MARKET TUZAKLARINA DÜŞME

Raflarda sıra sıra dizilmiş birçok ‘sağlıklı’ ürün aslında göründüğü gibi değil. Alışveriş arabanı doldurmadan önce bu yazıyı oku!

Büyük bir markette yürüyorsun ve duygusal bir saldırı yapmak üzeresin: Gözlerini kamaştıran cicili bicili ambalajlara sarılmış yiyeceklerin hepsi, henüz onları midene indirmeden seni yiyecek komasına sokmak için tasarlanmıştır. Bütün o süslü püslü kutu, poşet ve şişelerin üzerinde yazan iddiaların her biri birer çığlıktır: “Beni al! Beni al!”

Ne iddia ediyorlar? Tam anlamıyla göründükleri şeyi değil. Çoğu sadece basit bir pazarlama taktiğine dayanıyor. Örneğin bir kurabiye paketinin etiketinde kocaman harflerle “yağsız” yazması hemen dikkatini çekebilir. Görmediğin şey ise (içindekiler kısmında küçücük harflerle yazılanlara bakmadığın sürece) bu kurabiyenin şeker ve katkı maddeleriyle dolu olduğudur.

Eat This, Not That! Supermarket Survival Guide kitabı, paketleme hilelerini ve göz boyayan mesajları ortaya çıkarıyor. Binbir güçlükle kazandığın paranı sağlığın için iyi olduğunu düşündüğün yiyeceklere harcadığını zannederken, aslında gereksiz şeylere harcadığını gösteriyor. Etiketlerin şifresini nasıl çözeceğini öğrendiğinde, bir sonraki market alışverişinde iyileri kötülerden ayırt edebileceksin ve sepete bir şeyler atarken kendini korumuş olacaksın.

Rakamlar aldatıcı olabilir
Ambalajının ön tarafında büyük harflerle “yağı azaltılmış” yazan bir kutu kraker, o kadar da masum olmayabilir. Eğer benzerinden yüzde 33 daha az yağlı olduğu iddiası varsa, ufak bir matematik hesabıyla şunun farkına varabilirsin: Muadil ürün porsiyon başına üç gram yağ içeriyordur, yağı azaltılmış çeşidi ise iki gram. Yani yüzde 33 fark demekle aslında sadece bir gram yağdan söz ediliyor. Kutunun üzerinde yer alan reklam, yağı azaltılmış olarak lanse edilmiş bu çeşitte yüzde 33 daha fazla karbonhidrat olduğunu görmeni engelliyor. Ürünün lezzetini korumak için, eksik olan bir gram yağ yerine üç gram rafine edilmiş un ve şeker eklenmiş oluyor. Kısacası, bu sağlık mücadelesinde neredeyse kazanılmış hiçbir şey yok.
Bunu ye: Porsiyon başına en az üç gram lif içeren tam buğdaylı çeşitleri satın al. Bunlar midende daha uzun süre kalacağı için acıkma süreni de uzatacaktır.

“Sağlıklı ürün” logolarının hepsi haklı değildir
Hızlı hazırlanan çoğu kahvaltılık gevrek karışımı sağlıklı olarak lanse ediliyor. Ama bunlardan bazıları rengârenk ve tatlı mısır gevreklerinden bile daha fazla şeker içeriyor. Logonun altında yazanları okursan, bu yiyeceğin sağlıklı olma ölçütünün kolesterol ve doymuş yağ oranı olduğunu görebilirsin. Başka bir deyişle, ürün bu ölçütlere göre sağlıklıdır ama yine de yarım kilo şeker içeriyor olabilir.
Bunu ye: Yulaf ezmesi, müsli ve diğer kahvaltılık gevreklerde bulunan yüksek şekerden (ve kaloriden) korunmak için şekersiz olan çeşitleri tercih etmelisin. Eğer kahvaltını tatlı seviyorsan, yerken biraz bal, soya sütü ya da tarçınla kendin tatlandırman daha
iyi olur.

“Zengin kaynak” iddiaları tartışmaya açıktır
Etiketlerdeki müşteri çekmeye yönelik “zengin bir vitamin ve mineral kaynağıdır” sözlerine dikkat et: Bir porsiyonunda günlük tavsiye edilen miktarın sadece yüzde 10’u bile olsa, bu ürün “zengin kaynak” olarak nitelendirilir. Bazı gurme marketlerde bulunabilen (ve ülkemizde muadilleri üretilen) Nabisco Honey Teddy Grahams markasını ele alalım. Etiketinde “zengin bir kalsiyum kaynağı” olduğu yazıyor. Ancak bir günde ihtiyacın olan kalsiyum miktarını alabilmen için tam 10 porsiyon yemen gerek. (Bu da kutunun tamamından fazlası demek.) Günlük ihtiyacını alabilmek için kutularca kurabiye yemeye devam edersen, sağlık problemlerinden en önemsizi kalsiyum eksikliğin olacak.
Bunu ye: Tüm besin öğelerini sağlıklı şekilde alabilmek için doğal yiyeceklerde bulunan multivitaminlere yönel: Meyve, sebze, yağsız et, az yağlı süt ve süt ürünleri tüket. Katkılı kurabiye yediğinde kalsiyum yanında şekerle birlikte gelir. Bunun yerine kemiklerin için az yağlı süt ve peynir tercih edersen, beraberinde yağ yakıcı ve kas yapan proteinleri de almış olursun.

Sağlığa faydaları abartılmış olabilir
Kutulanmış yeşil çay içerken, büyük ihtimalle onun antioksidanla dolu olduğunu düşünüyorsun. Fakat bazı markalar, ürünleri “serbest radikallerden koruyucu” maddelerle dolu olmadığı hâlde seni buna inandırmak ister. Amerika’da bulunan bağımsız bir gıda laboratuvarında 14 farklı yeşil çayın kateşin (yeşil çayın içinde bulunan ve hastalıklarla savaştığı düşünülen antioksidan) seviyesi incelenmiş. Sonuç: Markalara göre kateşin miktarları arasında dağlar kadar fark var. Bazı ürünler antioksidan tablosunda kendine zar zor yer buluyor.
Bunu iç: Çayını kendin hazırlarsan ve en az beş dakika demlenmeye bırakırsan, aldığın kateşin miktarı artar.

“Yağsız” etler genellikle sodyum doludur
Etin yağını çıkardığında, sulu yapısından da çok şey kaybedersin. Bazı üreticiler, etin kayış gibi olmasını engellemek için kırmızı ve beyaz et ürünlerine tuz ve başka katkı maddeleri içeren sulu bir karışım ekliyor, bu da ürünlere lezzet katıyor. Ancak bu uygulama, etlerin sodyum seviyesini çarpıcı bir biçimde arttırıyor. Örneğin 120 gramlık bir porsiyon standart hindi fileto yalnızca 55  miligram sodyum içerirken, aynı miktardaki az yağlı çeşidi 840 miligram sodyumla dolu. Az yağlı olanı zararlı olarak gördüğün yağlı etle değiştirmek ilk bakışta daha akıllıca gibi görünse de, bu kez sodyum yüzünden bel çevren genişleyecek ve tansiyonun yükselecek.
Bunu ye: Standart hindi eti ve diğer doğal yağsız etlerden vazgeçme. Sadece porsiyonlarını kontrol altında tut. Damak zevkini tatmin etmek için tüm ihtiyacın olan kâğıt kadar ince bir ya da iki dilimdir. Eğer almak istediğin etin “katkılı” olduğunu anlarsan oradan hemen uzaklaş.

Derleyen: Irmak Yaşar

BENZER YAZILAR