SAĞLIKLI BİR ÖMÜR

Yürüteci ve takma dişleri unut. Tıpta uygulanan son yenilikler ve yapacağın akıllı seçimler doğrultusunda bir asırlık sağlığa kavuşabilirsin.

Willard Scott 20 yılı aşkın bir zamandır canlı yayında 100 yaşını aşmış insanların doğum gününü kutluyor. Ve ona bu nedenle gelen mektupların sayısı 1983 yılından beri gitgide artıyor. Yani hiç şüphe yok ki Amerikalılar artık daha uzun yaşıyor. 1900’lü yıllardan beri ortalama ömür, kadınlarda 48’den 80’e, erkeklerde ise 46’dan 75’e yükseldi. Nüfus bürosunun 2050 için tahmini ise 100 yaş üstü Amerikalılar’ın sayısının şimdikinin dört misli fazla olacağı yönünde. Bu sayede büyük bir gayrimenkul patlaması yaşanırken sen de sevgili okur, büyükanne ve büyükbabandan yaklaşık 10 kat daha yüksek bir ihtimalle üç haneli bir sayıyı görecek kadar yaşayacaksın. Bu tabii ki hem heyecan verici hem de ürkütücü. Siz okuyucularla yaptığımız ankette 100 yaşına kadar yaşamak istediğini söyleyenler sadece yüzde 12. Bunun bir sebebi hasta olmayı veya da eli ayağı tutmayan yaşlı bir kadın olmayı kimsenin istememesinden. Bu konuda tartışmaya da gerek yok zaten. Amerika’da yapılan bir anket çalışmasında Amerikalılar’ın yaşlanma konusundaki en büyük korkusunun kötüleşen sağlık olduğu tespit edildi. “Bundan 20 sene önce insanların çoğu 70 yaşına kadar yaşamanın, dayanıksızlaşıp, işlemez hale gelmek olduğunu düşünüyordu. Zaten gerçek de buydu” diyor RealAge: Are You as Young as You Can Be kitabının yazarı Doktor Michael Roizen. Ancak iPod ve BlackBerry de daha piyasada yoktu. Geçen sürede diğer her şey gibi tıbbi araştırmalar da gelişti. Bu sayede uzun ömürlülüğe de bakışımız değişti. “İnsanın kendini koruma anlayışı ve genlerin nasıl kontrol edileceğine dair anlayış artık o kadar ilerledi ki bugün 60 yaşında olan biri, yaşam kalitesi bakımından pek bir kayba uğramadan 100’ünü görebilecek hale geldi” diyor Doktor Roizen. Öyleyse 100 sene yaşadığını ve Jane Fonda endamında olduğunu (kendisi sadece 69 yaşında) veya da 50 yaşındaki Madonna gibi yoga hareketleri yapabildiğini bir düşünsene.

Eğer şu anda bazı basit önlemler alırsan zamanı durdurmayı da başarabilirsin. Ayrıca önümüzdeki 10 yıl içinde gerçekleşecek olan tıbbi gelişmeler sayesinde de kendin için şimdiden bir “Demi ve Ashton ilişkisi” kurgulayabilirsin. Bu arada sen, 100’üncü doğum günü partine hazırlık yaparken Willard da hala doğum gününü kutlamak için buralarda olur mu onu bilmiyorum ancak elindeki bu sağlık rehberi sayesinde emin ol ki sen partide eğlenirken nasıl olsa bunu düşünmek için pek de zamanın olmayacak.

