Probiyotikler Hastalıktan Korur Mu?

Probiyotikler ya da sindirim sisteminin düzenli faaliyet göstermesine yarayan bakteriler. Dahası, probiyotiklerin insan sağlığı üzerinde sayısız faydası var!

Sağlıklı beslenmenin ilk adımı doğru yiyecekleri seçip, onları sağlıklı bir şekilde pişirmekle başlıyor. Sonrasında bu yiyecekleri dengeli miktarlarda tüketmemiz gerekiyor. Probiyotikler, tam da bu noktada devreye giriyor çünkü yediğimiz besinlerin iyi sindirilip, emilmesi de şart. Kısacası, sindirim sisteminin iyi çalışması ve bağırsak florasının yaşayan mikroorganizmalar, yani probiyotikler bakımından zengin olması gerekiyor. Özetle probiyotikler, sindirim sisteminde yaşayan, vücudumuzu hastalıklara karşı koruyan, sağlıklı yaşayabilmek için bize yardımcı olan bakteriler… Bu bakterilerin hepsi de canlı ve zararlı mikropların bağırsak duvarına tutunmasını önlüyor. İnsanın bağırsak yüzeyinin yaklaşık bir tenis kortunu kaplayacak kadar geniş olduğunu da belirtelim! Dolayısıyla sağlıklı ve düzenli çalışan bağırsaklar için probiyotiklerin çoğalması gerekiyor.

Çocuklar İçin Şart!

Probiyotikler, insanın tüm yaşam evreleri için gerekli. Örneğin çocukluk çağında görülen hastalıkların çoğu, bağırsaklardaki yeterli miktarda probiyotik sayesinde atlatılabiliyor ve çocukların vücudu ve bağışıklık sistemi de yine bu sayede güçlenebiliyor. Probiyotikler de “bakteri” sınıfında mikroorganizmalar olduğu için, antibiyotik kullanımına da tedbirli yaklaşmak gerekiyor. Çünkü antibiyotikler bakteri ve virüs türü her canlıyı yok ettikleri için probiyotikleri de yok ediyorlar. Bu da vücudumuzun bu yararlı mikroorganizmalardan mahrum kalması anlamına geliyor. Sonuç olarak sindirim sistemi ve buna bağlı olarak bağışıklık sistemi bir anda savunmasız hale geliyor. Uzmanlar antibiyotiğin bağışıklık sistemimize vurduğu bu darbeyi her anlattıklarında şunu da dile getiriyorlar: Hastaysanız, hele ki antibiyotik kullanmak zorundaysanız, vücudunuza bol bol probiyotik takviyesi yapın!

Probiyotikler, 3,5 milyar yıldır vücudumuzda ve bağırsaklarımızda yaşıyor. Yaklaşık 100 trilyon adedi bulan sayıları, 400 farklı türde olmaları bir yana toplamda 1,5 kiloyu bulan ağırlıklarıyla da sağlığımız için kelimenin tam anlamıyla çılgınlar gibi faaliyet gösteriyorlar. Zaten bağışıklık sistemimizin yüzde 70’i bu yüzden bağırsaklarımızda yer alıyor. Bu bakterilerle doğumdan itibaren bir arada olmanın iki yolu var: Normal doğum ve anne sütü! Normal doğumda annesinden probiyotik bakterilerini de alan bebek, bütün hayatını etkileyecek bağışıklık sistemine de kavuşmuş oluyor. Sezaryende ise bu bakterilerden mahrum kaldığı için başta alerjik hastalıklar olmak üzere, bulaşıcı hastalıklara karşı; hatta ileriki yaşlarında kanser, tip 2 diyabet, Alzheimer, multipl skleroz, romatoid artrit, siroz gibi bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıklara karşı pek de dirençli olamıyor. Anne sütü alan bebekler ise ilk emme anından itibaren annenin cildindeki, meme ucundaki ve sütündeki probiyotikler sayesinde hayata 1-0 önde başlıyor… Bu arada, yararlı bakterileri sadece antibiyotikler değil; stres, kötü beslenme ya da maruz kaldığımız toksik maddeler de yok ediyor.

Probiyotik-Prebiyotik

Burada “prebiyotik”lerden de söz etmek gerekiyor. Prebiyotik, insanların bağırsaklarında bulunan yararlı mikroorganizmaları (yani probiyotikleri) besleyen, sindirilemeyen liflere deniyor. Farklı bir ifadeyle probiyotikler bakteri, prebiyotikler ise bu yararlı bakterilerin besin kaynağı… Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Bağışıklık sisteminin güçlü, vücudun hastalıklara karşı dirençli olması için probiyotik kaynaklarını bol bol tüketmek, probiyotikleri beslemek için de prebiyotik kaynaklarını sofralardan eksik etmemek gerekiyor.

BENZER YAZILAR