Çöl maratoncusu: Sınırları zorlayan bir başarı hikayesi

kosmak

İlk ultra maraton ve sınırları keşfetmek

İlk birincilikten sonra sıra ilk ultra maraton deneyimine gelmişti. Bu fikir de 2010 yılında çalıştığım bankanın doktorunun beni arayıp, “Likya Yolu Ultra Maratonu’na gidelim mi?” demesiyle ortaya çıktı. “Nasıl olur?” diye düşündüm. Tam 250 km’lik bir yarıştan bahsediyorduk. Yıllar önce yurt dışında başlayan ve bugün yüzlerce sporcuyu peşinden sürükleyen ultra maratonlar, kendine yeterlilik teması üzerine kurulu oluyor. Bir hafta boyunca ihtiyaç duyacağınız tüm giyim ve yiyecek malzemelerini (su hariç) sırt çantanızda taşıyorsunuz. Bazen yemek pişirmeniz için sıcak su veriliyor, bazen onu bile bulamıyorsunuz. Tek bir etaptan veya farklı etaplardan oluşabiliyor. Böyle bir yarışta en önemli unsurun mental güç olduğunu, bu ultra maratona katılarak öğrendim. Fiziksel performansınız ne durumda olursa olsun, her an sürprizlere hazırlıklı olmanız ve dayanıklılığınızı korumanız gerekiyor. Ben de yarışı bitiren 10 kişiden biriydim ve sınırlarımı gerçek anlamda ilk kez test etmiş oldum.

Böylesine bir maceradan sonra hiçbir şey aynı kalamazdı. Sınırlarımı keşfetme ateşi bir kez yüreğime düştükten sonra, yeni hedefimi belirlemiştim: Neden bir çölde ultra maraton koşmuyordum? 2011 yılında ilk rotam, Asya kıtasındaki Gobi Çölü’nde koşulan, 250 km uzunluğunda olan ve bir hafta süren Gobi Çölü Ultra Maratonu oldu. Her gün koşacağımız mesafenin yazdığı listeye bakarken, son gün koşulan mesafe dikkatimi çekmişti: 10 km. “Bu mesafe ne ki, çerez” dedim ancak aşırı sıcak hava, yanlış strateji ve hesaplar derken, kendimi 200 km sonrasında yarışı bırakmış vaziyette buldum. Anladım ki çöle hazır değildim.

Ülkeye döndükten sonra bu hezimeti, başarılı bir başarısızlığa dönüştürmeye karar verdim. 2012 yılı boyunca, dört ayrı kıtada dört ultra çöl maratonunu bitirmek ve bunu başaran ilk Türk sporcu olmaktı yeni hedefim. Bir yıl içinde dört farklı kıtada koşan sporculara verilen Grand Slam unvanını kazanmak istiyordum. Sponsor bulduktan sonra ilk maceram Atacama Çölü Ultra Maratonu oldu. Likya Yolu Ultra Maratonu’nda tanıştığım kız arkadaşım Elena Polyakova da benimle birlikte geldi. 250 km boyunca 3000 m irtifada koşmak elbette hiç kolay değildi. Daha önceki maratonda yaşadığım hezeyan sonrasında Atacama’da çok temkinli davrandım. Hayatımın belki de en yavaş çok etaplı ultra maratonlarından biriydi. Her gün farklı farklı mesafeler koşuyor, sonrasında çadırlarda kalıyorduk. İnanılmaz bir coğrafyada yıldızlar altındaydık. Mars gezegeni göz kırparken, ülkelerin bu bölgede kurduğu teleskobun çok yerinde bir karar olduğunu anladım. Astronotların Ay’ın yüzeyini Dünya’da deneyimlediği ender yüzeylerden birine sahip. 250 km sonunda bitişte verilen pizzayı ve madalyanın boynumdaki hissini unutmam mümkün değildi. Tabii Elena’nın varlığını da.

Atacama sonrasında Elena’nın sponsoru olmadığı için Gobi Çölü Ultra Maratonu’na yalnız gittim. O yarışta da yanımda Likya Yolu Ultra Maratonu birincisi Mustafa Kızıltaş vardı. O zaman 54 yaşında olan Kızıltaş, maratonda ilk 10’da yer almış ve yaş kategorisinde 1’inci olmuştu. Koşmak için geç kaldığını düşünenler için müthiş bir ilham kaynağı. Hiçbir şey için geç değildir. 56 yaşındaki Kızıltaş kendi kas gücüyle başarılar elde ediyorsa, siz neden bekliyorsunuz? Bu maratonu ikimiz de tamamladık. Geçen yıl yarıda bıraktığım Gobi Çölü’nü bu kez özgüvenim artmış bir şekilde koşarak geçmiştim.

Gobi’den sonra sırada Sahra Çölü vardı. İlk defa ayak bastığım Mısır’da muhteşem yapılar olan piramitlere kendi kas gücümle koşarak gittim. Kum halısı üzerinde muhteşem bir deneyimdi. Yarış gönüllüleri arasında yer alan Elena’nın varlığı da büyük bir moral kaynağıydı. Son durağım beyaz çöl olan Antarktika oldu. 10 günlük macera için Ushuaia’dan kalkan 150 metre uzunluğundaki gemide kaldık. Her gün Zodiac botlarla karaya çıkıp koştuk ve gemiye döndük. Çok katlı apartman yüksekliğindeki dalgaları yararak ilerleyen gemimizde ayakta durmakta zorlandığımız vakitler oldu. Bu sıra dışı yarışı da tamamladıktan sonra, 2012 yılı içinde dört kıtada dört ultra maraton koşan ilk Türk sporcu oldum ve tüm dünyada bunu başarıp Grand Slam’a adını yazdıran 28’inci kişi oldum.

BENZER YAZILAR