NİL’LE “ÇIPLAK OLMAK”

Reklam müzikleriyle tanıdığımız, ardından 2002 yılında ilk albümü Nil Dünyası ile daha çok sevdiğimiz Nil Karaibrahimgil, beşinci stüdyo albümünü tamamladı. Dillere dolanan şarkıları kadar, kendine özgü tarzı ve duruşuyla da dikkat çeken Nil’le, yeni albümü sonrası neler yaptığı ve hayata nasıl baktığı üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…

“Çıplak Olmak” la vermek istediğin mesajı verebildiğini düşünüyor musun?

Bir mesaj verme düşüncesiyle yazmamıştım. İçimden bir çığlık gibi koptu o cümle, bir duygu kovalamacası hâlindeydim. Şarkı yazarken, ağzımdan çıkmadan önce ne diyeceğimi bilmiyorum; öyle saniyeden de az bir sekme oluyor. Aslında anlatması zor… Ama söylediğim şeyi sonradan kulağım duyuyor. “Ben buraya çıplak geldim” dedim, demek ki onu söylemem gerekiyor. Bunu sorgulamıyorum. Açıklamaya da çalışmak saçma geliyor. Bu hayat yolculuğuna çıplak başlayıp çıplak bitiriyorsun. Şarkı sende ne duygu uyandırıyorsa odur. Anlatılmaz şeyler.

Utanmadan, pes etmeden kendin olmayı nasıl beceriyorsun? Yani çıplak…

Utanıyorum, pes de ediyorum. Sonra yumruğumu sıkıp utanmayacağım, pes etmeyeceğim diyorum. Oralara gitmeden buralara geliş yok! Şu Mars’a yolladıkları ‘curiosity’e (meraklı) benzetiyorum kendimi. Nükleer güç ünitesi herkesin içinde. Alevleyen var, alevlemeyen var.

Neredeyken kendini en özgür hissediyorsun?

Sevdiğim bir şeyi yaparken, bir hayale giden yoldaysam. Yani, yolda.

Şarkılarını “Ya oynatacaksın, ya ağlatacaksın” üzerinden mi yazıyorsun?

Çok şükür ki hiçbir zaman kafamda böyle kalıplarla yazmadım. Yoksa kek tarifleriyle ne işim olurdu değil mi?

Yaptığın müziği nasıl tanımlıyorsun?

Mesaj kaygılı pop.

Şarkı sözlerine yansıyan hayal gücün inanılmaz. Kimlere sesleniyorsun?

Kimbilir! Doğumumdan bu yana gördüğüm bütün yüzlere, bütün duygu ve düşüncelere… Hatta gördüğüm tüm rüyalara, bütün aşk ve korkulara sesleniyor olabilirim. Şarkıları bir insana yapmıyorum; uyanan bir duygu var, onun elini tutup gidiyorum. Tabii ki duyguları uyandıran çoğu zaman insanlar ve ilişkiler oluyor. Ama öznesi çok belli değil şarkıların. Ben her şarkı için bunu düşünüyorum. Beatles’ın Hey Jude’unun sadece Jude’dan ibaret olmadığı gibi.

Albümündeki sekiz şarkıya birer dakikalık kısa filmler çekildi. Türkiye’de ilk defa gerçekleştirilen bu projeden bahseder misin?

Mini klipler, albümün tamamını tanıtma isteğimden uydurduğum bir format. Bence şarkıların hepsi bir şekilde kliplenmeyi, süslenmeyi, yayılmayı hak ediyordu. İyi oldu, sesleri duyuluyor. Mini klipleri, uzun videom kadar çok seviyorum. Her biri çok değerli insanlar tarafından büyük emeklerle yapıldı.

Kendi yazdığın şarkıları söylerken ağladığın olur mu?

Olmuştur.

Nilinişleri’nde işler nasıl gidiyor? Stüdyo projesi hayata geçti mi?

Henüz inşaat hâlinde…

Gün gelip yaratıcılığının tıkanacağını düşünüyor musun?

Düşünmüyorum. Düşünülecek şey değil!

En dürüst eleştirmenin kim?

Serdar, annem, babam ve kardeşim. Nokta.

Kariyerinde “dönüm noktası” şeklinde tabir edebileceğin an?

Turkcell’in Hazır Kart reklamı için toplantı odasında “sen oyna madem, şarkıyı sen yazdın” dedikleri an.

Neredeyse her kostümün avangard bir sanat eseri gibi. Sana göre en ilginç kostümün hangisi?

En son albüm kapağımda göbek bağım bir müzik aletine dönüşüyor. Oturup bunun kostümünü yaptık Tanju Babacan’la. Şimdilerde en çok onu seviyorum. Beni karikatürleştiriyor, gerçekle bağımı koparıyor. Görülmedik şey yapıyor, seviyorum böyle şeyleri.

Günlük giyim tarzını nasıl tanımlıyorsun?

Tanımsız, içimden geldiği gibi. Her gün değişik bir kadına bürünebiliyorum, tarzım yok.

Şu sıralar hızla yaklaşmakta olduğunu hissettiğin bir moda akımı var mı?

Ekolojik, organik kumaşlarla doğa dostu giyim.

Risk alır mısın, yoksa garantici misindir?

Risk almam, almam. Sonra bir alırım, tam alırım! Öyle bir döngüm var.

Stresle başa çıkma yolların neler?

Stresle başa çıkma yolum, stresi başıma çıkarmamak.

İstanbul senin için ne ifade ediyor?

Babamın bir şarkısından alıntı yapmak istiyorum:

Koşturmaca keşmekeş
Deli olursun deli
İyi ki sen bugünleri
Görmedin Orhan Veli

İstanbul deli bir kadın ama ben onunla anlaşıyorum.

