Nike’ın Paris St. Germain ve Fransız Milli Takımı’nın yıldız futbolcusu Blaise Matuidi ile röportajı.
Özellikle gençlere yönelik yardım faaliyetlerinde sıklıkla yer alıyorsunuz. Bu konu sizin için neden bu kadar önemli?
Bu konu gerçekten önemli; çünkü gençken hep “yıldız” olarak gördüğüm oyuncularla tanışmanın hayalini kurardım. Sevdiğimiz bir sporu yapma imkanına hepimiz sahip değiliz. Sıkıntılar yaşamakta olan ve belki de bir çift krampon veya forma alacak, bir futbol eğitim kampına gidecek veya bir turnuvaya katılacak durumu olmayan gençlere yardım etmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu konuya çok önem veriyorum çünkü kendimi bu durumdaki çocukların yerine koyuyorum. Belki de onlar da benim küçüklüğümde sevdiğim gibi futbolu çok seviyorlar. Bu yüzden de onlara çok önemsediğim bu sporu yapabilme fırsatı vermek için elimden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorum.
Paris’te boş vaktiniz olduğunda neler yapıyorsunuz?
Çocuklarım olduğu için zamanımın çoğunu onlara ayırıyorum. Ayrıca sinemaya, alışverişe gidiyorum. Bazen gece dışarı çıkıyorum. Bu güzel şehirde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Öyle büyük ki her zaman gitmeyi unuttuğunuz yerleri oluyor. Bence Paris’de daima keşfedecek ilginç şeyler bulmak mümkün. Bunun dışında kartinge gitmeyi ve tenisi çok seviyorum. Bazen komedi veya tiyatro oyunu gibi gösterilere de gidiyorum, tiyatro oyunlarının sıkı bir takipçisiyim.
Bu etkinlikler bir anlamda futbol sahası dışında en sevdiğiniz hobinizle de bağlantılı. Öyle değil mi?
Küçükken masa tenisini çok severdim ve aslında tam aynı şey olmasa da izleyici olarak tenise bayıldığım doğrudur. Fransız tenisçilerimizin çoğunu, mesela Tsonga, Monfils ve Gasquet’yi her maçlarında destekliyorum.
Emekli olduğunuzda insanların kafasında nasıl bir izlenim bırakmış olmak istiyorsunuz? Bir futbolcu olarak hakkınızda konuşan insanların gözünde nasıl bir imaj yaratmış olmak istiyorsunuz? Ardınızda nasıl bir miras bırakmak istiyorsunuz?
Cana yakın, alçakgönüllü ve çalışkan bir insan olarak hatırlanmak istiyorum. Kulübümde ve aynı zamanda Fransız Milli Futbol Takımı’nda oynadığım için otomatikman yıldız oyuncu olarak kabul edilsem de aslında yıldız olarak görülmeyi sevmiyorum. İnsanların beni alçakgönüllülüğüm ve çalışkanlığımla hatırlamasını istiyorum.
Fransa’daki bu turnuvadan en büyük beklentiniz ne?
Tabii ki herkes gibi kazanmayı hayal ediyorum. Ancak aceleci davranmayalım. Bu turnuvanın zor olduğunu biliyoruz. Çok fazla favori var ama umuyorum ki harika bir atmosfer olacak ve seyirciler stadyumların içinde de dışında da varlıklarını hissettirecek. Tüm Fransa’nın Fransız milli takımını desteklemesini bekliyorum. Bu bize gerçekten büyük bir motivasyon sağlayacaktır.
Bu yılki Avrupa Şampiyonası’nı kendi evinizde düzenlemenin bir avantaj olduğunu düşünüyor musunuz?
Tabii ki evimizde oynamak büyük avantaj. Gerçekten de şanslı olduğumuz konu, bütün desteği arkamıza alabilecek olmamız, herkes bu şansa sahip değil.
Fransız halkının önünde oynamak sizin için ne anlama geliyor?
Bu özel bir şey elbette. Bunun çok özel, asla unutmayacağımız bir tecrübe olacağını düşünüyorum. Tabii ki Fransa’da çılgın bir atmosfer oluşmasını sağlamak için bizim de üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor.
Fransız milli takımının formasını giydiğinizde değişen ne oluyor?
Bir ülkeyi, ulusu temsil etmeye çalışıyoruz. Milli marşımız Marseillaise çalarken hep özel bir hisse kapıldığım, çok onurlandığım, gururlandığım doğrudur.
En çok ne zaman gururlanıyorsunuz? Gol attığınızda mı yoksa savunmadayken rakibin gol atmasını engellediğinizde mi?
Ben bir takım oyuncusuyum ve beni mutlu eden takımımın kazanması, en çok takımım kazandığında gururlanıyorum. Ancak bir orta saha oyuncusuyum ve doğal olarak topu kazanmak ve iyi bir pas vermek hoşuma gidiyor. Ama tabii ki gol atmanın kişisel olarak çok tatmin edici olduğu gerçeğini de inkar edemem. Bu konuda bencil olduğumu söyleyecek kadar ileri gitmeyeceğim; ancak atılan golün sahibi olmak gerçek bir zevk, özellikle de bu çok sık olmuyorsa.
“Risk olmadan zafer yoktur.”Bu söz sizin için ne anlama geliyor?
Bu söz her şey demek. Bir futbolcu olarak, hatta üst düzey bir sporcu olarak, risk almak zorundasınız. Bizler rekabet halindeyiz ve engelleri aşmamıza, gelişmemize ve sonunda kazanan taraf olmamıza yardım eden şey de aldığımız risklerdir.
Nike FC giyenler futbolu yalnızca oynamıyor, aynı zamanda yaşıyor. Bu sizin için de geçerli mi? Sahadan ayrıldığınızda da futbol her yerde sizinle mi?
Tabii, futbol benim için bir tutku. Futbol şu anda tüm hayatımı kaplıyor ve beş yaşımdan beri de hep günlük hayatımın bir parçası oldu. Bu hep böyleydi, ayağımda topla dolaşırdım. Aslında bunun bir tutkudan da öte olduğunu söyleyebilirim. Profesyonel bir futbolcu olduğum için gurur duyuyorum. Bana ilham veren mesleki yönü değil, futbol oynamaktan duyduğum zevk.
Her gün spor ayakkabı giyiyor musunuz? Neden?
Evet, tabii ki. Spor ayakkabıları çok seviyorum. Giyim tarzımın önemli bir parçası bu ayakkabılar. Örneğin duruma göre renkleri değiştirebiliyor olmak hayatımın bir parçası ve bu konuda seçeneklere sahip olmak önem taşıyor. Nike bana bu seçenekleri sunduğu için memnunum.
Sahada Nike Magista ayakkabıları giyiyorsunuz ve şu anda da Magista’nın yaşam tarzı versiyonlarından birini giyiyorsunuz. Performans ayakkabılarıyla her gün giydiğiniz günlük giyim ayakkabılar arasında böyle bir bağlantı bulunması fikri hoşunuza gidiyor mu?
Bu çok yeni bir konsept ama bence çok da ilgi çekici. Giydiğim andan itibaren rahatlığını görünce başka bir seçenek aramaya gerek duymuyor, onlar olmadan yapamıyorum.