PROSTAT KANSERİYLE SAVAŞ VE GALİBİYET

Ölümcül tümörlere sahip erkekler için yeni umutlar ve yeni tedaviler doğuyor.

Bundan yıllar önce Johns Hopkins Üniversitesi’nden onkolog ve ürolog Prof. Dr. Samuel Denmeade’e, doğduğu eyalet olan Ohio’dan bir telefon geldi. Telefonun diğer ucundaki kişi J. Bruce Hunsicker adlı bir avukattı. Prostat kanseri teşhisi konan Hunsicker bu hastalığın araştırılması adına bağış toplamak için bir vakıf kurmuştu. Ve bu alanda bir öncü olan Dr. Denmeade ile iletişime geçmek istiyordu.

Hunsicker’ın kâr amacı gütmeyen vakfı One-in-Six Foundation, sonunda Denmeade’in laboratuvarına fon sağladı. Hunsicker 2010’da prostat kanserinden yaşamını yitirse de, onun idealleri yaşamaya devam ediyor. Dr. Denmeade, “Hunsicker’ı düşünmek, hiçbir kâr amacı olmadan prostat kanseri tedavisinde fark yaratmak için çabalarken bana ilham veriyor” diyor.

Dr. Denmeade vakıftan aldığı fonla ne mi yaptı? Prostat kanseri üzerindeki konvansiyonel bakışı ters yüz eden delice bir fikre yatırdı.

Önce konvansiyonel bakışı anlatalım. Doktorlar testosteron hormonunu prostat kanseri puzzle’ının bir parçası olarak değerlendiriyordu. 1940’larda, Chicago Üniversitesi’nden Prof. Dr. Charles Huggins testosteron hormonu üretimini durdurduğunda, prostattaki kanserli hücrelerin öldüğünü buldu. Bu nedenle onkologlar da ileri düzey prostat kanseri olan hastalarda testosteron hormonu üretimini düşürme tedavisi uygulamaya başladı. Teori, kanserli hücrelerin testosteronun bağlı olduğu androjen reseptörlerinde yaşadığı bulgusuna dayanıyor. Androjen yoksunluk tedavisi olarak geçen bu uygulamaya göre, erkeklik hormonunu öldürürsen prostat kanserini de öldürüyorsun.

Ancak Dr. Denmeade’in laboratuvarı testosteron ile prostat kanseri arasında daha kompleks bir ilişki olduğunu buldu. Testosteron yoksunluğu çeken kanserli hücreler aniden ve yüksek dozda testosterona maruz bırakıldığında kanser baskılandı. Anlaşılan yüksek testosteron akımı hücreleri şoka uğratıp DNA’larına zarar veriyordu.

Dr. Denmeade’in ekibi, bipolar androjen tedavi olarak bilinen bu metodu ileri düzeyde prostat kanseri hastalarında deniyor. Hastalara, kanlarındaki testosteron hormonu seviyesini aniden yükseltecek bir hormon iğnesi enjekte ediliyor ve bir ay süresince dozu azaltılarak devam ediliyor.

Prostat kanseri hastalarına yüksek oranda testosteron vermek oldukça yeni bir uygulama. Ama eğer işe yararsa sonuçları büyük olacak. Binlerce dolar tutarındaki tedavilerle kıyaslandığında testosteron ucuz ve uygulanabilirliği yüksek kalıyor.

Dr. Denmeade’in küçük çaplı bu çalışmasındaki hastaların yarısı genel kanser göstergelerinde dip değerleri görürken, yaklaşık üçte birinde tümörler küçüldü ve bazıları cinsel fonksiyonlarını yeniden kazandı.

Araştırmanın yeni fazı başlarken (önümüzdeki yıl sonlanması bekleniyor) Dr. Denmeade bipolar androjen tedavisine en iyi cevabı hangi hastaların verdiğini bulmaya çalışıyor. Bu tedavi yöntemi şu an için 17 klinikte sürdürülse de henüz dışarıya taşımak için çok erken.

Öte yandan bipolar androjen tedavisi sonuç verse bile her prostat kanseri hastasını iyileştiremeyecek. Mayo Clinic’ten üroloji ve immünoloji uzmanı Dr. Eugene Kwon, bu hastalığın farklı hücre tiplerinden oluştuğunu söylüyor: “Bunlardan bazıları kemoterapi, bazıları radyasyon ve bazıları da hormon terapisine duyarlı olabiliyor. Üzerinde çalıştıkları hücre manipülasyonları, prostat kanseri çeşitliliği düşünüldüğünde küçük bir parça olarak kalıyor.”

Umut etmekle aldanmak arasında ince bir çizgi olduğunu söyleyen Dr. Denmeade ise temkinli bir iyimserlik içinde. Ama bu tedavinin işe yaramaz olduğunu ortaya koyan daha ileri bir araştırmayla karşılaştığında, kendi bulgularını sınama şansı elde edebilir.