İstanbul haricinde nerede yaşamak isterdin?

Londra.

Sahne öncesi ritüellerin neler? O son bir saat nasıl geçiyor?

Zencefil çayı, muz ve grubumla gülüp eğlenerek. Aynaya bakarak, sakinleşemeyerek.

Güzel bir Cumartesi akşamı senin için ne demek?

Benim için hafta sonunun ayrı bir yeri yok. Çünkü çok şükür ki hayatımda böyle bir ayrım yok. Her akşam bir Cumartesi akşamına dönüşebilir. Ama bak Pazar dersen o başka; beni dünyanın neresine koyarsan koy, bir Pazar gününü hiç bilmeden hissederim. Kış Pazarlarını daha da çok severim, iyice kediye dönerim. Şöminenin başına geçer, kitap okur, soğuk havada yürür ve okuduklarımı düşünürüm. Ayrıca sevdiklerim, arkadaşlarım ve ailemle geçen her günün her saati güzel.

Spor olarak neler yapıyorsun?

Sadece pilates. Bunu da sekiz yıldır Taha’yla birlikte yapıyorum.

Gym’e makyajlı gelen kadınlar hakkında ne düşünüyorsun?

Gym’e gitmiyorum. Öyle kadınlar mı var? Varsa da anlıyorum.

Ne yemeden yaşayamazsın?

Makarna.

Nasıl atıştırmalıklar yersin? Çantanda ne gibi yiyecekler taşırsın?

Sağlıklı abur cubur diye bir marka keşfettim. Bunlar portakal ve mandalina dilimlerinin kurutulmuş hâlleri, cips gibi. Bodrum’da buldum ama eminim başka şehirlerde de vardır.

Onları taşıyorum bazen ama çantasında düzenli bir şey taşıyabilen biri değilim. Kâğıt mendilin var mı diye soranlardanım.

Hayatının herhangi bir döneminde kilo problemi yaşadın mı?

Hiç yaşamadım, şanslıyım.

Kaçamakların neler olur?

Canımın istediği her şeyi yerim. Yenmeli diye düşünüyorum.

Vücudunun en çok neresini beğeniyorsun?

Gözlerim herhalde.

Peki, ya en az?

Ellerim olabilir.

Kimleri formda ve çok güzel buluyorsun?

Emma Stone’u çok beğeniyorum, tam arkadaşım olsun isteyeceğim kız tipi. Muzır, benim gibi kısık oğlan sesli, espri yapıp duruyor ve kendiyle dalga geçiyor.

Cilt bakımın için neler yapıyorsun?

Eskiden cildime kat kat bir şeyler sürerdim, şimdi artık göz kremi bile sürmüyorum. Sadece temiz tutuyorum o kadar. Annem yıllarca eski klasik bir krem dışında cildine bir şey sürmedi, pırıl pırıl bir cildi var. Pahalı kremlere inanmıyorum. Gül suyu ve zeytinyağı her şeyden iyi.

Kimleri dinlersin? Son dönemlerde en çok ne dinliyorsun?

Benim de herkes gibi iPod’um karmakarışık. Şu an en çok Keith Jarrett’tan Bach dinliyorum. Mia, Antony and the Johnsons, Florence and the Machine… Aslında genellikle sözlü müzikte kadın şarkıcıları dinliyorum.

İlham aldığın müzisyenler kimler?

Kendi şarkısını yazıp söyleyen hemen hemen tüm kadın şarkıcılar ve ozan gibi yazan bütün şarkı yazarları; Cogen, Dylan, Tom Waits…

Son aldığın ve çok beğendiğin albüm hangisi?

Fiona Apple’ın ismi aşırı uzun son albümü. Özellikle son şarkı.

Yeniden kitap yazmayı düşünüyor musun?

Düşünüyorum bazen ama ne hakkında? Kimin hikâyesi, nasıl bir hikâye beni heyecanlandırıp peşine düşürür; onu bulamadım henüz.

En son ne okudun? Şimdilerde ne okuyorsun?

Şu an yeni kitabım geldi: The Magic Hour. İlhamın geldiği zamanlardan bahsediyor. Ayrıca klasiklerden Anna Karanina’yı okuyorum tekrar. Bir de Tokyo on Foot diye resimli bir Tokyo gezi kitabı okuyorum, çok iyi yapılmış.

Tekrar oyunculuk yapmayı düşünür müsün?

Ne olduğuna bağlı. Arog gibi bana uyan bir şey olursa tekrar denerim. Öyle bir iddiam yok. Müziği seviyorum. Müziğin içinde oyunculuk da var.

Çocukken ne olmak istiyordun?

Nil Karaibrahimgil.

Hayatta seni en korkutan şey ne?

Sevdiğim birini kaybetmek.

Sokaklara taşıyıp, protesto edeceğin bir şey?

Kadınlara uygulanan fiziksel, sosyal, psikolojik, politik her tür şiddet.

İlk ciddi boyutta hayran olduğun TV yıldızı kimdi?

Uzun Çoraplı Pippi, Mavi Ay’daki Cybill Shepherd, sonra Murphy Brown.

Kendini benzettiğin bir çizgi film ya da masal karakteri var mı?

Simpsons’daki Lisa.

Kendine en son ne zaman hediye aldın? Ne aldın?

Saf çikolata aldım dün, şekersiz bitter ve içinde koruyucu madde yok.

Röportaj: Hande Tokmak / Fotoğraflar: Serkan Şedele / 101 Production / Styling: D. İpek Şatır

 

BENZER YAZILAR