Koşturmaca Sohbetleri

ILGAZ: Mert selam, sen de ben de epeydir koşuyoruz. İtiraf etmeden geçemeyeceğim, hâlâ koşarken sıkıldığım, sabah yataktan çıkmaya üşendiğim günler çok oluyor. Mesela sen Ironman öncesi hacim ve içerik olarak epey yoğun antrenman yaptın. Sende kırılma noktaları oldu mu? Nasıl üstesinden geliyorsun bu gibi durumların? Sence bıkkın zamanlarda antrenman için sokağa çıkmanın veya yarışın
en zor yerlerinde “yola devam etmenin” sırrı nerede yatıyor?

MERT: Bu konuda hep elimdekileri kaybetme korkusu aklıma geliyor. Biliyorsun, belirli bir süre antrenman yaptıktan sonra fiziksel anlamda çok şey kazanıyorsun. Vücudun oksijeni tüketebilme kapasitesinden tut, kandaki performansı etkileyen enzimlerin seviyesine kadar her şey buna dahil. Bunları bir seviyeye getirmek için o kadar uğraştıktan sonra, birkaç haftalık aranın neler kaybettireceğini bilince, insan sürekliliği kaybetmemek adına elinden geleni yapıyor. Beni devam etmek konusunda en çok motive eden şey bu aslına bakarsan. Ama yine de bazen çok yüklendiğimi düşünürsem ufak izinler veriyorum kendime. Zaten insan bir süre sonra birkaç gün antrenman yapmadığında sıkıntı hissetmeye başlıyor. Bir de, kafamda bir hedef varsa o hedefi gerçekleştirdiğim anları düşünmek çok etkili oluyor. Geçen yıl bunu çok kullandım, herkese öneriyorum. Hedefin hiç yürümeden bir 10 km yarışını tamamlamaksa, kendini bitiş çizgisinden geçerken koşuyor ve gülümsüyor olarak ya da yaklaşan çok uzun bir yarışta kafanda büyüttüğün o sert tırmanışı tamamlamış olarak hayal etmek, motivasyonu sıfır olan birini bile harekete geçirecektir. Tüm bunlar bir yana, zaten sürecin kendisinden zevk almaya
başladığında, az sonra güzel bir havada herkes uyurken uzun uzun koşacağın fikri bile, seni yataktan hızla çıkarmaya yetiyor. Sen yataktan çıkmaya üşendiğinde neler düşünüyorsun?

ILGAZ: Bende durum kritik. Olur da saat çaldığında “Acaba mı?” dersem o gün hayatta çıkmıyorum.
Benim sırrım bir gece öncesinde! Ertesi sabahı hayal ediyorum, hangi rotada koşacağım, ne kadar koşacağım, bunları düşünüp uyuyorum. Yoksa hep negatif tarafım kazanıyor, al sana koşulmamış bir gün daha. Peki yarışlarda pes etme durumu olmadı mı hiç?

MERT: Tabii ki oldu, özellikle uzun mesafeli yarışlarda. Biliyorsun bu durumun bir kaynağı da yeterli karbonhidrat alamama. Eğer ana kaynağı buysa ve ben beslenerek üstesinden gelebildiysem ne ala. Yok, eğer mental bir düşüşteysem toparlanmak biraz zor olabiliyor. O noktada yarışın kendisine, yarıştaki diğer koşuculara, gönüllülere ve varsa izleyicilere saygılı olmak gerektiğini düşünmeye çalışıyorum.
O noktaya kadar bile gelebildiğim için ne kadar şanslı olduğumu kendime hatırlatıyorum. Bunların hepsi zaten ilk itici gücü sağlıyor ve bu itişle bitişe az da olsa yaklaşmaya başladığımı fark edince, yeniden motivasyonum artıyor. Şu ana kadar sağlık sorunu dışında yarış bırakmadım. Senin taktiğin ne?

ILGAZ: Beni yarış ortası bunalımdan bazen enerji jeli, bazen de yanımdaki arkadaşlarım kurtarıyor.
Benim için uzun yarışlar, bırakmayı düşünürken devam kararını verdiğim o 3-5 saniyeden ibaret. Gerisi masa başı işi. Aynısı antrenmana çıkarken de geçerli, koşu aslında bir adım. Kapıdan çıkana kadar, gerisi kolay.

MERT: Motivasyon konusunu aslında iki şeye bağlayabiliriz; sabır ve süreklilik. Antrenmanda da, yarışta da bu böyle. Sürekliliği bozmamaya dikkat etmek ama çabuk kazanımlar için de acele etmemek. Bu yaklaşımla ulaşılmayacak hedef yok diyerek tamamlayalım istersen. Herkese iyi antrenmanlar.

ILGAZ: Herkese iyi antrenmanlar.

BENZER YAZILAR