Beyin
Şu zamana kadar birçok partide boy göstermişliğin vardır. Bu sana elbette birkaç beyin hücresine mal olmuştur. Sürekli anahtarlarını kaybediyor olmandan dolayı endişelenmeye başlamadan önce en azından şunu bil: Daha bunamaya mahkûm edilmedin.
“Gitgide yaşlanıyor olmak, bunun yanında stres, az uyku, depresyon ve alkol alımı gibi faktörler bedeninin çalışma sistemini bozar ve beyin hücrelerinin çabuk ve etkili bir biçimde çalışmasını zorlaştırır” diyor National Institute’de yaşlanma üzerine nöroloji laboratuarının başı Doktor Mark Mattson. Beyin hücrelerini kötü yönde zorlamak bunamaya yol açan proteinlerin artması konusunda ihtimalleri arttırıyor. Ancak bu o kadar da ümitsiz bir durum değil. “Beyin doğal olarak zaten yaş ilerledikçe yavaşlar. Ancak anılar her zaman ordadır” diyor The Owner’s Manual for the Brain kitabının yazarı Doktor Pierce J. Howard.

“Beyne yapılan zararı tersine çevirmek için egzersiz yapmak, alkol ve kafein yüzünden kurumuş hücreleri tekrardan canlandırmak için bol bol su içmek gereklidir” diyor Dr. Howard. Araştırmalar gösteriyor ki basit egzersizler (kalp hızını arttıran, haftada üç veya dört kez 20’şer dakikadan yapılacak şekilde) beyin hücrelerini destekler.

Araştırmacıların da desteklediği gibi karın kasları için söylenen “kullan ya da kaybet” ilkesi beyin hücreleri için de geçerli. Kısaca herhangi bir kare bulmaca veya her gün bir şeyler okumak fiziksel egzersizle eşit değerdedir. Aynı mükemmel karın kaslarına sahip olabilmek için çalışmak gibi beyni çalıştırarak da düşünceleri birbirine ileten hücreler arasında güçlü bağlar oluşturmuş olursun. “Yaşın kaç olursa olsun, zihinsel egzersiz kesinlikle beyin için faydalıdır” diyor Making a Good Brain Great kitabının yazarı Doktor Daniel Amen. 800 kişiden oluşan yaşları ilerlemiş bir ekiple yapılan çalışmada katılımcılar gazete okumak veya bir başka beyni tetikleyici aktivite ile meşgul olmuş. Beş yıl sonra zihinsel çalışma yapmış olanlar, yaş ile bağlantılı hafıza kaybını daha aza indirebilmiş ve Alzheimer olma oranını da düşürmüş.

Aslında yakın zamanda Memento filmindeki adam bile ciddi hafıza kaybı ve bunama tedavisinden faydalanabilecek. Buna örnek vermek gerekirse, bilim adamları şu anda Alzheimer için bir aşı üzerinde çalışıyor. Japon araştırmacılar da hastalığı bir grup fareye aşılamış ve yüzde 38 oranında Alzheimer’a katkıda bulunan bozulmuş bir proteinle karşılaşmış. Bilim adamlarının tahminlerine göre Alzheimer etkilerinin icabına bakabilecek bir aşı altı-yedi yıl içinde insanlar için de mümkün olacak.

Hafıza ilaçlarının yapımında da bazı gelişmeler oldu. Birkaç sene önce nöroloji uzmanı Doktor Tim Tully, meyve sineklerinde bulunan bir geni geliştirerek fotoğrafik hafızaya denk bir böcek yarattı. CREB adı verilen bu gen, yeni öğrenilen bilgileri ve deneyimleri uzun dönem hafıza ile (long term memory) birleştirmede işe yarıyor. CREB geni, insanlarda da bulunuyor. Şu anda 40’a yakın şirket (önümüzdeki 10 sene içinde sahip olacağımız düşünülen) hafıza hızlandırıcı hapı yapabilmek için birbiriyle yarış içine girmiş durumda.

