KUPASIZ ŞAMPİYON: KENAN SOFUOĞLU RÖPORTAJI

2“YARIŞ KAZANMAK KOLAYDIR, DÜNYA ŞAMPİYONU OLMAK ZOR”

Motor sporlarında bir yarışçıyı şampiyonluğa taşıyan en önemli faktörler neler?

Kendi yaşadıklarımdan öğrendiğim şu: her şey önce yetenekle başlar. Ama asıl önemli olan ve devam etmeni sağlayan azimdir. Sonra da tecrübeyi bekleyecek sabrının olması gerekiyor. Bu üç faktör şart. Tabii kaderinizde de yazılmış olması gerekiyor. Tek yarış kazanmak kolaydır ama dünya şampiyonu olmak öyle değil. Bugün bir yarışta önde giden kaza yapar, sen birinci olursun. Veya hava şartları denk gelir. Ama dünya şampiyonu olmak için sezon Avusturya’da başlar, Amerika, Katar, İngiltere, Fransa, her yerden puan çıkarman gerekir. Motosikletin bozulur, biri çarpar yarış dışı kalırsın, sakatlık yaşarsın. Yani her yarıştan puan çıkarmak zordur. Sezon içinde tüm bunları yaşamak böyle kolay değil.

Unutamadığın bir yarış var mı?

Kariyerinde en iyi yarışın hangisi dersen, 2009 Amerika’yı söylerim. Takım olarak imkânlarımızın kötü olduğu bir dönemdeydik. Motosikletimizde bir türlü ayar tutturamıyorduk. Büyük bir çekişmeyle, o morallerin bozuk olduğu ortamda kazandığım Amerika yarışı, kariyerimin en iyi yarışı. Beni en çok mutlu eden yarışım ise İstanbul Park’tı. Maalesef bir kere yarıştım Türkiye’de. Yıllarca Avrupa’da koştuktan sonra ev sahipliği yaptığım ülkemdeki yarışı kazanmak çok güzeldi.

Korkuyu çok hissettiğin bir yarış oldu mu?

2008 yılında Sinan ağabeyim Körfez pistinde rahmetli olmuştu. O sezon boyunca korkarak motosiklet kullandım. Ama bu, “Düşerim de bana bir şey olur” korkusu değildi. Yarışlar canlı yayınlanıyordu. Annem, babam izliyordu. Onları korkutacak bir durumda kalmaktan çok korktum. Zaten o sezonu da başarısız geçirdim.

Sence bu sporu sevdiğin için mi başarılısın, yoksa başarılı olduğun için mi seviyorsun?

Bence başarılı olmamda birkaç sebep var. Birincisi, maddi imkansızlıklar. O yaşlarda henüz “Aman Türkiye’yi iyi temsil edeyim” gibi şeyleri düşünemiyorsun. Hayalleri motosiklet olan bir çocuktum ve maddi açıdan aileme yük olmuştum. Bunun altında kalmamam, ailemin bana verdiklerini geri kazanmam gerektiği fikri hep içimde ağır bastı. Yarışmam için ağabeyim arabasını satmayabilirdi; babam, “Motorlar dükkânda dursun, ticaret daha önemli” diyebilirdi. Ama onlar öyle yapmadı, bana inandı. Bu da bana daha çok azim olarak döndü. Bu fedakarlıkların altında kalmamak için hep çalıştım. Sonraki yıllarda maddi sorunları aşınca, tabii ki yaş olgunluğuyla da, şampiyonluk kazanmanın ülkem için ne demek olduğunu anladım. Başbakan’ın, Spor Bakanı’nın beni arayıp destek vermesiyle, ben de zevkine gidip yarış kazanmaktan ziyade, ülkemi temsil etmenin önemini anladım. Bu farkındalık bende ayrı bir motivasyon yaratıyor.

Gördüğün en yüksek hız kaç?

Bizim yaptığımız asıl iş yüksek sürate çıkmak değil ama Super Bike kategorisinde yarıştığım sene, İtalya’nın Monza pistinde 325 km/s gördüm. Ama bugün caddeye çıkıp standart bir motosikletle 340 km/s yapabilenler de var. Benim yarıştığım parkurlarda 320-350 km/s en yüksek çıkılabilen sürat, çünkü viraj geliyor ve fren yapmanız gerekiyor. Ama top speed ile uğraşsanız 400 km/s de yaparsınız, çok sorun değil.

Herkesin hızlı gittiği bir virajda senin de hızlı gitmen normal. Ama öyle virajlar var ki, herkes hız keserken sen asılıyorsun. Kendine mi, motora mı bu güven?

Her pilotun tarzı, tekniği, yetenekli olduğu yerler farklıdır. Benim yapı olarak ilk günden beri, yarışları podyumsuz tamamladığım çok az görülmüştür. Kariyerim böyle başladı, böyle de bitecektir. Farklı birkaç kategoride istediğim başarıları yakalayamadım, motosiklete uyum sağlayamadım. Birkaç yıl daha sabredeyim de, o motora alışayım diye düşünmedim. Kaybetmeye hiç alışmadım. Eğer kazanmak gerekiyorsa, virajda imkan varsa gaz kesmeyeceksin. Mental olarak kendini güçlü hazırlarsan zaten yarışta da başarılı oluyorsun.

BENZER YAZILAR