ÖRNEK ALINACAK ADAM!

Eski UFC orta siklet şampiyonu ve şu anki 3.sü Luke Rockhold birçok farklı disiplinde çalıştı. Luke, yeni antrenmanlar öğrenmek için dünyayı dolaşıyor.

Rockhold, “Japonya’da, Brezilya’da veya Tayland’da olsun, ne zaman yeni bir dojo’da müsabaka yapsanız savaşçılar yeni adamın peşine düşer,” diyor. “Bu, kendinizi en iyisine karşı test etmenin, teknik becerilerinizi keskinleştirmenin ve olabileceğinizin en iyisi olmak için kendinizi zorlamanın bir yoludur.”

Motivasyonum nefretten gelmiyor!

Rockhold’un motivasyonu rakiplerine duyduğu nefretten değil, kendi kişisel gelişim arzusundan geliyor. Takvimde yerini alan bir şampiyonluk müsabakası, her antrenmana aciliyet katıyor ve hazırlık süreci kanıtlanmış bir yönteme göre ilerliyor: Farklı disiplinlerde yapılan müsabakalar, periyotlarla yapılan güç ve kardiyo çalışmaları ile meşakkatli mobilite ve merkez bölge antrenmanları. Goggins gibi, Rockhold da sıkıntılı durumlar içine girme fırsatlarını kolluyor, bunlar ister daha ağır sıklet dövüşçülerle güreşmek olsun, ister sprint intervalleri veya her iki taraf için de 500 yüksek tekme atmak gibi dayanıklılık antrenmanları, fark etmiyor.

Aşırı zorlu antrenmanlar, derin bir psikolojik sağlamlık kazandırıyor. Rockhold, bir dövüşte asla 500 tekme atmazdı, ancak egzersizin zihninizi uyuşturan yapısı antrenmanın amacını kısmen yansıtıyor. Rockhold, “Amacınız her seferinde daha sert tekme atmak,” diyor. “İlk iki yüz tekmede formunuza ve patlayıcı bir güçle vurmaya odaklanıyorsunuz. Ancak yoruldukça, uygulamayı daha az düşünüp nefesinize odaklanmaya başlıyorsunuz. Bunlar, en temiz, en saf ve en sert tekmeleriniz olabilir.” (Ayrıca o, kurabiye kavanozunu performans artıran hatıralarla dolduruyor.)

Spor psikoloğu Dr. Jonathan Fader, bu tarz rutinlerin ve antrenmanların meditasyona yönelik uğraşlar olarak yarar sağladığını söylüyor. “Bunlar, atletlerin âna odaklanmasını ve kendi doğuştan becerilerini düşünerek performansı hakkında aşırı düşünmemesini sağlıyor.”

Bilginin ardından gelen otomatik davranışların, performansınıza yardımı olabilir.

Nefes antrenmanlarına önem veriyor

Nefes veya nefessizlik de Rockhold’un zihnini güçlendirmek için yaptığı etkinliklerden başka birinin merkezinde yer alıyor: Zıpkınla balık avlama. Gittikçe daha da derine dalıyor, yüzlerce metre derinlikte kobe balığını kovalıyor ve suyun altında iki dakikadan daha uzun süreler geçiriyor. “Bu zihinsel bir zorluk, çünkü enerji harcamamak için sakin kalmanız gerekiyor. Sabırlı olmalı, hareketlerinizi etkili yönlendirmeli ve vücudunuzda fiziksel olarak gerçekleşenlere uyum sağlamalısınız. Kilit nokta acele etmemek veya paniklememektir. Beklersiniz, beklersiniz ve beklersiniz, ardından vurursunuz.” Bu öz farkındalık dövüş ringine aktarılır; baskı altında sakin kalma becerisini iyileştirir ve vücuduna karşı daha samimi bir anlayış ve güven kazandırır.

