OLMAK YA DA OLMAMAK

Akupunkturu öyle ya da böyle bir şekilde tanımışsındır. Şimdi onun kuzeni olan, EFT ile tanış.
Geçenlerde taksiyle eve gidiyordum. Yol, normalde 10 dakikalık bir mesafe olmasına rağmen, trafik yüzünden 45 dakikaya yakın sürdü. Yorgun olduğum için pek umursayacak hâlim yoktu ama maalesef şoför pek bir konuşkan günündeydi. Söze trafikle başlayıp lafı hükümete, siyasete getirdi. “Gerçekten çok orijinal bir insansınız. Bu kadar da yaratıcı olunmaz canım” diye düşünürken demateryalize olup kapıdan süzülmek istiyordum.
Adam sadece şikâyet ediyordu. Kendi kendine konuştuğunun ne kadar farkındaydı bilmiyorum çünkü arada bana yönelip bir şey söylediğinde bile lafı öyle bir halde sunuyordu ki, benim sadece ona onay verebileceğim kadar alan bırakıyordu. Konuyu başka bir yere taşımama olanak bırakmadığı gibi karşıt bir fikir söylemem de mümkün değildi. Muhabbetin son beş dakikasına girdiğimizi anladığımda biraz zihnim açıldı. Adamın tipine şöyle bir baktım. Karşımda sanki bir asker vardı. Çok sert hatları ve yüzünde derin çizgileri olan orta yaşlı bir insan. Konuşma tarzı ve bakış açısı hiçbir şeye güvenmediğini o kadar net bir şekilde ifade ediyordu ki, içimden “Küçükken ailesi veya bir ebeveyni onu terk etmiş olabilir mi?” diye geçirdim.

