Korkma Ye! adlı kitabında Psikoterapist ve Psikolojik Danışman Zaza Yurtsever, diyet kısırdöngüsüne girmiş insanları bilinçlendiriyor.
Onları yeme bozukluklarına teşvik eden faktörleri ortaya çıkararak normal olmanın gerçekte ne anlama geldiğini bizimle paylaşıyor.
2006 yılında yapılan bir araştırmaya göre, diyet endüstrisinin Amerika’da sadece o yıl yaptığı ciro 100 milyar dolarmış. Buna bakarak, diyet ürünler satmanın ne kadar kazançlı bir iş olduğunu hemen anlayabiliriz. Ancak maalesef yaşadığımız dönemde bu tür ürünlerin satışı, toplum adına oldukça tehlikeli bir hâle büründü. Ortaya çıkmış olan sınırsız sayıda diyet ve herkesin sahip olmak istediği mükemmel vücut hayali, insanların beslenmesini ve yiyeceklerle olan ilişkilerini bir hayli bozdu.
Düşünecek olursan, şu an gerçekten gönül rahatlığıyla makarna yiyen kaç arkadaşın var? Ya da bir bakıyorsun yumurta günün düşmanı ilan edilmiş. (Fakat bir hafta sonra faydalı olduğu söyleniyor.) Birbiriyle çelişkili bu gibi fikirlerin sürekli ortalıkta olması, insan psikolojisini allak bullak ediyor olmalı. Kişi ne kadar sağlıklı beslenmek isterse, kaosun içinde o kadar boğulmaya başlıyor.
Çok yakın bir zamana kadar sosyal hayatın içinde bir keyif olarak görülen yemek kültürü, artık insanları çeşitli paranoyak duygulara sokan görünmez bir savaş alanına dönüştü. Birbiriyle tamamen zıt ve değişken teoriler üreten bilim insanları, her gün yeni bir bilgiyle ve yeni bir diyet tipiyle karşımıza çıkıyor. Süt ürünleri olmayan diyet, kan grubuna göre diyet gibi yepyeni kurallar yaratılarak insanların yemekle ilişkisi tamamen bozuluyor.
Toplumun büyük bir çoğunluğundan birkaç adım önde olan diyet endüstrisi, halk arasındaki hoşnutsuzluğun farkına vardıktan sonra, diyet kelimesini çok fazla kullanmamaya başladı. Şimdilerde ‘sağlıklı beslenme’ ve ‘besin intoleransı’ gibi kavramlar çok daha sık karşımıza çıkıyor.
Korkma Ye! kitabının yazarı Zaza Yurtsever’in amacı, eskiden yemekle ilişkisi gayet normal olup, gördüğü örneklerden dolayı diyete başlamış ve sonunda kendini bir kısırdöngünün içinde bulmuş insanların, yeniden kendini bulmasına destek olmak. Zaman içinde normal yeme alışkanlıklarını tekrar kazanmak ve sonunda kişisel anlamda ideal bir kiloya gelmek mümkün.
Suçluluk Duygusuyla Yemek
Kilo vermeye çalışanların en büyük sıkıntısı kendini hep aç hissetmesidir. Diyet yapmayan biri sadece gerçekten aç olduğuna açlık hissederken, diyete kafayı takmış insanlar çoğunlukla aç yaşadığı psikolojisine girer. Yiyecekler onlar için yasak ve serbest adı altında iki gruba ayrılır. Biraz düşünürsen böyle bir fikrin ne kadar çılgınca olduğunu anlayabilirsin. Bir konuya yaklaşımın en sonunda ‘evet-hayır’a varıyorsa, bil ki oldukça yanlış bir yerdesin. Çünkü bu tarz bir düşünme sistemi, yaşadığımız gezegende sadece özgür iradesi olmayan, cansız bilgisayarlar için geçerli. Dolayısıyla konu ne olursa olsun, zihninin ona yaklaşımı iyi ve kötü kavramları arasında kilitlendiyse, anla ki artık yardım alman gerekiyor.
