Beyin, uyarılmayla bütün sağlık sorunlarını tedavi edecek bir eczaneye sahip. Women’s Health, plasebo etkisinin gizemini çözdü. Zihni kullanarak acı ve ağrıların üstesinden nasıl gelinebileceğini açıklıyoruz.
İnsanın, ağrısını hafifletmek adına bir hap yutmayı düşünecek kadar çaresiz olmasını anlayabilmek için tarihte birkaç adım geriye gitmek gerek: 1772 yılında çiçek hastalığı ve tifo ateşi binlerce insana acı çektirirken (ve bugünün ilaçları henüz hayalken), İskoç hekim William Cullen’ın aklında iki garip fikri vardı. Bunlardan birincisi hastaya gösterilen yakınlık ve ilginin hastalığı tedavi edebileceği, ikincisi ise naneli su gibi ilaç etkisi olmayan maddelerin ağrıyı dindirebileceğiydi. Ancak sonradan anlaşıldı ki, Cullen’ın bu düşünceleri, ilk plasebonun doğumuna işaret ediyordu. Aktif olmayan maddeler, beynin kendini tedavi etmesi için gerçekten de kuvvetli bir yöntem olabiliyordu.
Asırlar sonra 1939 yılında, Oz Büyücüsü filmi ile popüler kültürde bu fenomenden bahsedildi. Filmdeki karakter sahtekâr olsa da, zihin gücüyle etrafındakilerin daha iyi hissetmesini sağlayabiliyordu. Daha sonra 1955 yılında savaş cerrahı Henry Beecher, yayımladığı makalede hastaların üçte birinden fazlasının sadece plasebo yöntemi ile tedavi edilebileceğini iddia etti. Yazdığı bu makale, bugün Kardashianların düğününün gördüğü ilgiden daha büyük bir çalkantı yarattı ve plasebo etkisini bilimsel bir gerçek olarak ortaya koydu.
Yine de plasebo, hâlâ kulağa hoş gelmeyen bir kelime olarak algılanıyor. İlaç şirketleri kendi ilaçlarının plasebodan daha başarılı olduğunu göstermek için çok masraflı yollara başvurabiliyor ve bazı ilaçları “sadece plasebo etkisi” gösterdiği için göz ardı ediyor. Bir tüketici için ise, sahte ilaç ve tedavilerin en etkileyici tarafı (evet, Cullen’ın naneli suyu gibi şeyler de dâhil), zihnin bedeni tedavi etme gücünü ortaya çıkarabilmesi.
Zihin Oyunları
Plasebolar çoğunlukla şeker hapı olarak isimlendiriliyor ama her zaman hap şeklinde olmayabiliyor ve sadece ilaç denemesinde kullanılmıyor. Bölgesel krem, inhalan (solunan ilaçlar) ve enjeksiyonlar da plasebo etkisi gösterebiliyor. Denver Üniversitesi’nden Psikolog Cynthia McRae, sahte akupunktur ve ameliyatların da aynı şekilde etkili olabildiğini söylüyor.
Esasında tedavinin sertliği arttıkça etkisi de artıyor diyebiliriz. Örneğin Parkinson hastalığının tedavisi üzerinde yapılan yeni bir çalışmada, bir grup hastanın kafatası delinerek beynine dopamin nöronları nakledilmiş. Kontrol grubu olan diğer bir grup hastanın ise sadece kafasında küçük delikler açılmış, bu sayede ameliyat olduklarını zannetmişler. Bir yıl sonra, beynine yeni nöronlar nakledilmeyen hastalarda bile iyileşme görülmüş.
Elbette bilim insanları da biliyor ki, plasebonun etki göstermesinde en önemli nokta, inanç. Eğer bir tedavinin işe yarayacağına inanıyorsan, bazı koşullarda gerçekten de yarayabiliyor. Bunun en büyük kanıtı, antidepresanlar üzerinde yapılan araştırmalar. The Emperor’s New Drugs: Exploding the Antidepressant Myth kitabının yazarı Doktor Irving Kirsch, pek çok çalışmayı incelemiş ve sonuçta bu tür ilaçların yüzde 80’inin (yüzde 80!) yalnızca plasebo etkisi olduğunu bulmuş.
Bir diğer ünlü çalışmada ise, sarı kantaron olarak da bilinen St. John’s wort bitkisi ile antidepresan bir ilaç olan Zoloft karşılaştırılmış. Sonuçta, St. John’s wort deneklerin yüzde 24’ünde görülen semptomları hafifletirken, Zoloft yüzde 25’inde etki göstermiş. Fakat plasebo kullanıldığında bu etki yüzde 32’ye çıkmış; hem de hiçbir yan etki göstermeden.