Bana 40 dakikadır anlattığı konularda genel olarak hemfikir olmama rağmen içim o kadar daralmıştı ki, aklımdan saçma sapan düşünceler geçmeye başladı. Bir kere uzaylı olduğunu düşündüğüm taksi şoförleri neden hep tepedekilere öfkelidir? Adamların haklı veya haksız olması ayrı bir konu. Ancak hükümeti (sadece konsept olarak düşün) beyinlerinde bir kara delik gibi gördüklerinden eminim. Ayrıca sürekli olarak kafasında kurguladığı bu insanlarla mücadele halinde yaşıyorlar. Nedeni tabii ki televizyon. İnsanların gerçek iletişimden haberi olmamış. Televizyona bakıp fantastik dünyalarındaki düşmanlarıyla (siyasetçilerle) kavga edip daha sonra dizilerdeki arkadaşlarıyla dertleşip felsefe yapıyorlar.
Taksi şoförü, ülke olarak büyük bir çıkmazda olduğumuzu, artık sonumuzun geldiğini, hiçbir şeyin bizi kurtaramayacağını anlatmaktan büyük bir zevk alırken, ona bunun sebebinin biz olduğumuzu söyledim. Benim düşünceme göre biz, halk olarak iletişim kurmayı öğrenmiş olsak veya birbirimize “son” hikâyeleri yerine sağlıklı ve olumlu dünyalar gösterebilsek, kesinTaksi şoförü, ülke olarak büyük bir çıkmazda olduğumuzu, artık sonumuzun geldiğini, hiçbir şeyin bizi kurtaramayacağını anlatmaktan büyük bir zevk alırken, ona bunun sebebinin biz olduğumuzu söyledim. Benim düşünceme göre biz, halk olarak iletişim kurmayı öğrenmiş olsak veya birbirimize “son” hikâyeleri yerine sağlıklı ve olumlu dünyalar gösterebilsek, kesinlikle inanıyorum hatta biliyorum; şoför o an bunları anlatamazdı. Belki düşünürdü ama anlatmaya gücü olmazdı. Çevreyi kelimeleriyle kirlettiğini ve başkasının alanını işgal ettiğini anlayabilirdi. Ancak o gücünü vampir gibi çevresinden emerek almayı öğrenmiş, böyle bir şartlanmayla yaşıyor.
Adama benim işimin yukarıda, aşağıda veya yanlarda bulunan insanlara kızıp sövmek değil, sadece çemberin içinde bulunanlarla iletişim kurup herkesin faydasına olanları paylaşmak olduğunu söyledim. Şu an okurken “Sen de çok safsın” diyebilirsin. Ben de sana “Künyeden mesleğimi oku” derim. Ben bu yolu seçmiş durumdayım çünkü her şeyin aslında kişinin kendi seçimi olduğunu anladım. Konuyu kuantum lisanında da anlatmak mümkün: Deneyin sonucu gözlemcinin niyetine bağlıdır. Olaylar, yorumlar, ve hayatın kendisi aslında kurgu ve biz bunun hem deneği hem de gözlemcisiyiz. Seçim hakkımızın olduğu tek nokta aslında sadece “Evet” ya da “Hayır” diyebilmemiz.
Bir durumdan şikâyetçi olan insanın önce dış dünyayla olan (sadece insanlarla değil, tüm hayatla) iletişimine bakmak gerek. Bilgi alış verişindeki bir tıkanıklık yüzünden başına sürekli olumsuz olaylar geliyor olabilir. (Çok gelişmiş bilgisayarlar olarak, bilginin içeride nasıl yorumlandığı bize öğretilmiş veya genlerimizle miras kalmış kalıpların süzgecinden geçer.) O noktada ki eğer bu önemli bir “Evet” veya “Hayır” durumuysa önce bir nefes alıp bilgisayar taraması yapmak lazım. Sürekli olarak şoförün ruh halinde yaşıyorsan olumsuz olanı seçme eğiliminde olman gayet mümkün. İçeride olumsuz olana yönelmeni sağlayan yollar çizilmişse yazılımda hata var demektir.
Gidişatının gitgide dramatikleştiğinin farkındaysan önünde seçebileceğin iki yol mevcut: İlki tahmin edeceğin gibi taksi şoförü olmak, ikincisi de olmamak. “Ben ikinci yolu çok denedim ama olmadı” diyorsan orada da dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. Kişisel gelişim adı altında bildiğin gibi yüzlerce hatta binlerce kitap ve kurs bulmak mümkün. Söylemleri birbirine benzese de benzemese de ne kadar ve ne aldığın sana ait. Kaldı ki, hiçbir şey sonsuza kadar fayda sağlayamaz. Zaten kişisel gelişim hakkında kitap yazmış veya eğitimci olarak çevrede dolaşan insanlara şöyle bir baktığında kendindeki en olumlu potansiyeli pratiğe, yani hayata geçirmiş çok az insanla karşılaşırsın. Çoğu içindeki gizli taksi şoförünü bir yere saklamayı öğrenmiş ve dışarıya “Sen de kendi şoförünü kabul et ve onla yaşa” mesajını vermekte.
Bunun hiçbir iyi getirisi olduğunu düşünmüyorum. Bedenimde yanlış şekilde işlemden geçirilmiş bir bilgiyi açıkçası kabul etmek istemem. Bence önce o bakış açısını yaratmış olan yazılımı düzenlemek gerek.
Şimdi bahsedeceğim teknik (eminim bu adı daha önce duydun) düzenlemeyi bize çok basit bir şekilde yapabilmeyi öğreten bir yöntem. EFT, yani Duygusal Özgürleşme Teknikleri şeklinde adı geçen sistem, herkesin hayatında kullanabileceği pratik çözümler sağlıyor.

