Rol gereği verilen kilolar

Dünyaca ünlü oyuncuların rol gereği aldığı ve verdiği kilolar hakkında çarpıcı bir derleme yaptık..

ABD’li aktör Ryan Reynolds, şu sıralar Deadpool’daki muhteşem ve son derece eğlenceli performansıyla herkesi kendisine hayran bırakmış durumda. Aslına bakarsanız ağır ama emin adımlarla çıktığı sinema kariyeri basamaklarını düşününce bunu fazlasıyla hak ettiğini de söyleyebiliriz. Reynolds’un üstlendiği rolün hakkını vermek için elinden gelenin fazlasını yaptığı da biliniyor. Örneğin Blade: Trinity’de Hannibal King karakterini canlandıracağı belli olunca, kendisini kampa aldı. “O güne kadar sağlığına, ne yiyip ne içtiğine dikkat eden biri değildim ama bu filmle hayatım değişti. Çünkü benim için kilo almak, kas yapmak ‘imkânsız’dı” diyor. Ryan Reynolds, günlük 3200 kalori temeline dayanan sıkı bir diyet ve haftanın altı günü devam ettiği üç aylık bir vücut geliştirme programı sayesinde 11,5 kilo aldı. Aslında ona kilo aldı demek yanlış: 11,5 kilo ağırlığında kas yaptı!

Kilo alma-verme konusunda tahminen kimse İngiliz asıllı aktör Christian Bale’in eline su dökemez. Tüm dünyanın, henüz 12 yaşındayken, 1987 tarihli Güneş İmparatorluğu’nda canlandırdığı Jamie “Jim” Graham rolüyle tanıdığı Bale, 2004 yılında son derece zorlu bir rolü üstlendi: İspanya-ABD yapımı psikolojik korku filmi The Machinist’teki Trevor Reznik… Canlandırdığı karakter, uykusuzluk hastası bir makine işçisiydi ve hastalığı yüzünden giderek zayıflıyor, bu durum psikolojisini alt üst ediyor, zamanla paranoyak biri olup çıkıyordu. Bale, rolü için 28 kilo birden zayıflayarak 54 kiloya indi ve adeta iskelete döndü. Bunu da günde tek bir elma, bir kutu ton balığı konservesi yiyerek, sadece su içerek ve koşarak başardı. Çekimler bittikten sonra Christian Bale’in dinlenmesi, verdiği kiloyu yavaş yavaş geri alması için hiç zamanı yoktu çünkü 1,5 ay sonra yeni filmi Batman Begins’in (Batman Başlıyor) deneme çekimleri başlıyordu ve bu kez de Bruce Wayne (Batman) karakteri için kilo alması hatta kas yapması gerekiyordu.

Bale, önce normal ağırlığı olan 82 kiloya ulaştı ve üzerine de yaklaşık 14 kilo daha aldı. Kilo almak elbette vermekten daha kolaydı ancak Christian Bale hayli zorlandığını da itiraf edecekti: “Son derece sağlıksız bir süreçti. Beş ayda canlandırdığım iki karakter arasında 45 kilodan fazla fark vardı.” Bale, 2-3 saatte bir protein, karbonhidrat ve yağ ağırlıklı gıdayla beslendi ve uzmanların gözetiminde son derece yoğun vücut geliştirme egzersizleri yaptı.

Film için zayıflamak!

Bale’i bu çabaları nedeniyle Robert De Niro ile kıyaslayanlar da çoktu. Çünkü De Niro, Hollywood’da rolü için vücut yapısını akıl almaz biçimde değiştiren ilk oyuncuydu. 1980 tarihli Raging Bull (Kızgın Boğa) filminde ABD’li ünlü boksör Jake LaMotta’yı canlandırıyordu. De Niro, boksörün zirvede olduğu günleri anlatan sahneler için önce vücut geliştirme ve boks eğitimi aldı sonra da yaşının ilerlediği yılları canlandırmak için 27 kilo birden aldı. Farklı bir ifadeyle tek bir film için iki kez vücut şeklini değiştirdi. Robert De Niro’nun aldığı boks eğitimini pratiğe dökebilmek için üç profesyonel karşılaşmaya çıktığı hatta çekimlerin bir sahnesinde rol arkadaşı Joe Pesci’nin kaburga kemiğini kırdığı da sır değil. Ancak işin kilo alma kısmı o kadar keyifli değildi. De Niro’nun vücudu isilikle kaplandı ve ciddi soluk alıp-verme sorunları yaşadı. Neyse ki çabalarına değdi: De Niro, Raging Bull’daki performansıyla Oscar heykelciğini kucakladı.

