içime siniyor demesem de hayırlısını istiyorum. Önümüzdeki aylarda televizyonda farklı bir programda yer alma ihtimalim var. Daha ilerisi için hayallerim var diyemem. Çünkü hiç bu kadar güzel bir hayat hayal etmemiştim. Bence hayal etmemek daha güzel. Böyle olunca daha fazlası geliyor. İnşallah böyle devam eder.

Son olarak WH okurlarına tavsiyelerin neler?
Egzersize dönemsel bir şey olarak bakmamak gerek. İleride kuvvetli bir yaşlılık geçirmek istiyorsak, vücudumuza yatırım yapmaya önceden başlamalıyız. Üç ay çok kasarak çalışıp sonra uzun bir dönem ara verip “Yeniden başlayacağım” demek bile egzersizin ruhuna yakışmıyor. Çünkü egzersizin hazzını alan, onu asla bırakmaz. Dolayısı ile en büyük tavsiyem egzersizi yaşam tarzı hâline getirmeleri.

Söyleşi: Pınar Şen

Fotoğraf: Kerem Çobanlı

Styling: İrem Arkan

 

 

BENZER YAZILAR