EFT’nin ilk çıkış öyküsü biraz ilginç. Klinik Psikolog Roger Callahan, Doğu tıbbıyla ilgilenirken, kötü anıların, travma ve olumsuz deneyim ve düşüncelerin bedenin elektrik sistemini bozduğunu fark etmiş. Kendisi ilk keşfini 1980 senesinde, Mary isimli, su fobisi olan ve yıllarca klasik terapiden sonuç alamamış bir kişiyle yapmış. Mary, ilk seans sırasında söylediği bir cümleyle Callahan’ın beynindeki ampulün yanmasını sağlamış: “Suyu düşündüğümde midem bulanıyor” lafından yola çıkan Callahan, hemen Mary’nin bedeninde mide meridyeninin ucunda bulunan noktaya hafif şekilde parmaklarıyla birkaç kez baskı uygulamış. Mary anında geri bildirim vererek rahatlamaya başladığını dile getirmiş. Belli bir süre çalıştıktan sonra da birlikte havuza gitmişler. Mary yüzüne su serpmeye başlamış ve konu hakkındaki korku ve sıkıntıları bir daha tekrarlanmamak üzere ortadan kalkmış. Callahan geliştirdiği yöntemi, “Düşünce Alanı Teorisi” diye adlandırdıktan sonra öğrencisi Gary Craig bu tekniği basitleştirip EFT, yani Duygusal Özgürlük Teknikleri haline getirmiş. Ancak Callahan’ın yaptığını bir keşif olarak değerlendirmekten ziyade daha çok dünya üzerinde eski zamanlardan beri var olan bilgilerin sentezlenmesi şeklinde nitelendirebilirim. Kökeni MÖ 5000 yılında Tibet olarak bilinen akupunktur tedavisi daha sonra Çin ve Japon akupunkturu şeklinde iki kola ayrılır. Zaman içinde Batı’ya kadar uzanan Çin akupunkturunda bedenin üzerinde yer aldığı farz edilen meridyenler ile insanın beden haritası çıkarılır. Her organı temsilen yoğunluğu daha çok kulak, el ve ayaklar olmak üzere vücutta belli noktalar bulunur. Bunları aynı bilgisayarda kullanılan kısa yollar gibi düşünebilirsin. Nasıl herhangi bir işi illa fareyle tek tek yapacağına klavyede aynı anda iki, üç tuşa basıp yapıyorsan aynı şekilde bedenindeki bir sorunu anlamak ve tedavi etmek için o organı temsil eden noktaya baskı uygulaman yeterli olabilir.
Meridyenlerle bağlantılı olarak vücudun eneri sisteminden de bahsetmek lazım. Tüm sinir sistemi elektrik sayesinde iletişim kurar. Sıcak bir ütüye yanlışlıkla değdiğinde bilgi neredeyse ışık hızında beynine ve oradan tekrar eline ulaşır. Elektrik sistemi bir insanın sağlığı konusundaki en önemli unsurdur. Gary Craig elektriğin bulunduğunun bir kanıtı olarak kitabında tıpta kullanılan elektrokardiyograf (kalbin elektrik aktivitesini kaydeder) ve elektroensefalogram (beynin elektrik aktivitesini kaydeder) cihazlarının televizyonda hastane dizilerinde gördüğün gibi sinyal vermediği takdirde kişinin öldüğünü örnek vermiş. Kısaca enerji akışı durduğunda biz de biteriz. Sağlık açısından ne kadar önemli umarım anlatabilmişimdir.
Demin bahsettiğim gibi MÖ 5000 yılında fark edilmiş olan bedenin elektrik devreleri (meridyenler) Doğu tıbbının en önem verdiği öğedir. Şu an bildiğin akupunktur ve akubasınç tekniklerinin temeli buradan doğmuştur.
EFT’nin başlıca kullanım alanları:

* Migren fibromiyalji, sırt ve boyun ağrıları.
Olumsuz alışkanlıklar: Kilo problemleri, yiyecek zafiyetleri, sigara alışkanlığı, tırnak yemek.
* Duygusal rahatsızlıklar: Stres, evham, takıntı, değersizlik duygusu, keder, kaza sonrası travmalar ve uykusuzluk.

* İlişkiler:
Eleştirilerden aşırı etkilenme, utangaçlık, kendini ifade edememe, öfke, kızgınlık ve çekingenlik.

* Eğitim:
Sınav stresi ve korkusu, öğrenme ya da okula yönelik olumsuz duygular, hi-peraktivite, konsantrasyon ve motivasyon sorunları.

* Fobiler:
Hayvan fobileri, yükseklik, uçuş korkusu, toplum önünde konuşma korkusu ve agorafobi.

* İş dünyası:
Stres, başarısızlık korkusu, motivasyon ve konsantrasyon sorunları, çekingenlik, düşük özgüven, yöneticilerle ya da iş arkadaşlarıyla geçinememe.

