Yeni bir pantolon satın aldığınızda, etiketinde görmüş olmanız muhtemeldir; bazısında “raw denim” yazar… Bu ne demektir?
Raw denim, “üretiminden sonra yıkanmamış” olduğu anlamına gelir. Tasarımcı Paul Andersoni raw denim bir pantolon aldığınızda, yıkama işleminizi elinizden geldiğince ertelemeniz gerektiğini söylüyor. Keza raw denimlerin şöyle bir özelliği var: Üzerlerindeki boya ve dolayısıyla boyanın bıraktığı açıklı koyulu lekeler, zaman içerisinde sizin vücudunuza göre şekil alıyorlar. Dizler, kalçalar ve bel bölgelerindeki lekeler size özel hale geliyor. Yani lekeler oturana kadar yıkamamak, aslında en güzel ve “size özel” sonucu veriyor. Bir yandan da, farz-ı misal, kullanıyor olduğunuz cüzdanın dahi arka cebinizde izi çıkacağı için, sonraki kullanımlarınızda da tarzınızı bütünleyecektir. Günümüzde pek çok markanın, bu “kullanılmışlık” ve “aidiyet” mevzusu ekseninde tasarımlar yaptığı göz önünde bulundurulursa hiç de fena bir tercihmiş gibi görünmüyor…
Bu raw denim meselesini fazla ciddiye alan, bazı takıntılı tipler var. Pantolonu kumda sürüklemekten tutun, deniz suyunun içinde yıkayanlara dek tuhaf bir liste mevcut. Fakat pasaklılık eşiğiniz ne olursa olsun, ara sıra -çamaşır makinesiyle tanışacağı o gün gelene dek diyelim- soğuk suya yatırıp ters yüz ederek kurutmak nispeten doğru bir tercihtir.
