PAZARTESİ SENDROMUNDAN KURTULMAK SENİN ELİNDE…

pazartesi-sendromu

Enerji Koçu – Reiki Master’ı İrem Tunçman, uzun tatil sonrası işe dönme psikolojisi ve motivasyon ile ilgili yazdı. 

Uzun yıllar kurumsal hayatın içinde yer almış biri olarak, Cuma günlerinin, o gün iş yerinde başınıza ne gelirse gelsin, neşesinden hiç bir şey kaybettirmeyen güzel enerjisi ile, Pazar akşamüstü 4 sularında başlayan anlamsız iç burukluğu, enerjinizde bir düşüş, yavaş yavaş, içe doğan sıkıntılar ile Pazar’ın Pazartesi’yi karşılayışını çok iyi bilirim. Pazartesi sendromundan ise bahsetmeye hiç gerek yok sanırım.

Kısacası herkes hafta sonu ve tatil için yaşıyor, 365 günün geri kalan kısmını ise, hafta sonları ve tatillerine geri sayım yaparak geçiriyor. Tüm milletimizin, özellikle çalışan kesimin büyük bir hevesle beklediği ve aynı coşku ile karşıladığı bayram tatili ise başlamış durumda. Deniz kenarında neşeli resimler, arkadaşlarla sohpetler, güzel güzel kahvaltı sofraları, “ah hayat hep böyle olsa ya!”

Bu düşünce yapısı, aslen, hayatımızın büyük bir bölümünü “gelecekte” ve “gelecek için” yaşamamıza neden olur, “an” yaşanılması gerekenden çıkar, sadece geleceğe giden yolun bir parçası olur kalır. Hayatımızı, gücümüz yettiğince çalışarak geçireceğimizi düşünürsek, yaşama dair biriktirdiğimiz gün sayısı, yaşamımızın o kadar ufak bir parçasını oluşturuyor ki, geri kalan günlerin aslında layığıyla yaşanmamış olması, bize verilen hayat hediyesini boşa harcadığımız gerçeği ile bizi yüzleştiriyor, genelde bu yüzleşme malesef, yaşlılık dönemine denk geliyor, ahlar, keşkeler, şimdi 25 olsaydımlar.

Bunlar tonton ninenizle, dedenizin boşa söylediği laflar değil, yaşama hatta yaşanmamışlıklara ithafen pişmanlık sözcükleri ve kesinlikle dikkate alınması gerekiyor, çünkü hayatınızda ve bakış açınızda bir şeyleri değiştirmezseniz, sizin de varacağınız yerin ta kendisi de orası.
Peki ne yapmak lazım? “Tatilde herşey güzel de, iş gerçek hayata dönünce bambaşka bir insan oluyorum, dolayısıyla beni motive eden tek şey de bir sonraki tatilim oluyor, aksi takdirde, bu kadar baskı ve stres altında işimi yapacak gücü kendimde bulamam” mı diyorsunuz? Size verilen ve süresini bilmediğiniz bu hayatın çoğunu bu düşüncenin gölgesine geçirmek sizce de çok yazık değil mi? Gelin biraz bana kulak verin.