Gözler
Eğer gözlerin sanal gerçeklikte PlayStation oynayamayacak veya da Clive Owen simülasyonunu göremeyecekse, sene 2076 olduğunda omuzlarının üzerinde süper bir kafaya sahip olmanın ne faydası olabilir ki? Aslında, sevgili gözlerini korumak için yapabileceğin birçok şey var. Üstüne basarak söylüyorum: Sigarayı bırakmak, görüşün için yapabileceğin en iyi şey. Bunun nedeni, sigara içmenin katarakt riskini arttırması, görüşte lekelenmelerin oluşmasına neden olması (birazdan daha fazla bahsedeceğim) ve sinirlerin hasar görüp, karasu hastalığına neden olmasıdır (Harvard Medical School oftalmoloji profesörü Doktor Sandra Cremers). Güneş gözlüğü kullanmak bir diğer şart çünkü UV ışınları göz lensine zarar veriyor.

Michael Douglas’ı bir anlığına çıplak görme riskinin yanı sıra görüş için en büyük zararlardan birisi görüşte lekelerin oluşmasıdır. 55 yaşının üzerideki insanlarda körlüğe yol açabilecek en büyük nedenlerden biridir. Eğer lisedeyken biyoloji dersinde uyukladıysan işte kısa bir tekrar: Gözün arka kısmına retina adı verilir ve görevi ışığı beyninin anlayabileceği mesajlara çevirmektir. Retinanın merkezinde (macula) bir benek vardır. Bu bölge ışığı tespit edebilen en çok sayıda hücreye sahiptir. Zamanla hâlâ açıklanamayan bir şekilde hassaslığını yitirir ve insanın görüşünün azalmasına neden olur. Işığı düzgün bir şekilde algılayamayacak hale geldiğinde ise okumayı, araba kullanmayı veya Lost’un tekrar bölümlerini seyretmeyi unutabilirsin. (Aslında zaten 50 sene sonra pek de bir şey ifade etmeyecektir.)

Ancak küçük yapay bir retina herkesin ışığı görmesini sağlayabilir. Araştırmacılar 3.500 mikroskobik güneş hücresini barındıran, topluiğne başı kadar bir çipe çok ince ayarlar yaparak çalışıyor. Bu gözün arka kısmına yerleştirildiğinde, ışığı retinaya benzer şekilde işlemden geçirebilir hale gelecek.

Kulaklar
Denizden sonra su kaçması dışında kulakların hakkında pek fazla düşünmemişsindir herhalde. Aslında kir üretmenin dışında kulaklarında birçok şey oluyor. Eğer iç kulağı bir milyon kez büyütürsen, görüntüsü 20.000 ağacın olduğu çok sık bir yağmur ormanına benzer. Bu tüye benzeyen ağaçlar, titreşimleri dış dünyadan alıp, elektriksel vuruşlara çevirdikten sonra deşifre edilmesi için beynine paketleyip gönderen mikroskobik hücrelerdir. Fakat zamanla bazı ağaçlar kurur ve ölür. Bazıları da kaba kampçılar (gürültü gibi) tarafından bir daha düzelemeyecek şekilde tahrip edilir. Bir veya iki rock festivali, iç kulak hücrelerinin arazisinden birkaç dönüm götürmüş olabilir.

Alexandria Virginia’daki House of Hearing Institute yöneticisi Sergei Kochkin’e göre bir insanın kulağındaki yüzde 40’lık zarar, yaşlanmadan dolayı değil, gürültü yüzünden meydana gelir.

Kulak ormanını kurtarmak için onu kapatacak yeşil bir parmağa ihtiyacın yok tabii. Bunun yerine iPod’unu en yüksek sesin yüzde 60 altında tutarsan ve her 20-30 dakikada kulağının dinlenmesi için bir ara verirsen bu senin için faydalı olacaktır. “Duyusal hücreler ufak hasarları kendilerine verilen 24 saat içinde giderebilir” diyor Los Angeles Better Ear Institute iletişim bilimleri ve araçları bölümü başkanı Doktor Sig Soli. Ve eğer şu ana kadar yüksek seste çok zaman geçirdiysen, duyma seviyeni tekrardan düzenleyebilecek bir hap da bulunuyor.
Bahsettiğimiz hap, n-acetylcysteine adı verilen amino asitlere dayanır. Bunlar protein, glütasyon (bitki ve hayvan dokularında oksijen taşıyıcı olarak rol oynayan bileşik cisim, kanda kimyasal bir madde) üretimine etki eder. Glütasyon fazla gürültü nedeniyle ses alıcılara saldıran toksinleri emer. Takviye olarak satılan, fiyatı 53 TL olan Hearing Pill’i thehearingpill.com adresinde bulabilirsin ama FDA tarafından henüz onaylanmadı. (Tamamlayıcı adı altındaki ilaçlar FDA yasalarına tabi tutulmuyor.) Bu hapların etkisi hâlâ test ediliyor.

