NOMOFOBİYE DAİR BİLMEN GEREKENLER

Nomofobi, cep telefonunun olmaması ya da cep telefonundan uzak kalma fobisi olarak tanımlanabilir. Peki nomofobi, modern zamanların fobisi mi yoksa bir pazarlama stratejisi mi?

Editörlük yapan 36 yaşındaki Gizem, “Cep telefonumu asla elimden bırakmıyorum, kendime bağımlı olup olmadığımı soruyorum” diye itiraf ediyor. Psikiyatrist ve Psikanalist Serge Tisseron, bağımlılığın olmadığını ileri sürüyor. “Eğer yoksunluk sendromu varsa, tıp camiası cep telefonu bağımlılığından bahsedebilir.Klinik Psikolog Stéphanie Bertholon ise bu durumu şöyle açıklıyor: “Birçok derece var: yoğun kullanım, kötüye kullanım daha sonra bağımlılık ve son olarak davranış kontrolünü kaybetme.”

Gizem bir bağımlı değil ama neden cep telefonundan ayrı kalmaktan bu kadar çok korkuyor?

Cep telefonum birçok şeyi bir arada yapabilmemi sağlıyor. Joelle Menrath, “Nesneye değil, yaptığı şeylere bağlıyız. Telefonunu evde unutmak demek, ajandanı, müziğini, gazeteni, alışveriş listeni evde unutmak demek” diyor. Akıllı telefonlar gündelik hayatta kullandığımız birçok nesnenin yerine geçti. “Telefondaki içeriğe birçok yerden ulaşabildiğimiz zaman kaybetmek daha az kaygı yaratacak” diye ekliyor Serge Tisseron. Kaybetme korkusu, Hakan’da somatik şikâyetlere sebep oluyor. Stéphanie Bertholon, “Nesnenin zenginliği ve çeşitliliği yeni davranışlar geliştirmeye yöneltiyor. Yokluğu kaygı, dalgınlık gibi bedensel duyumlara ve ‘Metroda ne yapacağım?’, ‘Oğlumun veya iş arkadaşımın ya bana ihtiyacı olursa’ gibi zehirli düşüncelere sebep olabiliyor” diyor.

Hoş olmayan duygulardan kaçınıyorum. Cep telefonu duygusal açıdan da işlevsel bir cihaz. Bertholon, “Hoşnutsuz durumlardan kaçınmamızı sağlıyor. Beklerken, oyun oynuyor, okuyor ve hatta kaybolduğumuzda, gitmek istediğimiz yeri bulabiliyoruz. Fobi karşıtı bir nesne olarak da kullanılabiliyor. Kontrol etme ihtiyacını sakinleştiriyor” diyor. Akıllı telefonların en eski korkularımızı dindirdiğinden bahseden Serge Tisseron ise, “İnsanoğlu nasıl var olmak için başkalarına ihtiyaç duyuyorsa, yakınlarından ayrılma korkusunu da hep içinde taşıyor” diyor.

Kendimi güçlü hayal ediyorum. Bu nesneyi çok seviyoruz ve zil sesinden ana ekranına kendimize göre kişiselleştiriyoruz. Ayrıca en güzelini, en hızlısını istiyoruz. Bertholon, “Çocukken hep yanımızda olan pelüş oyuncaklarımız gibi aynen, sadece onun dijital olanı!” diyor ve ekliyor: “Akıllı telefonlar bize anında erişilebilirlik ve hareket imkânı sağlamasıyla bize çocukluk dönemindeki her şeyi yapabilme gücünü geri veriyor.” Joelle Menrath ise konuyla ilgili olarak, “Bu sadece bir hayal ve gerçekliği deneyimlemiş kişiler olarak buna aldanmıyoruz” diyor. Bir rüyayı satsak onu alan çıkmaz mı? Çocukluğumuza geri dönebilmek için, o zevki tekrar yaşayabilmek için, yoksunluktan kaçınmak için… Ta ki telefonun şarjı bitene kadar.

NE YAPMALI?

Sorgula

Psikolog Stéphanie Bertholon, “Öncelikle durumu netleştirmeye çalış. Davranışlarını gözlemle. Cep telefonun nerede? Cep telefonuna bakmak zorunda mı hissediyorsun? Cep telefonu ile neler yapıyorsun? Oyun oynamak, bilgi edinmek, sosyal medya kullanımı? Nasıl bir yarar sağlıyorsunuz? Eğlence mi? İlişki kurmak mı? Daha sonra alışkanlıklarınızdaki değişikliklere bakın. Onu unutarak alışverişe çık, bildirimleri kapa. İnsan nesneyi etkileyebilmeli, nesne insanı değil” diyor.

Sınırları belirle

Akıllı telefona başvurmamız duruma göre değişebilir. “Psikolojik güvensizliği artıran durumlar, nedeni her ne olursa olsun, telefonu kompulsif kullanmamıza neden olabilir” diyor Serge Tisseron. Ayrıca “Özellikle çocuklara yeni teknolojiyi doğru kullanmayı öğretmeli ve öğrenmeliyiz” diye de belirtiyor.

Sağduyuyu koru

“Araştırmalar, çoğumuzun kendimizi disipline ettiğini gösteriyor. ‘Bağımlıyım’ diyoruz, ancak bunun arkasında arzumuzu nasıl yatıştıracağımızı biliyoruz. Aynı tatlı konusunda olduğu gibi! Marketten tatlı çikolata almadan çıkabiliyoruz, önemli bir toplantıdan önce de telefonumuzu masada bırakabiliriz. Yeni teknolojinin gelmesiyle birlikte paniklememeliyiz.

BENZER YAZILAR