Bu önemli bir görev zira Cancer Research UK 2012 verilerine göre, dünya çapında 14,1 milyon yeni vaka görüldü. Ölüm rakamları ise 8,2 milyon civarındaydı. Yıllar içinde (aşağıda da sıraladığımız gibi) yeni tedavi olanakları sayesinde bu kişilerin çoğunluğu tedaviye olumlu cevap verecek. Ancak ölüm oranlarının yüksek olmasının en yaygın sebebi, teşhis koyulduktan sonraki ortalama beş yıl içinde, bazı hastaların kanserli hücrelerin prostattan vücutlarına yayıldığını görmelerine rağmen tedaviye yanaşmamaları.

California Üniversitesi’nden üroloji uzmanı Prof. Dr. Charles Ryan, “Prostat kanseri testinden çekinen veya prostat kanseri yüzünden ölünmediğini düşünen erkekler olduğunu duyuyor ve onlarla karşı karşıya gelebiliyoruz. Oysaki bu hastalığın cefasını çekip kötü şartlarda vefat eden pek çok erkek var” diyor. Dr. Ryan’a göre tedavi yöntemine karar verirken önemli olan nokta veri toplamak ve risk faktörlerine göre bir yol çizmek.

Neyse ki günümüzde birçok farklı tedavi uygulanıyor. Montreal Cancer Institute’te prostat kanseri araştırmaları direktörü Dr. Fred Saad, “Bundan beş yıl önce olmayan tedaviler bugünün standartlarını oluşturuyor” diyor. İleri düzeyde prostat kanseri hastası olan birçok erkek daha uzun ve kaliteli yaşıyor. Örneğin son beş yıl içinde kanser ilaçlarının başlıca etken maddeleri enzalutamid ve abiraterone asetat, Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) tarafından onaylandı. FDA 2013 yılında da, kanserli hücreleri kemiklerine sıçrayan erkekler için bir radyoterapi türü olan radium-223 dichloride’i onayladı. FDA’nın çığır açan bir tedavi diye niteleyerek onayladığı poli ADP-riboz polimeraz inhibitörleri tedavisi ise gen mutasyonundan dolayı prostat kanseri olan erkeklerde, kanserli hücreleri öldürme konusunda sonuç veriyor.

Bazı tıp merkezleri görüntüleme sistemleriyle tümörlerin seyrini birkaç ayda bir takip ederek, hangi tedavinin ne kadar işe yaradığını tespit etme imkânı sunuyor. Veya bazıları size özel tedaviyi bulmak için genetik testi yapıyor. Sonuçta bütün prostat kanserleri aynı değil. Bir tümör diğerinden tamamen farklı bir tedavi süreci gerektirebilir.

Dr. Saad, “Bir tedavi olmayınca diğerine geçiyoruz. Böylece prostat kanserini sürekli olarak baskı altında tutmaya çalışıyoruz” diyor. Diğer bir deyişle ileri düzeyde prostat kanseri olan erkekler iyimser ve umutlu olmak için artık çok daha fazla nedene sahipler. Eğer doktorunuzdan ısrarla hiçbir yolu kalmadığını duymuyorsanız, bunu başka bir tedavi yolunu deneme fırsatı olarak görmeli ve bu alanda uzmanlaşmış bir merkezin yolunu tutmalısınız. Dr. Saad, “Bazı insanların kaderi daha araştırmacı ve yenilikçi merkezlerde değişebilir” diyor.

SEÇENEKLERİNİZ NELER?

“Prostat kanserisiniz.” Bu iki sözcüğü hiçbir erkek duymak istemez ama duyduğunuzda yapacağınız ilk şey en doğru tedaviyi seçmektir. North Carolina Üniversitesi’nden ürolog Dr. Raj S. Pruthi dünyadaki yaygın tedavileri şöyle sıralıyor:

AKTİF GÖZETİM
Küçük veya büyüme hızı düşük tümörler için aktif gözetim işe yarar bir yöntem olabilir. Doktorlar kan tahlilleri, prostat testleri ve bunu takip eden biyopsi operasyonlarıyla kanseri takip ediyorlar. Kanser normal seyrinden çıktığındaysa gerekli tedaviye başlanıyor.

RADİKAL PROSTATEKTOMİ
Prostatınızın problemli bölümü alınıyor. Sıradan ameliyata robotik teknolojilerin entegre edildiği bu yöntemde, cerrah hastanın vücudunda kullanılan araçları uzaktan kontrol ediyor. Prostatektomi sonrası idrar yolları ve erektil fonksiyonlar olumsuz etkileniyor.

RADYASYON TERAPİSİ
Yoğunluk ayarlı radyasyon terapisi (YART), (çevresi ayrı tutularak) prostatınıza radyasyon verilmesine dayanıyor. Proton demeti hassasiyet içinde kanserli hücreleri hedef alıyor. Operasyon gibi bu da idrar yolları ve erektil fonksiyonları olumsuz etkiliyor.

BRAKİTERAPİ
Doktorunuz prostat bezinize minik radyoaktif tohumlar yerleştiriyor. Tohumlar birkaç ay radyasyon yaydıktan sonra yanıyorlar. Bir tür dâhili radyasyon terapisi olan bu yöntem düşük riskli tümörlerde uygulanıyor. İdrar yolları ve erektil fonksiyonları da olumsuz etkiliyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: PROSTAT KANSERİ RİSKİNİ UYKU İLE YOK EDİN

BENZER YAZILAR