Bütün bu araştırmaların arasında en havalı görüneni, yeni duyu hücreleri üreterek işitme kaybını tersine çeviren çalışmadır. Michigan, Ann Arbor’da bulunan Kresge Hearing Institute’de bulunan araştırmacılar sağır denek hayvanlar üzerinde yeni hücreleri, gen terapisi sayesinde uyarabiliyor.

Uzmanlar, bizim de görebileceğimiz yakın bir zamanda kaybettiğimiz miktarda kulak hücresini yeniden kazanabileceğimizi söylüyor. Bu durum tabii ki işitme cihazı üreticilerinin pek işine gelmeyecek.

Göğüsler
Kadınların soyunma odasında zaman geçirmiş herkes zamanın kadınlar üzerindeki moral bozucu etkisini görmüştür. Yaşlanmaya başladıkça göğüslerin sarktığı gibi göğüs kanseri riskin de artıyor. Bunun bir sebebi her ay yumurtlama sırasında östrojen ve progesteronun artışıyla beraber süt kanallarını hizalamak için çoğalan hücreler. Zamanla hücreler hata yapabilir. Amerikan Kanser Derneği göğüs kanseri danışma grubu başkanı Doktor Christy Russell “Ne kadar fazla hücre bölünüp, genetik bilgi kopyalanırsa, o kadar çok genetik hata görmeye başlarsınız” diyor.

İyi bir spor sütyeni göğüslerini birden fazla şekilde destekler. Bilim adamları tekrar ve tekrar basit bir şekilde uygulanabilecek (haftada iki saat gibi) egzersizin kadınlarda göğüs kanseri riskini yüzde 20 oranında düşürdüğünü kanıtladıklarını belirtiyor. Doktor Russell’ın açıklamasına göre yumurtalıklar egzersiz sırasında genel olarak daha az miktarda hormon üretiyor. Böylece göğüslere giden östrojen ve progesteron miktarı da azalmış oluyor.
Bilinen sağlık kuralları dışında (sigara içmeyin, kilonu kontrol altında tut veya alkole fazla yüklenmeyin gibi) en faydalı şey jinekolojik kontrollerini yaptırmandır. Eğer tehlikeli bir şeyle karşılaşacaksan, erken tespit büyük bir fark sağlayacaktır. National Breast Cancer Foundation’ın araştırmasına göre göğüs kanserinde erken tespit yüzde 96 oranında kurtulma sağlıyor.

Bunun için meme radyografisindeki yeni gelişmeler çok önemli. Son yıllarda dijital meme filmi (x-ray filmlerinin yanı sıra) ve MRI ile göğsün görüntülenmesinde büyük gelişmeler sağlandı. Bunun sebebi daha net resimlerin çekilebilmesi ve daha kesin bulgulara ulaşılmasıdır. Bir yandan da zamanla gelişmeler hem daha geçerli hale gelecek hem de insanlar tarafından daha kolay karşılanabilir olacak. Başka bir gelecek vadeden görüntüleme yöntemi de tayf ölçümlü MR tekniğidir. MRI makinesi ve bir bilgisayar programı sayesinde teknisyen, radyo dalgalarını şüpheli hücreler üzerinden sektirerek kimyasal bileşimleri deşifre eder (New York City Memorial Sloan-Kettering Hospital göğüs görüntüleme departmanı profesör asistanı Lia Bartella). Bu resimler sayesinde tümörün iyi mi yoksa kötü huylu mu olduğu biyopsi yapılmadan tespit edilebiliyor. “Bu da yüzde 58 kadının lüzumsuz biyopsiyle uğraşmasını önleyecektir” diyor Doktor Bartella.

