Koşucunun Makarna Aşkı!

Karbonhidrat kaynağı makarna proteinle birleştiğinde, kusursuz bir koşu öncesi yemeği oluyor. Bir de dostlar ve aileyle paylaşınca tadından yenmiyor.

Çocukluğum ABD’deki ilk sertifikalı organik çiftlikte geçti. Tabii 1962 doğumlu bir çocuk olarak o dönemlerde bunun ne anlama geldiğinin farkında değildim. Tüm bildiğim, yediğimiz her şeyin taze, lezzetli ve besleyici olduğuydu. Sağlıklı beslenme, organik tarım ve bahçecilik ile fitness (artık Runner’s World de bu grubun içinde) üzerine dergi ve kitap yayımcılığı yapan
bir aile şirketinin içinde büyüdüm. Yaptığımız iş, dünyanın her yerinden binbir çeşit insanın çiftliğimize gelmesini sağlıyordu.

Bu sayede iyi yemeğin (doğanın sunduğu gerçek yiyecekler) insanları birleştirici gücü olduğunu öğrendim. Bu güç bir prensip olarak hem iş hem aile hayatımın temelini oluşturdu. Üç kızımı yetiştirirken eş zamanlı olarak medya şirketimizde yönetim kurulu başkanlığı ve CEO’luk görevlerini yürütüyorum. Ayrıca organik tarım üzerine çalışmalar yapan ve çiftçilerle birlikte çalışan Rodale Institute ortak eş başkanıyım. Elbette çok yoğun bir programım var. Ama evdeysem, yemeğimi sıfırdan kendim hazırlarım. Yapmak zorunda olduğum için değil, istediğim için yemek pişiriyorum. Bunun ailemle paylaşabileceğim en temel, samimi ve besleyici haz olduğunu düşünüyorum. Yiyeceklerin beden kadar kalbi ve ruhu da iyileştirdiğine inanıyorum. Sadece aldığımız kalorileri değil, aslında yiyeceklerin enerjisini, bize sunduğu yaşam gücünü, tazeliği ve canlılığı da sindiriyoruz. Bu yüzden şahsi fikrim, uzun bir koşu veya büyük bir yarıştan önceki gece bir koşucunun yapabileceği en iyi şey, sevdikleriyle birlikte evde pişmiş doyurucu bir yemekle (bu yazıda birkaç alternatif veriyorum) vücudunu ve zihnini beslemektir.

BENZER YAZILAR