Galatasaray’ın yıldızı Wesley Sneijder, 30 yaşını geçmiş olmasına rağmen hala kendisine yeni hedefler koyuyor ve ulaşmak için her şeyi yapmaya hazır. Vincent De Vries’nin yazısı.
Wesley minibüsünden indiğinde ilk fark edilen şey , bu adamın ne kadar fit olduğu. Üstelik bu fitlik sadece görüntüde değil, Hollandalının form grafiği de bunu doğruluyor. Gülümseyerek, “Sanırım bu günlerim 2010 yılı ile karşılaştırılıyor. Fakat o sezon belki de futbol hayatımın en iyi yılını yaşamıştım” diyor. Gökhan Saki’nin de aynı minibüsten inmesi bir rastlantı değil. Ünlü dövüşçü, Sneijder’in iyi bir arkadaşı olmanın yanında, aynı zamanda özel antrenörü. Bugün hafif ağır sıklet kategorisinde dünyanın bir numarası, Sneijder’i zor bir dönemin ardından yeniden forma sokan adam. “O olmadan Sneijder geçen yaz Brezilya Dünya Kupası’na katılamazdı” demek, Saki’ye göre biraz abartmak olur. Ancak Wesley’nin Saki ile yaptığı antrenmanların ona çok şey kazandırdığı su götürmez bir gerçek. Daha sonra bu konu üzerinde daha fazla duracağız. Ama ilk önce biraz geçmişe gidelim. 2009 yılında Real Madrid’den Inter’e transfer olduktan sonra
muhteşem bir form grafiği sergileyen Sneijder, Milano ekibiyle Serie A, İtalya Kupası ve Şampiyonlar Ligi’ni kazanmakla kalmadı; FIFA Ballon d’Or ödülüne aday gösterildi. Ancak sonraki dönemde gözden düşen ve fazla forma şansı bulamayan Hollandalı, 2013 yılının Ocak ayında Galatasaray’a transfer oldu.
Devre arasında geldiği Galatasaray’da daha ilk aylarında şampiyonluğa yaptığı katkı, Juventus’a vurduğu öldürücü darbe, derbilerdeki muhteşem golleri ve kritik maçlardaki hayati performanslarıyla Hollandalı, kısa sürede taraftarın sevgilisi haline geldi. Hagi’den bu yana en çok 10 numaralı forma satışına ulaşılmasıysa bunun en güzel kanıtı. Ancak Galatasaray’a transfer olduğu 2013 yılında Hollanda Milli Takımı’nın antrenörü olan Louis van Gaal, bundan pek de etkilenmişe benzemiyordu. Sneijder’in oyununu beğenmediği ve takım liderinin düşüşünün
belirgin olduğu düşüncesiyle Wesley için üzücü bir karar verdi. 2013 yazında Asya’da yapılacak kamp seyahatinden önce Sneijder, kaptanlık bandını iade etmek zorundaydı. Hemen sonrasında yapılan Çin ve Portekiz hazırlık maçlarında da forma şansı bulamadı. Kısacası, Sneijder için Dünya Kupası bir anda çok uzak bir hayal gibi görünmeye başlamıştı. Bu pek de beklenen bir durum
değildi. Çünkü Wesley sadece üç yıl önce 2010 Dünya Kupası’nda takımının finale kadar gelmesinde en önemli pay sahiplerinden biriydi. Louis van Gaal’ın Dünya Kupası hazırlık safhasında Sneijder’in performansını eleştirel bir gözle takip etmesi ve üst seviye futbol için yetersiz bulması, Hollandalının bir şeyi fark etmesini sağladı: Brezilya’ya gitmek istiyorsa tüm gücü ile savaşması ve ne Hollanda’da, ne de Türkiye’de tek bir hata yapmaması gerekiyordu. Ancak bu şekilde hocasını kendisine ihtiyaç olduğu konusunda ikna edebilirdi.
Öyle de yaptı. Dünya Kupası’nda yer almaya kararlı olan Sneijder (ki sonradan bu dönemde gerçekten tam formda olmadığını kabul etti), sadece Galatasaray’ı elinden tutup zirveye çıkarmakla kalmadı. O kadar sıkı çalıştı ki, Dünya Kupası’nın hemen öncesinde, hiçbir zaman olmadığı kadar formdaydı. Çok çalıştı ve ödülünü van Gaal tarafından Dünya Kupası kadrosuna seçilerek
aldı. Sneijder için bunu nasıl başardığının tek bir yanıtı var: “Antrenman, antrenman, antrenman…”