Ancak zaman ilerledikçe mamogram ve göğüs taramaları da geçmişte kalabilir çünkü bilim adamları teşhisi kolaylaştırıcı (aynı şu an prostat kanserinde kullanılan) kan testleri geliştirmeye başladı. Bu test, kanser hücrelerinin ürettiği proteinleri bularak, diğer yöntemlerde olduğu gibi tümörün görünebilmesi için çok fazla büyümesine gerek kalmadan kısa zamanda tespit edebilecek. “Bundan 10 yıl sonra, bir kadın göğüs kanseri dökümünü kolesterol testiyle beraber alabilecek” diyor South Florida Üniversitesi Moffitt Cancer Center cerrahi öğretim üyesi Doktor Christine Laronga.

10 yıl sonra doktorların elinde bir tümörü tespit ettiklerinde ondan kurtulabilmek için çok daha gelişmiş aletler olacak. Amerikan Göğüs Hekimleri Topluluğu, yakın zamanda “hızlandırılmış kısmi ışın uygulaması” (APBI) adı altında bir prosedürü uygun buldu. Bu yöntemle hasta, radyasyon bombardımanına tutulmaktansa, sadece problem olan bölge etkilenmiş olacak. Faydası: Bedenin daha ufak bir kısmı etkilendiği için daha yüksek dozlar kullanılabilir olacak böylece de altı haftalık bir tedavi yerine beş günde işi halledebilecekler. İzlenmesi gereken başka bir gelişme ise radyo frekansıyla kesip çıkarma. Karaciğer tümörlerinde en çok kullanılan bu yöntem, tümörü elektrik akımıyla ve yüksek frekanslı sesle yok ederek, ağır cerrahi müdahaleleri ortadan kaldırıyor. Şu anda bilinen iki önemli merkez, bu yöntemin göğüs kanseri tedavisindeki kullanımı üzerine çalışma yapıyor.

Kalp
“Kalp rahatsızlığı sadece hızlı tüketim yiyecekleriyle beslenen insanların sorunudur” diye bir saptamada bulunmak kolaya kaçmak olur. Kardiyovasküler hastalıklar kadınları da endişelendiren bir konu. Hatta bir numaralı düşman diyebilirim. Yaşlandıkça damarlar esnekliğini kaybeder ve kolesterol içerde kat kat tabakaların birikmesine neden olur. Bu yüzden kanın pompalanması zorlaşır, kalp daha fazla çalışmak zorunda kalır ve kan basıncı yükselir. “Yıllar boyunca doktora gitmemiş kadınlar, kan basıncı artışının ansızın ortaya çıktığını düşünüyor. “Bu tarz olaylar hep başımıza geliyor” diyor New York Lenox Hill Hastanesi kadın kalp bölümü şefi ve The Women’s Healthy Heart Program kitabının yazarı Nieca Goldberg.

Teknoloji analisti ve cın yazarı Andy Kessler, “Son 10 yılda ulaşılan en iyi teknoloji yüksek çözünürlüklü bilgisayar tomografisidir” diyor. Bu uygulamayla kadınlarda oluşan damar sertliği çok daha önceden tespit edilir. Bu şekilde kalp krizi ölümlerini daha aza indirilebilir.
Eğer kalp hastalıklarının habercisi olan, yüksek kolesterolün varsa (240 üstü gibi), doktorlar Crestor, Lipitor veya Zocor gibi kolesterol düşürücü ilaçlar yazar. Bu ilaçlar karaciğerin LDL kolesterol (kötü olan) üretmesini sınırlar. CETP (Kolesterol Ester Transfer Protein) adı verilen daha etkili ilaçları önümüzdeki yıllarda bulmak mümkün olacaktır. CETP önleyicileri, HDL kolesterolünü (damarların duvarlarındaki kolesterolü ortadan kaldıran) LDL kolesterole dönüştüren proteinin üretimini engeller.

