Oezdemir: Güçlenmenin yolu!

Dünyanın belki de en sert sporu olan MMA’in hızlı nakavtlarıyla bilinen ismi Volkan Oezdemir, korkusuzluğun sırrını, kafes dövüşüne olan bağlılığını ve gelecekteki hedeflerini anlatıyor.

Gözlerini 1989 tarihinde,  İsviçre’nin Fribourg şehrinde dünyaya açan Volkan Oezdemir, Jackie Chan filmleri izlemeyi çok seven ve annesinin tabiriyle yerinde duramayan bir çocuktu. Filmlerde gördüğü dövüş sahnelerini sürekli olarak arkadaşlarıyla canlandıran Oezdemir’in karma dövüş sanatları hikâyesi ise, annesinin onu karate kursuna kaydettirmesiyle başladı.

Dövüş tutkusunu yalnızca karateyle yatıştıramayan Oezdemir, daha sonra capoeira, jiu jitsu ve judo gibi çeşitli karma dövüş sanatlarına da ilgi duymaya ve bu branşları öğrenmeye başladı. Yine bu dönemde Japonya merkezli Pride dövüşlerini izlemeyi çok seven Oezdemir, oradaki dövüşçüler gibi olmak istiyordu. MMA dövüşçüsü olmayı o zamanlar kafaya koyan Oezdemir, daima tam teşekküllü ve kendinin en iyi hâli olmak istediği için yolunun MMA’den geçmesi gerektiğini biliyordu. Zira MMA yapabilmek için bütün farklı dövüş sanatlarına hâkim olmanız gerekir. İşte Oezdemir de bu sert sporu tam olarak bu nedenden dolayı seviyor.

ANINDA NAKAVT

Profesyonel MMA kariyerinde çıktığı 18 maçın 15’ini kazanan ve üç mağlubiyeti bulunan Oezdemir, galibiyetlerinin 11’ini rakibini nakavt ederek elde etti. Bu nakavtların birçoğunu da ilk rauntta ve yok sürede gerçekleştiren Oezdemir, “No Time” takma ismini kullanmasının sebebinin de bu olduğunu söylüyor.

Bu lakabın hikâyesinin oldukça eskiye dayandığını ifade eden Oezdemir, “Galibiyetlerimin çoğunu ilk saniyelerde elde ettiğim için, beni seyretmeye gelen arkadaşlarım da bu istatistiğimi şakaya vurarak ödedikleri seyahat ve maç bileti ücretlerinin 15 saniyelik nakavtlar için mi olduğunu sorguluyordu,” diyor. UFC çatısı altında dövüşmeye başladıktan sonraki ikinci maçında 28 saniyede rakibini nakavt eden Oezdemir, takma ismini “No Time” olarak değiştirdi ve bir sonraki rakibini de yine bir dakikanın altında, 42 saniyede nakavt etmeyi başardı. Bunun üzerine yeni lakabını herkesin kabul ettiğini belirten Oezdemir, rakiplerini kısa sürede yere indirdikten sonra sol bileğini göstererek imza hareketini yapmaktan geri kalmıyor.

KAFESE GİDEN YOL

Dövüşe hazırlık sürecinde günde çoğu zaman çift antrenman yaptığını ifade eden Oezdemir, “Bu sayının üçe çıktığı da oluyor,” diyor. Antrenmanlarında üç farklı çalışma prensibini benimseyen başarılı dövüşçü, “Bunlardan ilki jiu-jitsu çalışmaları, ikincisi boks ve muay-thai gibi hücum sporları ve üçüncüsü ise ağırlık çalışmaları ve koşulardan oluşan genel fitness antrenmanları,” diye açıklıyor.

Strateji konusunda tüm kariyeri boyunca asla belirli bir oyun planına odaklanmadığını söyleyen Oezdemir, “Yalnızca kendi tekniğimi ve neler yapabileceğimi düşündüm. Çünkü kuvvetim sayesinde ortaya koyabildiklerimi iyi biliyorum,” şeklinde konuşuyor. Bir şeyi başaramadığı zamanlarda kendini daima daha fazla zorladığının altını çizen Oezdemir, “Son birkaç kavgamda oyun planımı biraz daha tekniğe dayalı tuttum ve rakiplerimin neler yaptığına dair videolar izledim. Ancak artık bu konuya daha profesyonel yaklaşıyorum,” diyor. Son iki dövüşünde Daniel Cormier ve Anthony Smith’e mağlup olan Oezdemir, 16 Mart’ta UFC performansında aldığı yaraları sarmak adına oldukça kritik bir maça çıkacak. Profesyonel kariyerinde henüz mağlubiyeti bulunmayan Dominick Reyes ile karşılaşacak olan Oezdemir, olası bir galibiyetle sükse yaparak tekrar kafaya oynayamaya başlamak istiyor.

Dövüş gününde yaşadıklarınızın tamamının, o güne nasıl hazırlandığınızla ilişkili olduğunu belirten Oezdemir, “Sıkı çalıştığınız için yapabileceklerinizin farkındaysanız, ringde beş raunt boyunca ne yapacağınızı da bilirsiniz. Hazırlık süreciniz iyi geçtiyse, kafese girerken de kendinize güvenirsiniz,” diyor. Belirli bir noktada korkunun ortadan kalktığını söyleyen Oezdemir, “Sürekli olarak çalışırsanız ve kendinizi geliştirdiğinizi hissederseniz, korkulacak bir şey olmadığını da anlarsınız,” şeklinde konuşuyor.