“İç duyu” kavramı, kulağa new age’vari hatta manevi anlamı olan bir konsept gibi gelebilen, yeni trend olan çalışma alanlarından biri. İç duyu, tanımlandığı şekliyle, hedef odaklı davranışı etkilemek için vücutla ilgili sinyallerle birlikte dış uyarıcıları alma, işleme ve birleştirmeden oluşur. Bu önemli kavram, farkındalık koçu Pete Kirchmer tarafından şöyle çevriliyor: “Vücudunuzda ne olup bittiğine dair bir his – açlık, susama, acı, sıcaklık, nabız, yorgunluk ve bunlara vereceğiniz tepkiyi belirleyen bilgelik. Bu, eğitilebilen bir kapasitedir.”

UC San Diego’da atletler ve askerler üzerinde yapılan bir beyin taraması serisiyle ilgili çalışmada, yüksek iç duyuya sahip kişilerin olağanüstü psikolojik sağlamlık gösterdiği ortaya çıktı. Kirchmer, “Bu, vücudunuzun aşırı tepki göstermesini önlemek adına, iç farkındalığınızı artırıp stresi öngörmek ve onun için hazırlanmakla ilgilidir,” diyor. Harvard’lı araştırmacılar, meditasyon da dahil olmak üzere sekiz haftalık farkındalık eğitiminin, strese tepki veren savaş ya da kaç merkezi olan amigdaladaki maddenin özkütlesini azalttığını keşfetti. Diğer araştırmacılar ise farkındalık eğitiminin, amigdalanın beynin geri kalanıyla olan bağlantısını azalttığını ve algılanan acı düzeyini düşürüp beynin odaklanmayla ilgili bölgeleriyle olan bağlantıyı artırdığını gördü.

Kirchmer, atletler, yöneticilier, ilk yardımcılar ve stres altında daha iyi bir performans göstermek isteyen diğer kişiler için üç günlük atölye çalışmaları düzenliyor. Programın köşetaşları, farkındalık, meditasyon ve katılımcıların vücutlarıyla bağlantı kurmasına ve zihinlerini odaklamasına yardımcı olacak hareket uygulamalarından oluşuyor. Günlük 30 dakikaya kadar pratik yapamyı öneriyor. Deneyimli meditasyoncular acıyı hissediyor ancak bu, stresle ilgili bir tepkiyi tetiklemiyor.

Kirchmer, “Diğer tüm egzersizler gibi, meditasyonu öğrenmesi de zaman alır, ona ne kadar çok zaman ayırırsanız o kadar fayda sağlarsınız,” diyor. Insight Timer veya Headspace gibi rehberlik eden bir uygulama kullanarak günde üç ila beş dakikayla başlayın. Ayrıca Kirchmer, müşterilerine stresli bir etkinlik öncesi ve hatta bu etkinlik esnasında vücutlarını kontrol etmelerini öğretiyor. Derin bir nefes alın ve kendinize şu tarz sorular sorun: “Ayaklarım nasıl hissediyor? Nabzım ne durumda?” Bunu yapmak, kaygılı düşüncelerle dolu veya negatif olduğunuz trans halinden çıkmanızı sağlayabilir. Gözlemci olun, yargılayıcı değil.

Kirchmer, negatif öz konuşmanın kısa vadede etkili olabildiğini ancak tutkulu bir yaklaşımın daha sürdürülebilir olduğunu belirtiyor. Austin’deki Texas Üniversitesi’nden Psikolog Dr. Kristin Neff’in araştırması, başarısızlık ve yetersizlik korkusunu nazik ve samimi bir tutumla değiştirmenin kendinize olan inancınızı artırabileceğini ileri sürüyor. Amaç, bir şeyi yeni öğrenen birine yapacağınız destekleyici, yapıcı koçluğu kendinize de uygulamak. Bu yaklaşım, tam potansiyelinize ulaşmak için kendi iç düşmanınız değil, kendi iç müttefiğiniz olmayı vurguluyor.

Sonuç olarak, daha fazla kendinize güvenmenizi sağlayacak en iyi yöntemleri bulmanız gerekiyor. Dualardan ve olumlu dövmelerden faaliyet takipleri ve meditasyona kadar her şey, kendinizle ilgili bir içgörü kazanmanızda size yardımcı bir rol oynayabilir. Ardından tek yapmanız gereken inanmaktır.

BENZER YAZILAR