* Sanat:
Yazma blokajı, yaratma blokajı, çalınan müzik enstrümanında performans düşüklüğü.
Kısaca EFT insanın daha dengeli bir ruhsal yapıya sahip olmamızın önünü kesen engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olur. Saydıklarımın dışında tabii ki daha birçok konu için kullanmak mümkün.
Teknik olarak uygulama esnasında bedenin belirli noktalarına çok sert olmadan vurulur. Aynı anda (kalıp cümleleri mevcut olan) olumlamalar söylenir ve zihinde kurduğun cümlenin imgesi yaratılır. Yine bilgisayar örneğine dönecek olursak bunu şöyle açıklamak mümkün: Dünyaya geldiğimiz andan itibaren beş duyumuzla çevreden bilgi almaya başlarız. Tüm bilgiler beyine sinapsler yoluyla bir harita şeklinde işlenir. Bilgisayardaki klasörler gibi tüm bilgiler duyuların sunduğu imkânlar dâhilinde iç içe geçirilerek kopyalanır. Bu esnada kişi olumsuz bir ruh halindeyse o sırada görsel veya işitsel olarak algıladığı şeyleri içeri olumsuz olarak kaydeder ve daha ileri bir zamanda, mutlu olsa bile aynı objeyle karşılaştığı (veya sesi duyduğu) takdirde içine olumsuz bir his gelir. Bu illa uyanıkken yaşanmak zorunda da değil. Mesela narkoz verilmiş ve ameliyat oluyorsun. O esnada doktorlardan biri lavantalı bir parfüm sürmüş ve sen de baygın halde bunu algılıyorsun. Doktorlar aralarında bir trafik kazasından bahsediyor. Operasyon sonrası uyanıyorsun ve tabii ki, ne hikâyeyi ne de kokuyu anımsamıyorsun. Ancak artık maalesef hayatında ne zaman lavanta kokusu koklasan aklına kaza ile ilgili bir takım hisler gelmesi mümkün.
Doktorların yıllardır söylediği gibi insan beyni ilk üç yaşına kadar muazzam bir hızda data kaydetme kabiliyetine sahip. Yani o esnada çevreden kopyalayıp yapıştırdığın tüm bilgiler gelecekteki hayatının yapı taşlarını oluşturuyor.
EFT’nin nasıl tedavi ettiği noktasına geri dönecek olursak travmalar konusunu örnek vermek isterim. Travma esnasında beyin ani bir kesinti yaşar. Dolayısıyla başta sağ beyninin algıladığı duygular sol beyin tarafından işlemden geçirilmeden dosyalanır. Kişi olayı tam olarak hatırlamasa bile yarattığı etki kalıcıdır. Bundan sonra ne zaman benzer bir senaryonun yaklaştığını hissederse otomatikman kendini, büyük ihtimal savunma mekanizması olarak yarattığı, bir davranışın içinde bulur.
“Böyle bir durumda EFT’nin etkisi nasıl olur?” diye soracak olursan EFT dosyalara yeniden ulaşıp içindeki resim ve duyguları çıkarır. Daha sonra yarım kalmış işin bitirilmesini yani bilgilerin sol beyin, yani mantık kısmı tarafından işlemden geçirilmesine yardım ederek düzgün şekilde dosyalanmasını ve kişinin yaşadığı olumsuz etkiyi salıvermesini sağlar.
Büyük ya da küçük, bedende yaratılan enerji blokajları hastalığa davetiye çıkarır. Hastalandığın zaman dikkat etmen gereken şey, olayı o anda neden yaşadığındır. Son zamanlardaki ruh hali ve seçimlerini dikkatlice analiz edersen kendi içinde kaynağı bulabilirsin. Demin de bahsettiğim gibi her ne olursa olsun seçimlerin doğrultusunda onu hayatına taşırsın. Olumlama yaparak yaşamak inan ki ne zor ne de sıkıcı. Tam tersine çok kötü bir durumda olsan bile yapacağın bir, iki espriyle her şeyi tersine çevirmek mümkün.
Yazı: Tuğçe Tekmen

BENZER YAZILAR