Şu an hâlâ Avant Pharmaceuticals firması, CETP önleyicilerle aynı etkiye sahip, HDL etkisini arttırıcı, henüz gelişme aşamasında olan bir aşı üzerinde çalışıyor.

Ancak ilaçlar tek çözüm olmamalı. “Günlük yaşamında yapacağın bazı değişikliklerle kalp hastalıkları riskini yüzde 82 oranında düşürebilirsin” diyor New York Üniversitesi nükleer kardiyoloji direktörü Doktor Jennifer Mieres.  Haftada dört gün 30’ar dakikadan yapacağın egzersizlerle damarların esnekliğini arttırabilirsin. Ve uygulayacağın bir diyetle yağ oranını düşürebilirsin.

İskelet
New York Presbyterian Hospital, Tony Stabile Prevention and Treatment of Osteoporosis Merkezi direktörü Doktor Ethel Siris, 30’uncu yaş gününde insanın en yüksek kemik kütlesine ulaşacağını belirtiyor. Bu noktadan sonra hâlâ kemik üretiyor olursun. Ancak ürettiğinden daha fazlası bedeninden eksilir.

35 yaşından sonra ortalama bir kadın her sene yaklaşık yüzde 0,3-0,5 arası kemik kaybına uğrar. Eğer bu kayıp kontrol edilmezse osteoporozla birlikte kemikler kırılganlaşır ve gözenekler meydana gelir. 50 yaşın üstü kadınların yarısı osteoporozla bağlantılı kemik çatlaklarından şikâyetçidir. Önlem alınmadığı takdirde de sokakta düştükten sonra yerden kalkamama riski de artar.

İstiyorsan kemiklerini koruyabilirsin. Aynı kaslar gibi kemikler de kullanıldığı (ağırlık çalışmak, aerobik ve yürümek) zaman güçlenir. “Kemikler zorlanmaya, sertleşerek tepki verir” diye açıklıyor Temple, Texas Scott & White Hastanesi Adult Reconstructive Surgery bölümü ortopedi hekimi ve direktörü Doktor Kirby Hitt. Biyonik uzuvlar şimdiki babaanneler için piyasada bulunmasa da, araştırmacılar kemiğin yerini alabilecek, fantastik kurgulardan daha garip metotların peşinde.

Michigan Üniversitesi’nde çalışan bir takım araştırmacı, kemiğin çoğalmasını etkileyen bir gen keşfetti. Ve Nashville’deki Vanderbilt Üniversitesi’nden bir başka grupsa, kemiğin sağlıklı bölgesinden alınan yeni hücreleri, ihtiyaç olan yerlere naklederek uygulanan yeni bir tekniği insanlarda denemeyi planlıyor. Başka bir araştırma da kıkırdağın ve kemiğin hyaluronan (eklemlerde bulunan doğal bir sıvı) sayesinde tekrardan onarılması üzerine yapılıyor. Üstelik araştırmanın sonuçları alınırsa bu yöntem, diğer tekniklerden en az 10 yıl önce uygulanabilir olacak.

Yakın zamanda piyasada görünen ise kemiği destekleyici “denosumab” adlı bir ilaç. Bu maddenin enjeksiyonunun kemik bozulmasını engellediği, ayrıca çeşitli çalışmalarda da osteoporoz, arterit ve kemik kanserini azalttığı görülmüş. O halde özetleyecek olursak, süt iç ve egzersiz yap. Bil ki, bilimin biraz desteğiyle, 2078 senesine kadar bisiklete binmek, dağa tırmanmak, paraşütle atlamak ve diğer sevdiğin her şeyi yapmak gibi bir şansın var.

Derleyen: Tuğçe Tekmen

BENZER YAZILAR