Hollywood yıldızlarını canlandıracakları karakter için en fazla zorlayan sürecin kilo vermek olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü kilo alma, hatta obez karakterleri canlandırma, vücuda eklenen yastık ya da köpükle ve makyajla halledilebiliyor ama kilo vermek o kadar kolay değil zira oyuncuyu her göründüğü sahnede dijital efektle zayıflatmak, her sahne üzerinde ince ince çalışmak ve bunu izleyiciye “gerçek”miş gibi sunmak, inandırıcılık açısından hayli zor. Dönelim konuya… Tom Hanks de rolü için kilo veren yıldızlardan biri. 2000 yılında gösterime giren Cast Away (Yeni Hayat) filminde uçağı düşünce ıssız bir adada dört yıl yaşamak zorunda kalan Chuck Noland karakterini canlandıran Tom Hanks, bu rolü için önce 23 kilodan fazla aldı ve 120 kiloya çıktı. Ancak şanslıydı çünkü bu yazıda sözünü ettiğimiz diğer aktörler gibi bu kiloları kısa sürede vermesi gerekmiyordu.

Yönetmen Robert Zemeckis, filmin çekimlerine bir yıl ara verdi ve o bir yılda da Hanks, gerçekten ıssız bir adadaymış gibi doğayla, yoklukla ve imkânsızlıklarla yaşamayı öğrendi. Sakal bıraktı, saçlarını keçeleşene kadar uzattı ve doğaya karşı verdiği bu savaşta da aldığı bütün o kiloları teker teker verdi. Elbette kendisine bir zayıflama programı da çıkarılmıştı ve program, senaryo gereği ıssız adada geçirdiği günlerine paralel olarak düzenlenmişti. Önceleri haftada 400-500 kalori yakmakla işe başladı. Sonra yaktığı kalori miktarı 1000’e, son olarak da 1400’lere kadar çıktı. Bu arada Hanks’in, AIDS hastası eşcinsel bir avukatın hukuk mücadelesini anlatan 1993 tarihli Philadelphia filmi için de 13 kilo verdiğini hatırlatalım.

Gandhi gibi yaşamak

İngiliz yönetmen Sir Richard Attenborough, Hindistan’ın efsane lideri Mohandas Karamçand (Mahatma) Gandhi’nin hayatını anlatan film için Gandhi’yi canlandıracak aktörü (dile kolay) tam 20 yıl bekledi. Rolü, Hint asıllı İngiliz Aktör Ben Kingsley’e teklif ettiğinde Kingsley 39 yaşındaydı ve Mahatma Gandhi’nin gençliği ve yaşlılığı dahil, suikasta uğradığı ana kadar tüm hayatını geri dönüşlerle canlandıracaktı. Kingsley, İngiltere’nin en köklü tiyatrosu olan Royal Shakespeare Company’nin oyuncusuydu ve Hamlet’i canlandırmış birinden beklenenin aksine rolüne hazırlanması pek de kolay olmadı. Gandhi hakkında yüzlerce makale ve araştırma okumakla kalmadı, Gandhi ile ilgili
onlarca belgesel ve kısa metrajlı filmi izledi, fotoğraf inceledi. Saçlarını kazıttı ve Gandhi’nin beslenme düzenini birebir uygulayarak “Gandhi Diyeti” ile yaklaşık 10 kilo verdi. Çünkü ünlü lider vejeteryandı ve beslenmesinde kesinlikle et yer almazdı. Tahıl, sebzeler, çiğ tüketilen sebzeler, bitki bazlı sadeyağ, tereyağı, palmiyeden elde edilen bir tür şeker, misket limonu ve özellikle bol miktarda meyveye dayalı bir beslenme düzeni vardı. Kingsley, bunun dışında meditasyona başladı, yoga yaptı ve tıpkı Gandhi gibi ahşap çıkrıkta pamuk eğirmeyi bile öğrendi. Kingsley, Gandhi filmine kadar İngiltere dışında tanınan bir oyuncu değildi ama bu olağanüstü performansı kendisine uluslararası ünün yanı sıra bir de “En İyİ Erkek Oyuncu” Oscar’ı kazandırdı… Peki, rolü gereği kilo verme ya da alma konusunda sadece erkek oyuncular mı bu kadar başarılı? Elbette hayır. Bunun delillerinden biri de Natalie Portman olsa gerek. Portman’ın Siyah Kuğu’da canlandırdığı balerin Nina Sayers rolünün, sanatçıyı pek çok açıdan oldukça yıprattığını söyleyebiliriz. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Portman’ın rolü gereği 10 kilo birden vermesi. Zaten incecik, narin yapılı bir kadın olan Portman, o hazırlık sürecini şöyle anlatıyor: “Havuç ve badem diyeti, her gün 5 ila 8 saat süren bale egzersizleri, üstüne koşu ve yüzme… Çekimlerden bir yıl önce bale dersleri almaya başladım. Bu derslere altı ay içinde yüzme, koşu ve diğer egzersizler eklendi. Bazen öyle geceler yaşıyordum ki, ‘ben galiba cidden ölüyorum’ diye düşünüyordum.” Natalie Portman’ın en zorlu rolü buydu çünkü çekimlere başlandığında 28 yaşındaydı ve o güne dek hiç bale eğitimi almadığı halde, rolünün yüzde 85’ini kendisi canlandırmak zorundaydı. Üstelik bilek ve bacaklarının kalınlaşmaması, kaslanmaması gerekiyordu. Portman, Nina Sayers rolü ile ilgili sınırsız övgünün yanı sıra bir de Oscar aldı ve bütün bunlara değdi…

