KİLOLARI VER DÜNYALARI KAZAN: CHRIS PRATT

2Pratt kariyerinde birçok farklı fiziğe sahip adamı canlandırdı (Pratt, “Sorun değil, direkt Pratt şişko bir adamdı diyebilirsin” diyor). Ancak şu anda fit kalmaya kendini adamış durumda. Bisikletlerimizle Los Angeles’ta pedallara asılıyorken, Pratt triatlon macerası için ne kadar sıkı hazırlandığını anlatıyor. Sabah erken saatte yapılan yüzme seansları, günde çift antrenmanlık tempo ve çılgın koşular… Tüm bunların Zero Dark Thirty çekimleri sırasında tanıştığı donanma askeri Jared S. olmadan olmayacağını da ekliyor. Pratt görmüş geçirmiş bir adam. Çok şişman günleri de oldu, fit olduğu da. Kariyerinde çok zor zamanlar da geçirdi, zirvede de yer aldı. Kendi özelliklerini kaybetmeden Hollywood’da kendine yer bulmak için çok savaştı ve gördü ki, o kendi vücuduna iyi baktığı zaman, diğer şeyler bir şekilde kendiliğinden halloluyor: “Bir aktör olarak fiziksel yönden kendimi geliştirmezsem, bir role mental olarak hazırlanmam da zorlaşıyor. İçimde bir yerlerde her zaman bilsem de, her şeyin başının vücuduma iyi bakmak olduğunu anlamak, düşündüğümden çok daha fazla zamanımı aldı.”

Bundan sadece iki hafta sonra Pratt, Santa Monica’da bir havuzda, günbatımından hemen önce yüzme antrenmanları yapıyor. Gökyüzü griden mora doğru bir dönüşüm içinde.Triatlon macerasına sadece bir hafta kaldı. Performansını artırması ve yüzerken yavaşlamadan kafasını kaldırarak ne durumda olduğuna bakma yeteneğini geliştirmesi gerekiyor. Bu triatlon sporcuları için önemli bir beceri. Sonrasında bana yüzmeyi antrenmanlarına dahil etmekten ne kadar mutlu olduğunu anlatmaya başlıyor. Kendini ne kadar çabuk geliştirdiğinden ve yüzme tekniğinin öneminden
bahsediyor. Serbest yüzmedeki stili güçlü ve kontrollü.

Pratt’in kendi yükselişi ise bu kadar kolay olmadı. Seattle’ın doğusunda yer alan Lake Stevens’da büyüyen Pratti, lisenin en iyi güreşçilerindendi. Aynı zamanda Amerikan futbolu oynuyordu ve
tiyatro oyunlarında yer alıyordu. Annesi yıllar boyu kasiyer olarak çalıştı ve geçtiğimiz sene hayatını kaybeden babası inşaat işleriyle uğraşıyordu. Pratt azimli, çalışkan ve alçakgönüllü olma konusundaki hayat derslerini, babasına ve koçlarına borçlu olduğunu söylüyor. Ancak aldığı bu derslere rağmen liseyi bitirdiğinde hala gelecekle ilgili hiçbir planı yoktu.

O da bazı arkadaşlarıyla birlikte Maui’ye gitti. Birçok insan onun bu dönemini ‘evsiz’ biri olarak geçirdiğinden bahsediyor. Pratt ise durumun o kadar da kötü olmadığını anlatıyor: “Bir karavanda
yaşıyordum. Ancak insanlar, üstünde para istediğimi yazan bir kartonla kaldırımda yaşadığım hikayesini daha çok sevdi. O dönemde hayatım arkadaşlarımla balık tutmaktan, içki ve esrar içmekten ibaretti. Yemek ve bira masrafını çıkaracak kadar çalışmak bize yetiyordu. Bir sorumluluğum, hiçbir mal varlığım, hatta ikamet adresim bile yoktu. Aslına bakarsan her şey harikaydı ve kesinlikle hayatımızın en iyi zamanını yaşıyorduk.” Sonrasında Pratt’in başından Forrest Gump filmini hatırlatan bir olay geçti. Oyuncu ve yönetmen Rae Dawn Chong, garson olarak çalıştığı restoranda Pratt’i keşfetti ve 19 yaşında Los Angeles’a ilk adımını atmasını sağladı.

Pratt, o zamandan beri Los Angeles’da. Kendini gerçek bir taşralı gibi gören Pratt buradan nefret ettiğini söylüyor. Los Angeles’a geldikten sonraki 10 yıl Pratt’i belki bir star haline getirmeyen ama endüstrinin saygısını kazanmasını sağlayan çalışmalarla geçti. Star Trek ve Avatar filmlerinde oynadığı rollerde pek de fark edilmedi. Bugün geriye dönüp baktığında, Pratt o zamanlarda yeteri kadar kendine güveni olmadığını düşünüyor. Ama eksiklerini bir şekilde rasyonalize etmesini de biliyormuş: “Otantik bir adam olduğumu ve kariyerimin böyle seyredeceğini düşünüyordum. Belki bir Marvel süper kahramanı olmayacaktım ama bir şekilde iş bulacaktım ve garsonluk yapmama gerek kalmaycaktı. Bu bile tek başına harikaydı.”

4
5

 

BENZER YAZILAR