pazartesi-sendromu2

1. Değiştirebileceğiniz şeyleri değiştirin, değiştiremeyeceğiniz şeyleri kabullenin.
Kulağa uygulaması çok basit gibi gelen belki de klişe diyebileceğiniz bu ilkeyi her ne kadar daha önce bir yerlerde daha duymuş olsanız da, büyük ihtimalle herkes gibi siz de uygulamadınız, ancak uygularsanız, hayat kalitenizin ne kadar artacağını göreceksiniz. Malesef bizim doğamızda, bir şeyleri değiştirmek yerine, hoşlanmadığımız şeyler hakkında durmadan söylenmek var. Artık sadece arkadaşlarımızla birebir sohpet halindeyken değil, sosyal medyayı da deşarj olma aracı olarak kullanıyor, sahilde güneşlenen neşeli ayak görsellerinin yerini ise somurtkan suratlar, isyankar statüler alıyor. “Vallahi, ayaklarım geri geri gidiyor şu işe” diye hangimiz söylenmedik ki? Peki kaçımız bu konuda bir şey yaptık? “E işini değiştirmeyi düşünmez misin?” diye sorulduğunda ise, “ay yeni işe adapte olmak, vs vs, yine bildiğim yer” diyerek aynı tas aynı hamam yolumuza devam ediyoruz.
Durum buysa, size kötü bir haberim var, evrendeki hiç bir güç size yardımcı olamayacak! Çünkü hayat seçimlerden ibarettir ve siz, durumunuzu değiştirmemek yönünde bir seçim yaptınız.
a) İşinizden memnun değilseniz, işinizi değiştirmek yönünde harekete geçin. Ancak unutmayın, kişi kendinden kaçamaz, işinizi değiştirdiğiniz zaman aynı sorunlarla karşılaşmayacağınızı kimse garanti edemez, bu nedenle, kariyerinizle ilgili yaptığınız seçimlerde, para odaklı hareket ettiğiniz ölçüde, sizi yine memnun etmeyecek bir ortamda kendinizi bulmanız çok olası, para, bütün çekim yasası kitaplarında yazılanın aksine, paraya odaklandığınızda hayatınıza girmez, girse bile toz olup rüzgara karışır, para, para kazanmak için yaptığınız işe odaklandığınızda, bir değer katmak üzere bir şeyler ürettiğinizde, zaten kendiliğinden o değerin karşılığı olarak size gelir, bugün hatrı sayılı derecede servet sahibi bir çok bilinir kişi, yaptığı işi para kazanmak için değil, yaptığı işi en iyi şekilde ve severek yaptıkları için zenginlik seviyesine ulaşmışlardır (ör. Steve Jobs, Mark Zuckerberg, Bill Gates vb.). Bu nedenle odağınızı, mutlu olarak yapabileceğiniz bir iş ve içinde bulunmak istediğiniz gerçek ortamlara yönlendirerek kariyerinizi şekillendirmelisiniz. Haydi biraz cesaret, kader cesuru destekler.

b) İşinizden memnun değilsiniz, ama bir nedenden ötürü, işinizi değiştiremiyorsanız; o zaman mevcut durumunuzu sakinlikle ve huzurla kabul edin. Öncelikle, şunu kabul edin, bu seçimi belli sebeplerden ötürü siz yaptınız, bu nedenle, en başta bu işi neden seçtiğinizi daima hatırlayın, büyük resimden uzaklaşmayın, sizin bir ana hedefiniz vardı, belki bu paraydı, belki belli bir kariyer, veya pozisyondu, eğer bu değişmedi ise, bu hedefinize odaklanın, ve günlük aksilikler, stres ve baskıyı amacınıza ulaştığınızda hatırlamayacağınızı da bilin.
Söylenmeyin. Dertler paylaştıkça azalır derler ya, dertler paylaştıkça azalmaz aksine çoğalır, zira odaklandığınız her şey büyümeye ve çoğalmaya mahkumdur. Bu durumda mevcut durumunuz içinizi ne kadar sıkıyor olursa olsun, odaklandığınız şey işinizin aksilikleri, stresi veya baskısı olmamalı, işinizden sağladığınız maddi ve manevi menfaatler olmalıdır. İçinde bulunduğunuz ortamda değiştirebileceğiniz bir şeyler var ise, harekete geçin ve ne gerekiyorsa yapın, eğer bazı durumlar değiştirilemez ise, ısrarcı olmayın, söz konusu durumun ne kadar “yanlış” olduğuna odaklanıp kalmayın.