Yasak kavramıyla yaşayan insanlar, büyük bir zamanını yapmaması gereken şeyi düşünerek geçirir. Sana “mavi bir ağaç düşünme” dersem, ilk olarak ne düşünürsün? Beynin algısında olumsuz kalıp yoktur; dolayısıyla ‘yapma’ komutu ‘yap’ olarak algılanır. İşte bu nedenle insanlar diyete başladığında bir savaşa girmişçesine büyük bir mücadeleye başlar. İlk zamanlarda motivasyon yüksek olsa da, zaman geçtikçe ödünler verilir ve sonuçta diyet suçluluk duygusuyla biter. Konuyu gözünde daha rahat canlandırmak için, bahsettiğimiz kitaptan birkaç örnek verelim:
Düşünce: “Yiyeceklerin bazıları kilo almaya yol açar (çikolata, makarna, alkol vs). İncelmek istiyorsam bu tür yiyeceklerden uzak durmalıyım ve kalorisi düşük yiyecekler tüketmeliyim.”<p>
Gerçek: Kilo almaya yol açan şey gıdaların kendisi değil, miktarları ve onları tüketme biçimimizdir. Aşırı tükettiğinde ya da acıkmadan yediğinde neredeyse bütün yiyecekler kilo almana
neden olur.
Düşünce: “Uzmanlar nasıl beslenmem ve neler yemem gerektiğini benden daha iyi bilir.”
Gerçek: Bu kanaatle diyet uzmanlarına hayatınla ilgili ciddi bir güç verir ve başarını ya da başarısızlığını da onlara yüklersin. Severek ve zevk alarak yemek yerine, canının çekmediği şeyleri yersin.
Düşünce: “Tek sorunum kilom, başka bir sorunum yok.”
Gerçek: Bu kanaati içselleştirdiysen, zamanını bir diyetten öbürüne geçmekle, bir diyetisyenden öbürüne gitmekle geçirirsin. Çünkü kilo sorununun psikolojik nedenleriyle ilgilenmek istemez ya da böyle bir nedenin olduğunu göremezsin. Oysa kilo psikolojik bir sorundur.
Zaza Yurtsever’in kitabında, yeme bozukluklarından yeme bağımlılıklarına kadar birçok konuda yararlı bilgiler bulman mümkün. Yemeyle ilgili problemler senin için bu kadar ileri safhada değilse ve sen sadece yeme davranışını değiştirmek istiyorsan da güzel egzersizler bulabilirsin.
Yazara göre her şey kişinin doğru soruları sormasıyla başlıyor: Canın bir şey yemek istediğinde bu gerçekten bedensel bir açlık mı? Peki kıtır kıtır bir şey mi, yoksa yumuşak bir şey mi yemek istiyorsun? Tatlı mı, ekşi mi? Bu gibi sorularla ne istediğini bulabilir ve doyuma ulaşabilirsin. Normal yemek yemeye geçmek, sevdiğin şeyleri yemen anlamına gelir. Sürekli yasak yiyecekleri düşünmek normal değildir.
Kitaptaki çalışmaların en çarpıcı olanlarından biri, saatine göre yemek yemekten vazgeçmek. Diyet kültürü ile ortaya çıkmış olan “sık sık ama az az ye” efsanesi, bizlere metabolizmamızın bu sayede her zaman işler hâlde kalacağı ve kan şekerimizin düşmeyeceği şeklinde açıklanır. Yurtsever, “Ancak böyle bir yaklaşım şu ana kadar ne bir kilo problemini çözmüş ne de yeme ataklarına iyi gelmiştir” diyor.
Sonuç olarak ilk yapacağın şey, kendini olduğun gibi kabul etmek ve yargılamamak olmalı. Yıllardır içinde büyüttüğün olumsuz düşünceleri temizlemek için uzmanlardan yardım alabilirsin. Unutma ki, bu bir süreç ve kendine karşı her zaman sabırlı olmalısın. Dahası, bedeninin karmaşık bir yapısı olduğunu bilip ona da saygı duymalısın. Çevresel nedenlerden dolayı beyninde oluşmuş fikirleri terk ettiğin anda, bedenin sana doğru yolu gösterecektir. Çoğunluğun doğruları yerine bir birey olarak kendi doğruların olduğunu ve bunlarla yaşamanın sana mutluluk ve özgürlük getireceğini asla aklından çıkarma.