Maraton Duvarını Aşmak

30’uncu kilometreden sonra gerçek bir imtihan başlar, geçen yarışı tamamlar. Mevlüt Yücel Erdinç’in yazısı… 

Untitled-2

Maraton koşmak? Hem de 42K. Evet, akla ilk kez düştüğünde biraz çılgınca gelebiliyor. Bir gün çok yakın arkadaşlarım Kerem ve Sevda ile oturup koşu ve bisiklet üzerine sohbet ederken, Runatolia Maratonu’ndan konu açıldı. 42K yarışı koşmak hiç aklımda yokken, arkadaşlarımın cesaretlendirmesi üzerine maraton kayıt işlemini yaptık ve böylece maraton hazırlıkları başladı.

Daha önce hiç uzun koşu tecrübem olmadığı için, öncelikle işe bizim gibi amatör olarak bu sporla ilgilenen ve maraton koşan kişilerin hikayelerini okuyarak başladım. Çünkü maraton çok uzun bir etap ve herhangi bir bilgim olmadan kendimi 42 km’lik mesafenin içine atamazdım. Okuduğum her farklı makalede vermiş oldukları önemli bilgileri ve edinmiş oldukları tecrübeleri bir bir not aldım, ya yaşadıkları şeyler benim de başıma gelirse? Makalelerden elde ettiğim bilgilerden sonra, ilk işim beslenme ve antrenman düzenim konusunda değişikliğe gitmek oldu. Aktif olarak yol bisikleti kullanıyordum ve kısa mesafe koşuları yapıyordum. Yapacağınız spordan verim almak istiyorsanız, dikkat edilmesi gereken en önemli şey bana göre beslenmedir. Kilo ve vücut ölçülerime göre çıkarılmış besin listesini uyguladım ve maraton gününe dek 74 kiloya kadar düştüm. Her gün en az yarım saat de olsa kuvvet antrenmanlarımı yapmaya çalıştım. Haftanı salı ve perşembe günlerinde birlikte koştuğum koşu grubum İstanbul Koşu Kuvvetleri ile antrenmanlar yaparak, kendimi maratona hazırlıyordum. Fakat tabii ki işin en önemli boyutlarından biri, psikolojik olarak kendimi hazırlamamın gerekliliğiydi.

Benim bu konuda en büyük destekçim ailem ve çevremdeki arkadaşlarım oldu. Maraton koşmaktan ilk kez bahsettiğimde “Deli misin oğlum” gibi tepkiler alsam da, yaptığım hazırlıkları gördükten sonra başaracağıma inandılar ve bana destek oldular. Günler geçiyor, hazırlıklar son sürat devam ediyor, maraton günü yaklaşıyor ve benim içim kıpır kıpır oluyordu. Maratona bir hafta kala heyecandan uyku uyuyamaz olmuştum. Yarışta iki gün önce Antalya’ya adım attım. Destek olmak için havaalanına gelerek beni karşılayan kız kardeşim, Antalya’da birlikte kaldığım arkadaşlarım sayesinde moralim süperdi. Start’ın verileceği yerle kaldığımız ev arasındaki mesafe 2 km olduğundan, ısınmak için yarış alanına jogging yaparak gittik. Büyük bir heyecanla start çizgisinde yerimi aldığımda, etrafımdaki spora gönül vermiş bir sürü güzel insanla heyecanım daha da arttı. Geri sayımdan sonra start çizgisini geçtiğim an arkama dönüp baktım ve kendi kendime “Finişi de göreceğim” diyerek zorlu maratona başladım.

Yarıştaki en büyük hatam, ortamın heyecanına kapılarak ilk 8 km’yi çok hızlı koşmuş olmamdı. Saatime baktığımda tempomun 5:40 olduğunu gördüm ve kendime dedim ki “Mevo yavaşla!” Hızımı düşürerek devam ettim ve 21 km’ye yaklaşınca, yolda daha önce maraton koşmuş ve tecrübelerinden faydalandığım dostlarım Kerem ve Emrah’la karşılaştım. Bana harika göründüğümü söyleyip “Haydi başaracaksın dostum” diyerek büyük moral verdiler. Bu kilometreye kadar yalnız koştuğum için arkadaşlarımın desteği bana büyük bir motivasyon sağladı ve kilometreleri kat etmeye devam ettim. Bu saatten sonra yolda bana moral kaynağı olan ve yardım eden tek insan, su istasyonundaki görevli arkadaşlar oldu. Haydi, devam, devam!

Maraton hikayelerini okurken, herkesin 30’uncu kilometrenin sonrasından bahsettiğini görmüştüm; namıdiğer maraton duvarı. Devam mı, tamam mı? Ben bu olayla 34’üncü kilometrede karşılaştım. Sol arka bacağıma kramp girdi girecek gibiydi, bu durum moralimi bozdu ve psikolojik savaş benim için başladı. Yavaşladım ve ayağımı kaldırama koyarak açma germe yaparken, bir yandan da düşündüm. Yarışa devam edecek miydim? Tam o sırada maratonda görevli bir kadın yanıma geldi ve bana nasıl olduğumu, devam edip etmeyeceğimi sordu. Nefes nefese ve bitkin bir şekilde iyi olduğumu, devam edeceğimi söyledim. Elimi tuttu, “Hadi o zaman, başarabilirsin. İleride istasyon var, su ve içecek al” diyerek destek oldu. O an aldığım bu psikolojik destekle tekrar koşmaya başladım. Saatime baktım, artık 38’inci kilometreye gelmiştim ancak bacaklarım çok kötü durumdaydı, kaldırmakta zorlanıyordum.

İnanın hiç bu kadar kendimle savaştığımı hatırlamıyorum. Ağrı içinde kendi kendimi motive ederek, kilometreleri bitirmeye devam ettim. O kadar gözümde büyüyordu ki, bir an bırakma noktasına geldim. Ama içimde büyük bir hırs vardı, buraya kadar gelmiştim, bacağım ne kadar acırsa acısın bırakamazdım. Bir sonraki adımı atmaya devam ettim. Hadi Meeevoo hadi… Artık bitirmek üzereydim, son 2 kilometreye girmiştim, derken finiş göründü. Finişi geçmeme son 200 metre kala, koşu grubum İstanbul Koşu Kuvvetleri beni karşıladı ve arkadaşlarımla birlikte Ankara’nın Bağları şarkısı eşliğinde maratonu tamamladım.

Şimdi ben de maraton üzerine makale yazmış biri olarak, naçizane bir kaç şey söylemek isterim. 42K koşmak istiyorsanız çok iyi hazırlanmalısınız, çünkü başlı başına büyük bir iş. Sadece o yolu koşmuyorsunuz, kendi vücudunuzla bir imtihana giriyor ve psikolojik bir savaş vermek zorunda kalıyorsunuz. Çalışmalarımın karşılığını almak ve hedefime ulaşmak harikaydı. Bu süreçte beni sonuna kadar destekleyen aileme, arkadaşlarıma, İstanbul Koşu Kuvvetleri’ne çok teşekkür ederim iyi ki varsınız.

BENZER YAZILAR