Eziyetli bir süreç: Filmler için kilo alıp vermek

Renée Zellweger ya da kadın oyuncuların “diyet kraliçesi” de rolü için, hem kilo alan hem de veren isimlerden biri. 2001’deki Bridget Jones’s Diary (Bridget Jones’un Günlüğü) filmindeki Bridget Jones rolü için 11 kilo birden alan oyuncu, bir yıl sonra çekilen Chicago müzikal filmindeki kadın katil Roxie Hart’ı canlandırmak için de aldığı 11 kilonun dışında fazladan birkaç kilo daha verdi. Chicago’nun gösterime girdiği 2003’te, bu kez Cold Mountain (Soğuk Dağ) filmindeki Ruby Thewes karakterini canlandırmak için 13 kilo aldı ve hazır bu kiloyu almışken, 2004 yılında da Bridget Jones’un Günlüğü’nün devamı niteliğindeki Bridget Jones: Edge of Reason (Bridget Jones: Mantığın Sınırı) filminde de yine o kilolu haliyle boy gösterdi. Zellweger için kilo almak çok kolaydı çünkü bir Hollywood yıldızı olarak yiyemediği ne varsa (pizzalar, hamburgerler, bol şekerli içecekler, kutular dolusu dondurma ve bol bol çikolata) doyasıya yedi. Zayıflama sürecinde ise epey zorlandı çünkü vücudu şekere ve karbonhidrata bağımlı hale gelmişti. Bu süreci de yağsız balık, bol bol salata ve bol çiğ sebze yiyip “canı yanana kadar” egzersiz yaparak atlattı. Renée Zellweger’la ilgili olarak, çekimleri 2015’te tamamlanan son filmi Bridget Jones’s Baby’de (Bridget Jones’un Bebeği) rol aldı.

Rol gereği hayatı riske atmak

Hollywood’un belki de en narin, en zayıf ve en cazip oyuncularından biri de Anne Hathaway olsa gerek. İlk bakışta Hathaway’in herhangi bir rol için kilo vermesine gerek yok gibi görünse de, 2012’de Victor Hugo’nun Les Miserables (Sefiller) romanının müzikal film uyarlaması söz konusu olunca durum değişti. Filmde, zengin sevgilisinden hamile kalan, terk edilen, bebeği Cosette’e bakabilmek için saçlarını, dişlerini satan ve fahişelik yapmaya başlayan Fantine’i canlandıran Hathaway, filmin çekimleri öncesinde dört kilo olmak üzere toplamda 11,5 kilo verdi. Rolünün hakkını verebilmek için iki hafta neredeyse su, yeşillik ve iki ince dilim yulaf ekmeği ile beslenen Hathaway, sağlığı alarm vermeye başlayınca günde iki elma ve protein içecekleriyle diyetini destekledi.

Zaten son derece ince bir kadın olan Hathaway’in ne kadar sağlıksız bir diyet uyguladığı çekimler tamamlandıktan sonra ortaya çıktı; güzel aktris basit bir düşme sonucu kolunu kırdı! Bu kaza sonrasında Hathaway, kötü örnek olmamak için yaptığı diyetin ayrıntılarını daha önce açıklamadığını da itiraf etti.

Hathaway’inki kötü bir örnek olsa da bunca yıldız oyuncunun diyetisyenler eşliğinde ve egzersizle kolayca kilo verebildiği bir gerçek. Özetle kimse oturduğu yerden, hareketsiz bir hayat sürerek, sağlıksız beslenip adeta ölüm orucuna girerek ya da merdiven altı üretilen içeriği belirsiz sözde zayıflama haplarını, sıvılarını içerek kilo veremez. Bunun anlamı, hayatınızla oynamaktır. Kilo vermek için önce kararlı ve dirençli olmanız ve uzmanlardan destek almanız gerekir!

 

BENZER YAZILAR