LA LİGA’NIN TÜRK SİHİRBAZI

Türkiye’nin Atletico Madrid’deki gururu Arda Turan’la üstün performansını ve geleceğini konuştuk.

Son yıllarda hem Galatasaray’da hem de Atletico Madrid’de birçok farklı mevkide oynadınız. Kendinizi en rahat hissettiğiniz mevki hangisi?

Önceden böyle takıntılarım vardı. Ama artık bunları aştığımı düşünüyorum. Özellik olarak orta saha ve hücum hattının her bölgesinde oynayabilecek seviyedeyim.

Futbolcu olarak kendinizi en çok hangi konuda geliştirmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz?

Duyguları ile yaşayan bir insanım. O yüzden profesyonelliğimi hissettiğim bir kulüpte oynamam benim için çok mantıklı. Bu konuda kendimi geliştirmem çok önemli. Bir başka konuda daha önce kaleyi az düşünerek oynuyordum. Sürekli asist yapma ve oyunu yönlendirme açısından futbola bakıyordum. Hâlâ da aynı mantalitedeyim. Biraz daha golü düşünmek, hem takımım adına hem kendi adıma faydalı olabiliyor.

Türk takımları son yıllarda Avrupa’da genel olarak çok başarısız. Siz iki tarafta da oynamış bir futbolcu olarak en büyük eksiğimizi ne olarak görüyorsunuz?

Milyon dolarlara futbolcu alarak bu iş olmaz. Uzun bir eğitim lazım. Altyapı, güzel sahalar, iyi oyun bilgisi lazım. Birçok eksik var. En önemlisi kendi altyapımızdan yetişecek kendi oyuncularımız. İyi taktik ve iyi psikolojik davranış eğitimiyle beraber bunun değişebileceğini düşünüyorum. Tabi ‘fizik kalite’ bunların en önemlisi. Türkiye’de fizik kalitenin üzerine az çalışıldığını düşünüyorum.

Türk ligi genel olarak çok defansif ve sert olarak nitelendiriliyor. Siz İspanyol arkadaşlarınıza bizim ligimizi, Türk futbolunu nasıl anlatıyorsunuz?

Aslında bizim ligimizde bire bir sertlik var. Takım savunması olarak çok dağınığız. Daha çok pozisyon bulabilirsiniz bizim takımlarda. Kendi ligimizi çok büyük yeteneklere sahip ama taktik disiplininden uzak takımlar olarak anlatıyoruz. Gerçekten bizim takımlarımız ve bizim oyuncularımız çok yetenekliler. Fakat taktik disiplin çok önemli futbolda. Bundan uzağız. Bu da biraz duygusallığımızdan, biraz da fazla özgüvenimizden kaynaklanıyor olabilir.

İspanya’ya ilk geldiğinizde futbol olarak en çok neye adapte olmakta zorlandınız?

Dünyanın her yerinde futbolun dili bir. O yüzden adapte olurken hiçbir sıkıntı çekmedim.

Atletico Madrid’teki takım arkadaşlarınızı Galatasaraylı yapmaya çalışıyor musunuz?

Bazen kızdırmak için ufak tefek espriler oluyor. Bunlar da çok doğal.

Atletico Madrid’de Diego’nun ayrılışından sonra takımdaki rolünüz nasıl değişti?

Diego varken, Diego, Falcao, Adrian ve ben beraber oynuyorduk. Bu dörtlü aynı anda hücum ediyor ve aynı anda savunma yapması gerekiyor. Bunlardan savunmaya yardım etmesi gereken kişi bendim. Yapı olarak da oyun karakteri olarak da buna müsaittim. Diego gittikten sonra bu misyonu daha çok üstlendim. Adrian’ın da sezon başı sakatlıkları vardı. Bu misyonu biraz da hücum misyonu olarak üstlendim. Önemli olan takımın başarısıdır her zaman. Takım ne kadar başarılıysa siz de o kadar ön plana çıkarsınız. Bireysel, günlük başarıların bir anlam ifade ettiğini düşünmüyorum.

Ayrılışınızdan sonra birçok Galatasaray taraftarı büyük hayal kırıklığı yaşadı. Şu anda Galatasaray maçlarını izlerken ne hissediyorsunuz?

Ben Galatasaray taraftarıyım. Hayatım boyunca da Galatasaray taraftarı olacağım. Her zaman Galatasaray’ın kazanması için dua edeceğim. Galatasaray çok iyi durumda. İzlerken çok keyif alıyorum. Çok iyi futbol oynuyorlar.

Bugüne kadar birlikte ya da karşılıklı oynadığınız, sizi en çok etkileyen Türk ve yabancı futbolcu kim?

Lionel Messi beni her zaman çok etkilemiştir. Türk futbolcu olarak da Selçuk İnan çok özel bir yetenek. Oyun tarzı, topu tutuşu ve oyunu yönlendirişiyle özel bir oyuncu.

Abdullah Avcı ile Milli Takım’da yeni bir döneme başladık. Sizce Abdullah Avcı’nın futbol anlamında bize en büyük katkısı ne olacak?

Öncelikle Abdullah Avcı bizim insanımızı tanıyan bir teknik direktör. Her şeyden önce yüreğimizin ve duygusallığımızın yanına taktik bilgiyi de ekleyebilecek biri. Taktik bilginin ne kadar önemli olduğunu bilen bir insan. Gerçekten bir futbol anlayışı, bir oyun görüşü var. Bizim hangi stilde oynayabileceğimizi biliyor. Milli takım oyuncularıyla altyapıdan beri birlikte çalışan bir hoca. O yüzden birçok avantajımız var.

Madrid’e giderken sadece futbola odaklanmak istediğinizi söylemiştiniz. Bu açıdan işler beklediğiniz gibi gitti mi? Bu rahatlığın size nasıl bir faydası oldu?

Bu sorunun cevabını ben veremem. Ben sadece futbol düşünebildiğim zaman, saha içindeki olaylarla ilgili bir sıkıntı yaşayacağımı hiçbir zaman hesap etmedim. Her zaman kendime güvendim. İyi besleniyorum, iyi dinleniyorum, böyle olunca da saha içinde problem yaşamıyorum.

Barcelona ve Real Madrid’in çok yüksek puanlar topladığı bir ligde sizin için motive olmak zor oluyor mu?

Bugün itibariyle Barcelona ile aynı puandayız. Real Madrid de çok gerimizde. Bu demek değildir ki her zaman böyle devam edecek. Biz her maçımızı final gibi, UEFA Şampiyonlar Ligi’ne gitmek uğruna oynuyoruz. Şampiyonlar Ligi’ne katılmak için çalışıyoruz. Sonuçta çok zor olduğunu biliyoruz. O takımın oyuncuları da birer insan. O yüzden Atletico Madrid olarak başarılıyız diyebiliriz.

Modayla aranız nasıl? Giyim tarzınızı anlatır mısınız?

Modayı takip etmeyi ve renkli giyinmeyi seviyorum. Benim için yenilik ve tarz çok önemli. Günün büyük bölümü mecburen eşofmanla geziyorum. Onun rahatlığına alıştım. Bu nedenle gündelik hayatta da rahat ve şık kıyafetler giymek istiyorum. Akdenizli rahat giyim tarzını tercih ettiğim için DeFacto’nun koleksiyonlarını, pantolon ve tişörtlerini beğeniyorum.

BENZER YAZILAR