pazartesi-sendromu3

2. An’da Kalın
İş yaparken tüm odağınız, mevcut elinizde olan iş olsun. Mevcut işinizi yaparken, bir sonra yapacağınız iş veya eve gidince yapılacakları, özel ve sosyal ilişkilerinizi düşünmeyin, çünkü bu sizi yavaşlatır ve zamanla biriken işler, fazla mesai yapmanıza neden olur. İş gününüz koca bir “sorundan” ibaret olabilir, ama eldeki sorunları ufak parçalara bölerek adım adım hareket ettiğinizde, o büyük sorun gözünüze o kadar da büyük görünmeyecektir, bu nedenle yapılacakları, mümkün olduğunca küçük parça ve adımlara bölün ve izleyeceğiniz adımları tek tek yazın, ve gün içinde bu sıranızı mümkün olduğunca bozmayarak takip edin. Birikmiş onca iş canınızı sıkıyor olabilir, hepsini aynı anda ve bir anda yapamayacaksınız, suçluluk duymayın, neticede insansınız, elinizdeki işlerin yoğunluğunu ilgilisine bildirmek suretiyle, size bildirilen önem sırasını takip ederek, adım adım işlerinizi halledin, sizden beklenen “o an” yapabileceğinizin en iyisidir, zira – acı ama gerçek – kimse o beklenen geleceğin aslında sizin veya onlar için gelip, gelmeyeceğinizi bilemez, anınızı değerlendirin. İşinizi işte, evinizi evde bırakın.

3. Mutlu Olun
Yukarıda anlatılan hiçbir şeyi yapmasanız dahi şu söyleyeceğimi dinleyin: Hayatınızın tek bir amacı vardır, o da mutlu olmak. Para, sağlık, bolluk, bereket, kariyer, unvan….hepsi ama hepsinin talep edilme amacı, özünde, kişinin mutluluk, keyif ve huzur aramasından kaynaklıdır, ucunda mutluluk olmadıktan sonra, bütün bu sayılanlar konusunda ısrarcı olacağınızı hiç sanmıyorum. Bu nedenle mutluluk anlarınızı sadece 365 günde 14 gün yaptığınız tatillere paylaştırmayın, mutluluğunuz gelecekte yer alan tatil gibi olaylara bağımlı olmasın.
Sizi bu hayatta keyiflendiren, mutlu eden her ne ise, bir listesini yapın. Liste yapmanız çok önemlidir, zira düşünce uçar, yazı odağınızı toplar ve kalıcıdır. Listenizde yer alan aktivitelerden her gün en az birini günlük hayatınıza dahil edin. Biz yorgunluğa, sıkıntıya, mutsuzluğa o kadar alıştık ki, evet keyif aldığınız aktiviteler konusunda kendinizi disipline etmezseniz, her gün iş-ev-uyku rutininde kendinizi buluversiniz, biraz zorlayın kendinizi.

Gün içerisindeki genel duygu halinizin olumsuz olduğunu saptıyorsanız, aklınızdan geçen her bir olumsuz düşünce için, olumlu bir düşünce üretin. Evet bu ilk başlarda, duygu ve düşüncelerinizi sandığınızdan daha çok denetlemenizi gerektiriyor, ama zamanla bunu otomatik olarak yaptığınızı farkedeceksiniz. Düşüncelerinizi eğitmek konusunda niyetiniz ciddi ise- ki olmalıdır, ilk başlarda bir defter edinip, sizi rahatsız eden olumsuz düşünceleri not edip, yanlarına olumlu bir düşünce yazarak, duygu durumunuzu nötr hale getirebilirsiniz. Evrendeki canlı, cansız herşey enerjiden oluşur, günde 8-10 saat olumsuz duygu üretmeniz sizi zamanla tüketir ve hatta fiziksel rahatsızlıklara bile sebep olabilir, zira olumsuz duyguların da bir enerjisi vardır, ve bu enerjinin sürekli sizin tarafınızdan beslenmesi, önce enerji bedeninizi daha sonra ise fiziksel bedenininizi tüketmeye başlar. Bu nedenle, düşüncelerinizi denetlemeniz aslında hepimiz için “hayati” bir gerekliliktir, ve unutmayın, benzer benzeri çeker, siz hangi düşünce kalıbı içerisinde olursanız, aynı düşünce kalıbından daha fazla üretir ve bu düşünceleri destekleyecek olayları hayatınıza çekersiniz.

Mutlu olmak sizin tek hedefiniz olduğu kadar, tek ödevinizdir.

BENZER YAZILAR