Yaz bitti diye yüzmekten -pardon koşmaktan- vazgeçecek değiliz! Suyun direncinden faydalanmak için biraz da suda koşalım.
Koşu hayatının olmazsa olmazlarından biri, koşunun eklemler üzerindeki darbe etkisini azaltan cross training çalışmalarıdır. Su yürüyüşleri ve yüzme, vücudunuzun sudan faydalanmasını sağlayacak etkili yollar olsa da, belki de daha önce duymadığınız aqua running ile sağlığınızı korumanın yanında performansınızı da artırabilirsiniz.
Hepimiz gibi uzun yıllardır koşu sporuna gönül veren ve asıl mesleği bankacılık olan Benhur Öncel de aqua running mucizesini şans eseri keşfetmiş biri. İki sene önce ön kaval kemiğinde sakatlık yaşayan ve doktorunun “koşma” dediği Öncel’in durmaya hiç niyeti yoktu, konuyu yabancı antrenörüne açtı. Koşu formunun bozulmaması ve performansının düşmemesi için aqua running önerilince, ilk defa duyduğu bu sporu araştırmaya başladı.
Çok sayıda video ve makale önerisinin ardından aqua running’in Alberto Salazar gibi dünyaca ünlü antrenörler tarafından uygulandığını gören Öncel, hemen bir bel kemeri aldı ve atletizm hocası Asım Çetin ile çalışmalara başladı. Bir süre sonra ileri seviye bir aqua running antrenörü olan Terry Nelson’dan eğitim aldı, bu sporu bir sevdaya dönüştürdü ve tamamladığı kurs sonucunda İngiliz Yüzme Hocaları Birliği (STA) onaylı antrenör sertifikasına sahip oldu.
Çalışmalarına 25 metreyle başlayan Öncel, kaval kemiğindeki stres kırığından kurtulmayı başardı ve doktorundan koşma iznini kaptı. Akabinde Zeytinburnu 10K yarışında kişisel rekorunu (39:50) kırdı. Aqua running sayesinde 40 günlük araya rağmen kaldığı yerden devam ettiğini söyleyen Öncel, “Bununla da kalmadım; kas kütlemi artırdım, iki kilo verdim ve koşu ekonomimden hiçbir şey kaybetmedim. Şimdi haftada beş gün ve 60 dakika şeklinde aqua running yapmaya devam ediyorum” diyor.
ÇOK YÖNLÜ GELİŞİM
Aqua running’in su içinde dikey pozisyonda durabilmenizi ve bu esnada başınızı suyun dışında tutabilmenizi sağlayan özel bir giysi ve kemerle yapıldığını söyleyen Öncel, “Su içinde koşma, yürüme, esneme, germe ve soğuma hareketlerini aynen karada olduğu gibi yapabiliyorsunuz” diyor. Aqua running’de önemli olan yürümekten veya yüzmekten ziyade koşmaya çalışmak. Yani kendinizi zorlamanız gerekiyor. Tıpkı karada koşarmış gibi başınızı suyun dışında tutuyor, kollarınızı savuruyor, yani koşu formunuzu koruyorsunuz.
Su içinde koşmak, karada koşarken kas ve eklemlerimize binen darbeyi ve basıncı nerdeyse sıfırlıyor. Bu özelliğiyle de sakatlık sonrası iyileşme ve toparlanma dönemine destek bir aktivite oluyor. Aqua running’in koşuculara darbesiz koşu imkânı verdiğini ifade eden Öncel, “Karada koştuğumuz zaman ağırlığımızın 7-8 katı kadar büyük bir yük dizlerimize, belimize ve topuklarımıza baskı yapar. Suyun içinde koştuğunuz zaman böyle bir darbe etkisinden bahsedemeyiz” diyor. Bu durumun sakatlık riskini minimuma indirgediğini de ekliyor. Dahası, dayanıklılık ve kuvvet çalışmaları yapabilmenize de olanak tanıyor. Hareket ettikçe dirençle karşılaşıyorsunuz ve çok yönlü bir ağırlık çalışması yapmış oluyorsunuz.
Faydaları bunlarla da sınırlı değil. Her hareketinizde su kaslarınıza masaj uyguluyor. Bu masaj etkisi kan dolaşımınızı artırıyor, bedeninizi sakinleştiriyor ve yorgunluğunuzu azaltıyor. Bu noktada fitness seviyenizin yükselmesi de kaçınılmaz oluyor. Ayrıca boynunuza kadar suyun içinde yaptığınız idmanlar ve aktivitelerle bedeniniz metabolik kirliliği yok ediyor, kalp fonksiyonlarını iyileştiriyor, kan basıncını düşürüyor ve vücudun hücresel iyileşmesini sağlıyor. Siz de bizim gibi etkilendiyseniz, spor yaşamınıza nasıl dahil edebileceğinize geçelim.