New South Wales Üniversitesi’nden plasebo araştırmacısı Doktor Ben Colagiuri, “Beklenti, kuvvetli bir faktör olabiliyor. Hasta ilacın ne kadar kuvvetli olduğunu düşünürse, o kadar çok etkisi oluyor” diyor. Colagiuri’ye göre bazen tedaviye olan inanç, tedavide kullanılan maddelerden bile daha etkili olabiliyor.
Özel Etkiler
Elbette meme tümörü ya da kırık bir bacak gibi bazı sağlık durumları plasebo ile tedavi edilemeyebilir. Ama bu, şeker haplarının fiziksel rahatsızlıklara çare olamadığı anlamına gelmiyor. Boston’daki Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi’nde plasebo çalışmalarını yöneten Ted Kaptchuk, sahte tedavilerin ağrıları dindirmekte hayli etkili olduğunu belirtiyor: “Vücudun, eczanede bulabileceğin ilaçların aynısına sahip.”
Örneğin şiddetli krampları ele alalım: Regl dönemin geldiğinde rahmin, beynine ağrı sinyalleri gönderen sinir sistemini uyarıyor (sonrasını biliyorsun). Aspirin gibi ilaçların enflamasyonu azaltıcı etkileri var ama ilaç içme eyleminin asıl yaptığı, nörotransmiterleri (sinir uyarılarını taşıyıcılar) aktif hâle getirerek ağrıyı dindirmesi. Kaptchuk’a göre bu etki o kadar kuvvetli ki, regl döneminde tek bir hap yuttuğunda bile beynin kendi doğal ağrı kesicilerini salgılıyor. Yani regl döneminde şeker hapı alman (ilaç olmadığını bilsen bile) karın ağrılarını gidermen için yeterli olabilir.
Bir diğer çare de doktorun. Hasta olduğunda standart bir kadın aile hekimine (bazen de jinekoloğuna) gider. UCLA’ya bağlı Beyin, Davranış ve Farmakoloji Laboratuvarı’nın yöneticisi, Psikiyatri Profesörü Andrew Leuchter, “Bazı muayeneler sadece 10 dakika sürer ve çoğu kadının bütün yıl boyunca hekimiyle geçireceği vakit o 10 dakikadan ibarettir” diyor. Süreyi senin için uzatan, kibar ve ilgili bir doktorla karşılaşmanın ne kadar zor olduğunu düşünürsen, bu gerçekten de büyük bir kayıp. Harvard Üniversitesi’nde yapılan çalışma göstermiş ki, bir doktor içten, özenli ve güven verici olduğunda plasebo tedavinin etkisi yüzde 44’ten yüzde 62’ye yükseliyor. Bir diğer çalışma da, güzel görünümlü muayenehanelerin hastalarda iyileşme beklentisini arttırdığını gösteriyor. Women’s Health Danışmanı Hekim Frank Lipman, “Küçükken annenin yarana kondurduğu ufak bir öpücüğün ne kadar iyi hissettirdiğini düşün. Bakım ve ilgi görmek, vücudun kendini tedavi etme kapasitesini harekete geçirmeye yeter” diyor.
İlaç Yoksa Sorun Yok Mu?
British Medical Journal’da yayımlanmış bir araştırmaya göre plasebo etkisi o kadar kuvvetli ki, bazı doktorlar ilaç düşkünü hastalarını tatmin etmek için gerekli olmayan ilaçlar veriyor. Bir hekimin reçeteye sahte ilaçlar yazdığını düşünmek zor da olsa, Doktor Andrew Leuchter şunun dikkate alınmasını söylüyor: “Hasta soğuk algınlığı şikâyetiyle doktora gittiğinde ve ilaca muhtaç olduğunda, doktor soğuk algınlığı virüsünün antibiyotikle geçmeyeceğini bilse dâhi antibiyotik yazabilir.”
Leuchter’a göre hasta tedavi olduğuna inandığı için, bağışıklık sistemi daha fazla çalışır ve daha çabuk iyileşir. Ancak böyle bir durumda plasebo vermek bir yandan da risklidir çünkü etkiyi yaratan madde nihayetinde bir ilaçtır. Vücutta antibiyotik direnci olan bakteriler yaratmak gibi “gerçek” yan etkileri ortaya çıkabilir. Daha güvenli plasebo etkisi için vitaminler ya da reçetesiz alınabilecek ilaçlar kullanılabilir. Bunlar da aynı etkiyi yaratacaktır. Plasebo reçete yazmanın etik olup olmadığı hâlâ tartışıladursun, net olan bir şey var: Plaseboların gücünden herkes faydalanabilseydi, hastalar kendini çok daha iyi hissederdi.