KENDİNİ VE ÇEVRENİ TANI

En büyük amacının kendi liginde şampiyonluk yaşamak olduğunu ifade eden Oezdemir, “Bulunduğum her kategoride zirveye oynamaktan başka bir düşüncem yok,” diyor. Kendini en iyi gördüğü noktanın patlayıcı kuvveti olduğunun altını çizen Oezdemir, “Ciddi anlamda kuvvetli ve hızlıyım. Bu nedenle rakiplerim ilk rauntlarımdan çekiniyor zira ilk raunt gücümün ve patlayıcılığımın en yüksek düzeyde olduğu evre oluyor,” diyor.
Kendinde zayıf gördüğü noktaları da dürüstçe eleştiren başarılı dövüşçü, dövüş stilini daha kapsamlı bir hâle getirmesi gerektiğini düşünüyor. Oezdemir, “Örneğin zemin mücadelelerinde daha ofansif davranabilirim. İnsanlar yalnızca gücümden değil, bu özelliğimden de çekinir hâle gelmeli. Zaten bu günlerde bunun üzerine çalışıyorum. İnsanlar nerede ne yapabileceğimi tam olarak bilememeli,” diye anlatıyor.

Bu yola baş koymuş bir dövüşçüyseniz seyircinin ve çevrenizdeki insanların işe enerji kattığını öne süren Oezdemir, “Bu enerjiyi iyi ve kötü yönde ele alabiliriz. En başta kendinize odaklanmanız gerekse de, insanların enerjisini olumlu yönde kullanabildiğinizde, bu sizin lehinize olacaktır,” diyor. Aynı şekilde negatif enerjiden de kötü anlamda etkilenebildiğinizi söyleyen Oezdemir, “Bu nedenle etrafınızdaki insanların bile olumlu düşüncelere sahip kişilerden oluşmasını sağlayarak kendinizi iyi anlamda geliştirebilirsiniz. İyi insanlar sizin için olumlu düşünceler taşıdığı ve bunu dile getirdiği için zihninizin de rahatlamasını sağlar,” diyor.

DÖVÜŞLER VE GERİDE BIRAKTIKLARI

Dövüşlerden sonra yalnızca toparlanma sürecine odaklandığını söyleyen Oezdemir, “Fizyoterapi seanslarımın yanında buz banyosu yapıyor ve masaj desteği alıyorum. Antrenmanlarım sert geçtiği için toparlanma evresi de bir o kadar önem taşıyor,” diyor. Oezdemir’e göre, çok fazla antrenman yapıp toparlanma sürecinize gereken önemi göstermezseniz, vücudunuz da arıza sinyallerini vermekte gecikmez.

Karşılaştığı en sert dövüşçünün iki kemer sahibi Daniel Cormier olduğunu söyleyen Oezdemir, mağlup olduğu rakibinin gerçekten sert ve iri bir dövüşçü olduğunu dile getiriyor. Fakat Oezdemir, en zorlu maçının profesyonel kariyerindeki ikinci dövüşü olduğunu söylüyor. İkinci profesyonel müsabakasına henüz 20 yaşındayken çıktığını ifade eden Oezdemir, “Bu dövüş zihinsel anlamda en zor dövüşümdü çünkü rakibim benden çok daha tecrübeliydi. Ciddi anlamda zorlandığımı hatırlıyorum,” diye anlatıyor.

DURACAĞIN YERİ BİL

Yaptığınız işi sevseniz dahi, hiç mola vermezseniz gereğinden fazla çalışmış olacağınızı vurgulayan Oezdemir, “Yakın zamanda öğrendiğim bir şey varsa o da şu: Ne zaman duracağınızı bilmeniz gerekiyor,” diyor. Dövüşten sonraki iki hafta boyunca fizyoterapi çalışmalarının dışında asla antrenman yapmadığını söyleyen Oezdemir, “Zihninizi bir süreliğine boşaltmak, daha iyi bir geri dönüş yapmanıza önayak olabilir. Bir şeyi çok fazla yaparsanız, keyif almanız zorlaşacaktır. Bu nedenle ne zaman durup ne zaman harekete geçmeniz gerektiğini iyi ayarlamalısınız,” diye tavsiyede bulunuyor.
Kafanızı sürekli olarak yorup acı çektiğinizde sakatlığın ve bıkkınlığın da bu durumun beraberinde geleceğini söyleyen Oezdemir, “Motive olmak için ekstra bir şey yapmıyorum çünkü yaptığı işten keyif alan biriyim. Yeni teknikleri öğrenmekten, geliştiğimi görmekten ve daha iyi bir dövüşçü olduğumu hissetmekten mutluluk duyan bir MMA dövüşçüsüyüm,” şeklinde konuşuyor.

Maçlara İsviçre bayrağıyla çıkan fakat ailesinin bir yarısının Türkiye vatandaşı olduğu bilinen Oezdemir, “İsviçre’de doğdum büyüdüm ve İsviçreli annem tarafından yetiştirildim. Ailemin Türk tarafıyla ne yazık ki çok fazla bağlantım olamadı. Babamla eskisine oranla daha fazla görüşebiliyorum. Bu da benim ikinci kültürümü öğrenmem için bir şans diyebilirim. Artık ailemin diğer tarafına da daha yakın olmaya ve bu mirası keşfetmeye çalışacağım,” diyerek sözlerini sonlandırıyor.

BENZER YAZILAR