2013 Londra Maratonu
“En sevdiğim maraton ağlayarak, eşime sarılarak tamamladığım Londra Maratonu oldu. O kadar güzeldi ki, imkân verilirse ölene kadar koşarım. Her şeyi tecrübe ederek yaşıyorsunuz. Biz bu işe başladığımızda etrafımızda Mehmet Hoca gibi donanımlı insanlar yoktu. Örneğin, internetten paket antrenman programları satın alıyorduk ve karşımıza günde 7-8 tane koşu içeren programlar çıkıyordu. İki hafta uyguladıktan sonra Tibialis posterior gibi çok önemli bir tendonum sakatlandı. Fizik tedaviden sonra, ancak maratona 75 gün kala hazırlanmaya başlayabildim. 4.10, 4.15 temposunda koşarım diye düşünüyordum.
Yarıştan bir gün önce, odada panik atak geçirdim. O gün uyuyamadım. Yarışa bir saatlik uykuyla gittim. Kuvvetim yoktu, yumruklarımı bile sıkamıyordum. Eşim bana enerji aktarmıştı. Yine de çok kötü hissediyorum. Yarışa giden otobüste Hilmi Murat Uslu adında bir Türk ile tanıştım. Sonradan çok iyi dost olduk, kendisi de çok iyi bir koşucu. Boston’u 3:07 ile tamamlamış biri. Bana, ‘Sen benim yanımda dur, ben sana enerji aktaracağım ve koşacaksın’ dedi. Greenwich’e gittik ve ben tanımadığım bir adamın kucağında dinleniyordum. Neyim olduğunu sorunca anlattım. Elimi tutup, ‘Şimdi sana bütün enerjimi veriyorum, çok iyi olacaksın. 10 kilometreyi koşup terini attıktan sonra kendine geleceksin’ dedi. Isınmaya bile halim yoktu. Powerade içip muz yememe rağmen o gücü bulamıyordum. Koşu öncesi patlama meydana gelmedi. Yarış yokuş aşağı bir rotayla başladı. Dönüp arkama bile bakamıyordum. Çünkü durursam insanlar beni bir çığ gibi ezip geçecekti. O gazla koşmaya başladım ve durmadım. O kadar duygusal bir maratondu ki, sanki maraton Londra’da doğmuş gibiydi. Kanserle savaş takımı, Alzheimer’la mücadele takımı gibi birçok farklı koşu takımı vardı. Bu sosyal sorumluluk takımlarının aynı zamanda tribünleri de mevcuttu. Yarışçılarını gördükleri an, futbol taraftarı gibi coşkuyla bağırıyorlardı. Bu durum beni inanılmaz derecede motive etti. Şimdi anlatırken bile tüylerim diken diken oluyor. 27’nci kilometreye kadar geldim ve eşimi gördüm. Sarıldım ve yarışı tempo artırarak sürdürdüm. Özetle Londra’da beni eşim, tanıştığım Hilmi ve şehir koşturdu.”