Her şey olumlu bir bakış açısıyla başlıyor. Leuchter, “Sağlığına kavuşmanın mümkün olduğuna dair açık görüşlü olmak, kendini daha iyi hissetmek adına çok önemli” diyor. Pozitif düşünerek yola koyulmak, cinsel hayatı bile geliştirebilir. Cinsel bozukluk için yapılan yeni bir ilaç denemesinde, kadınların üçte birine plasebo verilmiş ve plasebonun gözle görülür biçimde arzuyu ve tahrik olmayı arttırdığı belirlenmiş.
İyimser bir karakterin yok mu? Lipman, plasebonun etkisinden faydalanmak için başka yöntemlerin de var olduğunu belirtiyor. Önerisi, öncelikle güvendiğin ve saygı duyduğun bir doktor bulman: “Bir doktorun sahip olduğu bilgi birikimi önemlidir. Ama aynı zamanda karakteri ve onunla kuracağın ilişki de çok büyük önem taşır.” Kendin için uygun olan doktoru bulursan, ona güvenirsin. Bu durumda verdiği tedaviler de plasebo etkisini tetikleyebilir.
Lipman hastalarına meditasyon, yoga ve nefes çalışmaları gibi kendini tedavi etme ritüelleri de öneriyor. 10 dakikalık bir nefes çalışmasının baş ağrını geçireceğini kendi kendine tekrarlar ve bunu yaparsan, ya da bir bardak soğuk su içmenin yorgunluğunu gidereceğine inanırsan, ilaç kullanmadan da problemini çözebilirsin.
Dearborn’daki Michigan Üniversitesi’nden Medikal Antropolog Dan Moerman “Gerçek ilaçlara ihtiyacın varsa, ilaç yutma eylemini daha bilinçli bir süreç hâline getirebilirsin. İlaç şeklinde ve boyutunda bir plasebo alıp, sesli bir şekilde kendi kendine bunun işe yarayacağını söyle” diyor.
Kulağa saçma gelse de, bunu yapmanın kendini tedavi yolunda sana yardımı olacak.
Leuchter, “Her aspirin aldığında yanında bir fincan yeşil çay içersen, ileride sadece yeşil çay içtiğinde bile beynin ağrıyı geçirebilir” diyor. Böyle bir farkındalık, alacağın bir şeker hapından daha tatlı olabilir.
Görüntü Çare Olabilir Mi?
Bazı ilaç firmaları, ilaçların görünümünün plasebo etkisini tetikleyebildiğini biliyor.
Renk
Washington’daki Northwest Klinik Araştırmalar Merkezi’nin Medikal Direktörü Hekim Arif Khan, “Kırmızı, sarı veya turuncu haplar genellikle zihinsel veya fiziksel fonksiyonların iyileşmesini uyaranlarla ilgili oluyor” diyor.
Mavi veya yeşil hapların anksiyeteyi yatıştırdığı düşünülüyor. Genelde uyku haplarında bu renkler tercih ediliyor.
Kalp ilaçları genellikle pembe veya şeftali renginde. Khan, “Ciddi bir hastalık söz konusuysa insanlar hafif renkleri tercih eder. Kan kırmızısı gibi sert bir renk pek cazip gelmez” diyor.
Form
Khan, insanların enjeksiyonun en etkili yöntem olduğunu düşündüğünü belirtiyor. Bunu kapsüller, katı haplar ve sıvılar takip ediyor.
Dozaj
Doktor Dan Moerman, “Dört kapsül iki kapsülden daha iyi plasebo etkisi yaratır. Daha yüksek doz aldığını düşünmen, iyileşme etkisini arttırır” diyor.
Tanıtım ve Fiyat
Andrew Leuchter, “Tıpkı çikolata veya şarapta olduğu gibi, yüksek fiyatlı ve iyi tanınan ilaçlar da diğerlerinden daha iyiymiş gibi görünür” diyor. Araştırmacılar yüksek fiyatlı bir plasebonun, daha ucuz olana göre acıyı daha fazla dindirdiğini gözlemlemiş.
Derleyen: Tuğçe Tekmen / Fotoğraflar: Dan Forbes